İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Cumartesi, Haziran 17, 2006

Erkeklerden Masallar

Şişelerin arasındayız, bir hoş sohbet bizi ağırlıyor. O kadar çok güzel kız var ki çevrede, kimse memleketi kurtarmıyor. Işık denize koşadursun, yalnızlık çenemize vuruyor. Çerez yiyen türün tipik özelliklerini taşıyoruz akşama. Kadınların anlayamayacağı bir dilde konuşuyoruz. Bundan da gurur duyuyoruz sanki. Konuyu toparlamak istercesine birileri birşeyleri koymaya başlarken etrafa, ben uzaklara uğruyorum. Arkadaşlar sadece yedikleri fıstığı soymakla meşgul değiller. Ortaya bir hayal söylüyorlar karışık. Her zaman bir erkek masalı anlatan bulunur. Çocukken dinlenilenler daha gerçektir ama bırakın büyükler uyusunlar.

Sen İçinde Kaybolamazsın

Akşamın etrafında döndüğü kadehlerde ışık ne kadar da nazlı. Özenilmiş bir bedende güzel kelimesinin hakkını verenlerin yalnız bırakmadığı deniz ne kadar da cömert. Gelip geçenlerin kendilerine sakladıkları hikayelerin arasından gecelerin doktoru, garson çıkıp geliyor ne istersiniz diye? Ben bir soğuk bira sipariş ediyorum kokusunda İzmir'le paylaşmak istediğim bir kız olan. Yanında bir de kızarmış patates olsa, gölge etme başka birşey istemem diyorum içimden. Körfez kıpır kıpır, yerinde duramıyor. Her derde deva kızlar onu da baştan çıkarıyor. Sen ah deyişlerini martıya sor. Ahşap masalarda ibadet eden aşıklardan dinle Ege'den ayrılamayanların tövbelerini. Bir cezbedici kızıllık çözülür omzundan göğün. Dökülür sularına şehrin. Bir ten çılgınlığıdır yaz çiçekleri. İnsanı işlenebilecek en güzel günaha çağırır hayat. Anlamak istercesine bir an için gözlerini kapa. Meltem kandırabilir belki seni. Çıplaklığın göğsüne sızarken, ben düşüncelerimi ilikliyorum.Şehrin anlatmaya çalıştıkları bardağımdan hayallere geçiyor Konak Pier'de. Sen içinde kaybolmazsın. Ben seni arayıp bulacağım kaçırdığın gözlerinde.
17.06.2006

Milyarlarca İnsan Gözlerini Kapadığında

Dinlemek isterdim insanlardan göz kapaklarının ardında kabul ettikleri dünyayı. Ben içime döndüğümde, düşüncelerime aldığım, sıradanlıktan kurtardığım küçük sahnelerle avunuyorum hep. Ayakkabılarını çıkartışı, pembe şosetlerinin zaptedemediği ayaklarının çıplak kısmında kot pantolunun heyecanla beklediği teni, onu arayışlarıma kıvrılışı, kollarıma doldurduğu bırakmak istemiyişlerim ile karşılıyorum sessizliğimi. Bu kaçıncı perde gözlerde? Oyuncular unutuldular zaman içinde. Binlerce yıla uzanmış adı tarihe karışmışların da vardı teslim oluşları. Aldırmayışlarının dışındaydı diğerleri. Yüreklerinde kaybolduklarında eminim onlar da gözlerinde keşfediyorlardı dünyayı. Sıcaklığına saklanmış, huzurluyum. Bir an için, sensin içim. Kim bilebilir ki saçlarında kaybolan zihnimi. Bana dönüverdiğinde öyle güzel bir sürprizsin ki. Gözlerimden geçiyorsun milyarlarca insanın esrarı gibi. Heyecanımsın, iyi ki gelmişimlerimsin. Bu dünyayı güzel yapan karşılaşmalardan bir tanesi de bizim. Tatlı bir yokuşu gözleyen otelin yıllara taşınışında hep dinlemek istediğim masal senin.
17.06.2006

Bir Telefon Görüşmesinden...

Yatağımın aynasıyla baş başa, bir muhabbet kuşu gibiyim. Sadece bir marulum eksik. Adını tekrarlarda öğrenmişim ya, hiç eksik etmiyorum sayıklamalarımdan. Tek başınalık konuşturur içimi. Zamanla diyorsun hep, biliyorsun muhabbet kuşlarının ömrü kısa olur.
13.06.2006

Hala...Yıllar Geçiyor

Yavaş yavaş yaşlandığını hissettin mi? Bir ses içinde mi sürekli? Yıllar hala geçiyor mu, şanslısın yaşıyorsun o zaman. Saçların beyazı ağırlamaya başladı mı? Yine yalnızlığın mı okşuyor yüzünü? Nereye alıp götürüyor düşünceler seni? İçi geçmiş derler ya. Bir giz var bu ifadede. Yarınları az insanların derinlerinde hikaye olur zaman.
15.06.2006

Yeterince Yalnızdım

Seni düşünmek için yeterince zamanım vardı. Yeterince yalnızdım. Aşinaydım paylaştığım boşluğun takıldığı yüzlere. Perdeleri çekilmiş bir gece hapsinde sendin pencerem. Karanlığıma dizmiştim seni anlatan düşünceleri. Yeterince haksızdım. Yetiremediğimce kelimeler, bir cümlede hayıflanır. Çaresizlik denizden utanır. Günbatımı bu kadar dayanılmaz iken, nasıl uzak kalınır. Kızılın yangın sarışı şehri baştan çıkarır. Vapur seyreyler karşı kıyıları. Her volta atışında Karşıyaka'ya, bir sevgili gibi yaklaşır martıdan dinleye durduğu masala. Bu gözlerini kaçırışın sessizliğidir ışıklar. Saçlarında kokar anımsamalar. Bir çiçek olmalı yüreğin. Sarının ayçiçeğini bırakamayışı gibisin. Yeterince güneşlisin.
15.06.2006

Bir Tanem

Bir bakış derinliğe dibe kadar eşlik ediyor. Vadi hayal meyal beliriyor düşlerin ortasında. Tepelerin arasından sıyrılıveren, kaçmakta olan ırmak çağlıyor buz gibi. Sicim gibi kaynak suları katılıyor bu sevince sırtlardan. Yeşil ancak bu kadar yakışabilirdi yamaçlara. Sırt üstü uzanmış göğe vardığında, ben bir salkım üzüm gibi salınırım bakışlarında. Bir tanesine yansır yaşam.
Bir resimde yerimizi alıyoruz. Yıllar bizi bekliyor. Yanındayım bir tanem. Seninle boyuyorum, renklerinden aldığım hazzı. İçim sonsuzluğa kadar eşlik ediyor. Seninle yaşanabilirlik hayal meyal beliriyor düşlerin ortasında. Düşüncelerin arasından sıyrılıveren, kaçmakta olan akıl çağlıyor deli gibi. Bir duygu katılıyor bu sevince yanaklardan. Sen ancak bu kadar yakışabilirdin hayatıma. Sırt üstü uzanmış göğe vardığında bir tanem. Hikaye sende başlıyor.
13.06.2006

Cuma, Haziran 16, 2006

Diz Kapaklarındaki Dans

Deniz kokan yalnızlık, alacakaranlıkta sırtların sahile varışında Ege’yi alır düşüncelerine. Ayak tabanlarındaki serinlikte kumsalla yaşadığını paylaşır dolanıp duran. Kıyıya varan dalgalarda köpüren beyazın anlatamadıklarından, anlayamayacaklarını çıkartır, bir anımsama kurbanı. Ses boğulur sessizlik kadar derin iç çekişte. Rüzgarın dağıtmak için aradığı saçların, çözülür düşlerimde. Sen varılmak istenenin hikayesinde yerini alıyorsun. Ellerim cebimde, bana vuran esintide, seni dinliyorum uzaklardan. Bir adım yaklaşıyorum, diz kapaklarındaki dansa. Taç yaprakları gibi eteğinin her savruluşunda gülümsüyorsun. Zamanda yerini alıyorsun. Bir ölümlünün defterinde ölümsüzsün. Biliyorsun, seviliyorsun. Yürek ateşi parlıyor, içime fırlattığın her yaşanmışta. Alev gecenin karanlığını seviyor. Kızıl rüzgarla oynuyor. Senle başlıyor, özenle ayıklanmış kelimelerin satırlara dizilişi. Ne cümlelerime sığıyorsun, ne gecelerime. Özlendiğin kadar şarkı oluyorsun, dudaklarıma yerleşen gözümü kapayışlarda. Kıymetli bir çiğ tanesi olmalı öpücüğün. Bir kır gibi uyanmalıyım sabahıma dokunuşunda. Sana çiçeklerimi açmalıyım.

13.06.2006

Uzağı Göğsünde Uyutan Deniz

Sana en yakın sessizlik bilirim dile getiremez, benim senin için geceden sakladıklarımı. Bilirim kıskandığım ışık sokulur pencerenden yatağına. Sokağını soran yolculuğu sana anlatır. Bilirim sen duşunu alıp da, ıslak saçlarını kuruladığında düşlerde seni kokladığımı. Bir köşede kırmızı pijamalarım, bir köşede dağınıklığına aldırmadığım pikem, yatağımın aynasına vuran yüzümün ardındaki yansımanın senin gelişini müjdelemeyişi, huzur veren bir Türk Sanat Müziği makamının teselli edişi, senin bana yalnızlığı çekilmez kılan bakışından kalanlar gecem. Bilirim yatağından doğrulup da ayaklarını sarkıttığında ben çıplaklığınca yakınım. Düşünceler örer, seni anımsamaların bitmek bilmeyen heyecanı. Omzunda konaklar, saçlarını kovalayan bakışlar. Dudaklarında bir gülümseme yerleştiğinde, içimi senden kopan kaplar. Bilirim beyaz bir kağıdın müsveddesi zaman. Unutulanda açan sessizlik rengini kızıla çalar. Günbatımını karşılar, uzağı göğsünde uyutan deniz. Soluk soluğa bir martı, yetişmeye çalışır karşı kıyılara. Ulaşılmak istenen bir sevgili gibidir senin ardın. Bir yarın gibi meçhul, güne haydi diyorsun. Haydi gel bana.

13.06.2006

Bir Ömrün Geçtiği Yerde Hikayeler

Gönül hep en güzel kelimeleri seçer sevince. Hikayeler bir ömrün geçtiği yerde başlar. Şehrin tüm masalarını dolaşır boğazın esintisi. Her sevenin halini hatrını sorar. Öyle kışkırtır ki ruhu yansımalar. Öyle nazlıdır ki vapur, insanı sıcak bir gülümseme gibi kucaklar. Bir öpücüğü saklayan dudaklar kelimelerden sır vermez. Bu sessizlik semt semt gezinilen giz gibidir. Yanıbaşına kıvrılıverilen unutulmaz anlar iki yakanın dilidir. Anlatılana doyum olmaz. Paylaşılan dinginlik bırakmak istemez bir nefeste sokulduğu, omzuna yaslandığı suları. Heyecanla döner durur gecelerde, karışır ışıl ışıl mücevher gözlere. Bırakır kendinden sonsuz bir ifade. Suskunluk çiçeğini sunar yer, gökyüzü sırdaşına. Hayat sevenlerde buluşur. Geç kalındığında yalnızlık geçer zamanı. Bir düşünce karışıyor yıldızların seyre daldığı geceye. Bir kız kapımı çalıyor, yanıma uzanıyor. Ben adımı unutuyorum onda. Ayaklarına değince ayaklarım, bir teşekkür oluyor ondaki başlangıçlarım. Kal dercesine sarılışlarım ikna edemese de, yüreğim bir sabah gibi beklercesine umutlu. Her çıkıp gelişinde hayat İstanbullu. Gözüne uyku girmiyor anımsamaların. Üstüne çekmiş sevişmelerini, hiçbir şehri dinlemiyor. Can atarcasına tarihi yarınlarla buluşturuyor. Sevileceğinden emin bir fasıl gibi geçiyor.

12.06.2006

Pazar, Haziran 04, 2006

Bu Kaçıncı "Artık Yazmayacağım!" Deyiş

..........Bunaltıcı bir tekrar. Hepimizin bir adı var.

Güzel Kadınlara Yaz Gelmiş

Apartman boşlukları, sokaklar, karşıdan karşıya geçenler, dolmuştan inmekte olanlar, parasını uzatanlar, küçük bir eli sıkıca tutanlar arasında geçen bir hayatın yaklaştığı deniz kıyısında sesler yükseliyor. Herkesin gözleri kalabalık. Bir trafik akıp giden, bir vapur kaçarcasına uzaklaşan Karşıyaka’ya. Rüzgar iki sevgiliyi dinliyor gezinirken. Günışığı yalnızlığı da zor. Adımlar açıveren kaldırım insanlarıyla dolu. Güzel kadınlara yaz gelmiş. Bir uğraş, zamanı bizden çalan oyalıyor. Hatırlananlar unutulanlara yaklaşırken saat yine dönmekte başkalarının dilimlenmiş anlarına. Pazar sabahı İzmir benden bir başka günü geri istemekte, bana sökmez hayır deme sanatı martavalı dercesine.Sınırlarını çizmelisin. Ne çok duyar olduk bu tavsiyeyi. Çizgisiz bir ruhun aradığı şekilde kaygı bu olsa gerek. Sınırlar karmaşıklaşıyor geçiverende. Metro harıl harıl taşıyor zihinlerini sessizliğe gizlemiş insanları. Cama yansıyan yüzlerin görünmeyen derinliğinde yolculuk devam ediyodur. Otomobil kullanalı gözlerle kaplı yolculuklardan uzak kaldım. Bir bakış kadar yaklaşmıyorum şehrin sürprizlerine. Yalnızlık da özel artık, tek başınalığa kaplanmış. Masa başları, oda içleri, bilgisayar sokakları hep bir akışkanlığın peşinde. Sataşmalar giz arıyor. Kapanıp açılan gözler bir ikna telaşını şaşkınlıkla izliyor. Herkes kendince ustası hayatın. Bilgelikten geçilmiyor. Gayet basit halbuki karpuzun kan kırmızısı. Alacalı yeşilindeki serinlik yarıldığında insanı karşılayan kokusunda insanı baştan çıkaran lezzet kadar yalın yaşamak. Renklerle uyanabiliyorsan, mutlu olmalısın. İşte bunun farkındasın ya, maviyi yalnız yaşamak sana koyuyor. Bu yükü, sana dolanı anlatmak istemeden konuk olduğunca yaşamak zor. Kelimelere ihtiyaç duyduğunda daha da derinleşiyor kendinle konuşmaların. Yeter diyor için, yeter artık. Tasvirin parçası değil dönüp dolaşan. İçindeki ses sana doğruyu söylüyor aslında. Dudaklarının seçtiği kelimelere sen de inanmakta güçlük çekiyorsun. Zaman bizi kandırıyor. Hangimiz daha güçlü ki sokaklara sarılı hayattan. Ben bir dinginlik yolcusuyum gözlerde, sen bir limanı çok görüyorsan sende yolculuğa, ben daha nasıl eseyim sana bir meltem edasıyla. Sen benim serinliğimden hala kuşkuluysan, ben uzaklarda dolaşşsam da pervaneyim yalnıuzlığıma. Hayata çıkıyorum bunaltıcı sıcağın içinde ayıkladığım manzaralarda. Sahilde ten pazarı cıvıl cıvıl olmalı. Ege şemsiyeler altında izliyordur gürültüye karışanları. Yalnızlığımdan mevsimler geçiyor. Yağmurun tatlı mırıldanışını geride bırakan zaman, denizle hasret gideriyor kavurucu sıcakta. Omuzlarınsa hala resimlerde. Deniz kremi sürme bahanesiyle bile sana dokunmak zor. Sanki uzaklığını seviyorsun. Gizemli bir sokağın sakiniyiz hepimiz. Bir anahtarla açılıyor dünyalarımız. Bir çarşafla paylaşıyoruz başkalarından sakındığımız tek başınalığımızı. Bir ses sokuluverdiğnde odamıza, başlıyoruz içinde kaybolduğumuz oyunlarımıza. Roller yazıldıkça yorgunuz anlatmaktan. Sessizliğimizin de gerekçeleri soruluyor. Aşina olduğumuz mobilyalı yaşam alanlarımızda tekrarlıyoruz üzerinde durmadığımız görselliği. Denize bırakmak istiyorum düşüncelerimi. Beni değiştirmek isteyenlere direnmekten bıktım. İçinde otobüs dolaşan şehirler, kendine dert edinenleri de, kendinden geçenleri de harmanlıyor. Hayat on bir buçuk. İçimde huzursuz eden bir ses haydi çık artık diyor. Daha ofisi toplayacaksın. Halbuki kalmak istiyorum bana ait bir Pazar’da sevdiklerimle. Var kalmaya kurban edilen var olmanın günahı vicdandan acısını çıkartıyor. Bir resmi kovalar gibi sevilemiyor renkler günışığında. Bir sınırın ardına kaçacağım bir an olmalı. Herşey ne kadar hesaplı. Kim zamanın hesabını tutabildi ki? Oyalanırken öleceğiz desenlerimizde. Parçalarda varılmak istenen bütün mutlu bir yenilgi. Yaşam varabildiğince yaklaşılan. Aşk içinde kaybolunan sonların ardında hissedilen sonsuzluk. Mantık bir an ötesi. Ölüm mantığı yendiğinde cevap da artık sorusunu kaybetmiş olacak. Geri kalanların farkındalığını gelip geçen yutacak. Yalnız olduğunu anlayacaksın sen de zamanla. Saatlerini biriktirdiğin bir köşen vardır senin de. Ben birazını ofise yığacağım yine. Her zaman tercihlerimiz kadar güçlü değiliz ki. İki kişilik bir uyanış değil her sabah.Sadece düşünceler değil kalabalık olan. Dışarı çıkılınca başlayan bir zihin denizi var. Sen de bir Pazar içindesin. Ben de bir sen içindeyim. Penceremizdeki ortancaların pembesindeki huzurda ne yazık ki fazla kalamıyorum. İnanmakta güçlük çekiyorum repliklerine teslim olduğum oyuna. Bunca yazı yazıyorum da, kendim için yazamadım mavisince bir deniz. Vurdumduymazlık kumsalında güneşlenemedim boylu boyunca. Bana ait bir miskinliği bile paylaşamıyorum sevgiyle. İnsanlar gibi buluşan kelimeler yığıldı yine. Yüzü ve anlamı olmayan bir yığın içinde, içine çıkılanda hayat yine de güzel. Sevmediğim bir karamsarlıkla tanıştırılmak beni yoruyor. Ben biraz durup dinlemek istiyorum. İşte bu dinlenmek. İşte bu duyulmak. İşte bu duyumsamak. Tanımak sadece bir kelime. Bir resmin olmalı. İçinden gelmiyorsa zaman da şehrin sırtları. Arandığında yakalanmış olmak istemiyorsan, içine istemediğin anlamları dolduracak bir sessiliğe zemin hazırlıyorsun. Biliyorsun ki işlenmekte bir ses olmak istemeyişin. Sevginin yargılandığı anlarda bir iç ses okur hep kararı. Sen dalgaları kendi sesinde dinleyebildiğince özgürsün. Dalıp gittiğin ufuk kadar yalnızsın. Sosyal de olsa her insan bir gün mutlaka yalnızlığına döner. Beklentiler, bekleyişler, dönüşümler ve yerinde duramayan zaman. Ömür bir insanlık ekranı. Anımsamalar kodlanıyor. Olasılık zengini yaşanabilirlik boşluklarına nasip, kısmet diyoruz. Ertelenen aralıklarda da yaşam sürüyor. Seçimin doğrusu ve yanlışı yok. Artık çıkmalyım kelimelerimden. Tutsaklık bir tercih olmalı.

04/06/2006

Justice and Honesty

I am benumbed by the days at work. Realizing that I am being deprived of the life in the veins of the city makes me uneasy. The elusive eternity disturbs the mind in moments swarming with thoughts. The streets are teeming with appearances leading me to questions. Where was I lost? Shouldn't I listen to the gasp in my soul? Today I will once again drag my feet to my negotiated captivity. I have trouble calling it responsibility. A girl joins me in my confusion. She has much to be entangled in With rapt admiration I welcome the sea. The gulls soothe me in their happy shrieks, trying to distract me from my gloominess. Nothing is worth losing one’s smile. Why did I sacrifice the good in me? Why do I still struggle for living up to capitulations? Have I not had enough lessons?A delicate situation awaits me in nights bearing overwhelming interrogations. Would it make any difference if she was a siren, as the sea lures in blue tranquility? One is destined to pay the inevitable journey in sorrow. She surpasses my comprehension. What do I miss in each relationship I have to wade through? Why are all my words futile? Why is she so subtle? Should I just chase the music in me? Should I resign from the bondages that I serve? When will I master life in the incredibly playful daylight? There must be lucidity in some reticence. It is hard to be clear as the self is washed away. Her hair does not brush my face. She is a talented mystery. She presents me convulsions as if I had not enough.The sunshine should have been easier. The sincerity is in pain. The game devours its players. I still pant for another day in my run of life. One day I will rest in my heart emancipated. One day I will not question her eyes. Now I have to surrender to the road to tidying up the office of self-denials. I have a meeting with the judgments at night.

04/06/2006

Cumartesi, Haziran 03, 2006

Sınırlarının Ötesini Arayan Çocuklar

Dinlemekte olduğum rock müzik parçalarında ruhum ODTÜ’de dolaşmaya çıkıyor. Ağaçların yolu gösterdiği güzel akşamlarda, yurtların önünde çimlere sere serpe uzanmış isyankarlık buluşmalarında özgürdük. Günışığını uğurlarken, bir dolmuş alırdı bizi, Güven Park’ta bizi bekleyen şehre götürmek üzere. Geçen yıllara niceleri uğramıştır. Balgat yokuşunu bir nefeste çıkıyor anımsamalar. Yağmurun karşıladığı kampüs hayallerime düşüyor. Beni böyle görse üzülürdü sevgili üniversitem. Hayatın içindeki müziği duymasını öğretmişti oysa çağla ağaçlarını konuk eden yamaçlar. Bir kavga kardeşliğiydi bizimkisi. Tutku ile tanıştığımdan beri, huzursuzum. Tutsaklığı öğretemedim ruhuma. Kendimi kandırmaya çalıştım ama yapamadım. İçimi karıştırdığından beri esareti sevemedim. Kağıt bardakta çay içerken de mutluydum. Bir yarım ekmek, biraz peynir ve domates ile geçiştirilen öğünlerde Güdaş kantinlerinde pencereme yaslı yağmurla yıkanmış ağaçların ışıltısında kaygısızdım. Şimdi beni köşeye sıkışıran düşüncelerde sahip olduklarımla daraltıyorum hayat bahçemi. Zamane kurallarına hapsolduk ama zihnimiz ormanlarını unutmadı uzakların. Bir öykünme oldu Torsoların tadı. Sınırlarının ötesi arayan çocuklar acı da çekseler büyüyorlar. Özgürlükten mezun olunmuyor. Hayat her anında sokuluyor yüreğe sığmayan isyana. Bir kısı sever gibi geceler. Işıklarında yürüyen gençlerle bir başka olmalı düşlere gömülü giz. Usul usul fısıldıyordur aşkı kulaklara. Özleneceğini biliyordur kestane ağaçları.

03/06/2006

Masal Yap Seninle Bana Dönen Dünyayı

Kelimeleri kendinde buket yapan bir gülümseme anlatabilmek için sessiz. Akşam gibi okşasan sırtımı. Beni severcesine gel bakışlarında. Beni zamana bırakmayan anlarda ara benimle kaybolanı. Bulduklarında kendine bir sevgi günlüğü tut. Masal yap seninle bana dönen dünyayı. Ayakların değsin yarınlarıma. Bir gözyaşı sevinçli sokulduğunda sıcaklığınca, beni bir şükrediş gibi sakla yıllara çıkan akadaşlığa. Hayat diyelim adına, bizde başlayana. Hayat diyelim heyecanlı uyanışlara. Gözlerinde beni seven bir günaydın olmalı. Lütfen oyun arkadaşım ol.

19/05/2005

Açıklarımdan...

Yalnızlığıma uyku girmiyor. Sen de çıkmıyorsun düşüncelerimden. Bir sahil kasabasının denizi bırakamayışı gibisin. Huzurlu bir dinginliği arayan deniz gibi varıyorum koynuna. Açıklarımdan getiriyorum fırtınalarımın ruhuma yansıyan öykülerini. Sen gerçekten dinlemeyi istiyor musun, senin de katılmanı dilediğim Öykü’yü? Senin satırlarında da gelişsin yaşanılan. Bir sevginin içi ısıtışında paylaşılansın. Küçük elerinde yumuk yumuk olan bırakmayış büyüsün içinde yer aldığın her neşe ve hüzünde.

19/05/2006

Cevabını Alıp Kaçtığın Anlar

Haydi dercesine parmaklarıma kilitliyorsun elini. Güneşimi sevinçle dolduruyorsun, bir gün diye başlayan Şirince’de. Beyaz kireçli evler kahvaltı masasını hazırlıyor, manzaraya serili. Hayat yayılıyor seni bekleyen sabırsızlığında. Yaz gelecek diyor sımsıcak. Gelecek ve sarılacak göğe değen yamaçların açtığı yalnızlığa. Ürperiş onu aşan duygular. Ürperiş içimde başlayan. Yüzümü okşayan bir düşünce, onu gülümsemesince takip eden. Bu bekleyiş yeni bir sayfa. Doldurmak senin gözlerinde. Benim sözlerimde, seni davet ediş var sadece. Seni seviyorum deyiş adımlarıma kattığım mesafe. Varış sende mi buluyor sonunu? Bu bir kelime oyunu. Cevabını alıp kaçtığın her anda sürüyor.

19/05/2006

Akşam Kaç Gibi Kalbinde Olursun?

Akşam kaç gibi kalbinde olursun?
Seni bekliyorum martılar gibi.
Sana bir günbatımı yolladım.
Almadın mı sabahımı?
Yatağımda ayaklarını aradım yine.
Dokunmadın gecelerime, bile bile.
Çıplaklığın güzel duruyor olmalı üzerinde.
Bir yalnızlığımdan soyunsam sinende.
Akşam kaç gibi kalbinde olursun?
Geç mi kalırsın gene?
Hep bitmeyen özlem desene.


19/05/2006

Bir Yarın Vardır Elbet Kalbinde

Bir yarın vardır elbet kalbinde,
Sevince, sevilince.
Özlemlerde bitmez gözlerin.
Canımı acıtsa da sözlerin.
Bilirim, ben hala sendeyim.

Gözlerimsin Maviyi Kucaklarcasına

Yaz geldi ya, güneş denizi seviyor olmalı. Sahilde bekliyordur şimdi, birbirlerini izleyen dalgaların hatırası. İçi içine sığmaz sürekli anlatışında uzağı. Yakın olur kumsalı ıslatışı. Günbatımını bırakmak istemezcesine, kızıla sarılır akşamları.

Yaz geldi ya, senin ayaklarında bir iz bulmalı yüreğim. Yere basışlarının kaybolduğu adımlarda, yol bulmalı adını. Seni koymalı geleceğe, seni seviyorum diyen Ege Masalı’na. Yazmakla bitmez iç denizim, sessizliğime yüklenen sesim. Anlara tıkıştırdığım zaman seninle dolu. Gözlerimsin maviyi kucaklarcasına.
19/05/2006

Saklambaç

Sevişmeler senin. Ben sana sadece yalnızlığımı verebilirim. Çocukluğumuzdan beri saklambaç oynuyoruz. Ne olur bir kez sobelenssen. Hep sen kazanmasan. Kaybettiğinde büyümekte olduğunu bulsan.

19/05/2006

Dudakların Besteleyebilir Mi Beni?

Yaprak yaprak doluyor seni arayışlarım. Sessizliğe dizilen haykırışlarım, sende sesini arıyor. Bir çığlık içimden koparcasına uzaklara atılan. Yorgun düştüğü mesafede, elinden geldiğince seni sevdiğini fısıldayan. Kulağına sokulan duygularda dindirebilir misin zamanın acımasızlığını? Çoğaltabilir misin sessizliğe gömülü şarkıyı? Dudakların besteleyebilir mi beni? Sözlerim tenime diziliyor özlemle.

19/05/2006

Bir Gün Gelirsin Diye

Gün doğuyordu yamaçlara. Şehir seni beklercesine kaplamıştı sırtları. Sabahımı içeren müziklerdeydin. İçim kullanıyordu arabamı. Yol akıyordu ardına koşarcasına. Sen elimin özlediği bir dokunuştun, anımsamalardan sürekli çıkardığım. Başımı çevirişim yokluğun. Kelimelerimde yer açtım sensizliğime yine. Bir gün gelirsin diye sana ayrılmış durumda yalnızlığım.

19/05/2006

Küçük Bir Öpücük Olsa Anahtarın

Yalnızlık kadar geniş bir yatak. Seni geçen anlarda içime işleyen düşünceler. Bir koku, seni getirsin diye, derin nefes alıp verişlerde aradığım. Bir denize teslim olmuşçasına unuttuğum kendimi bırakışım. Seni seviyorum demenin binbir masalı akşamlar. Yorgunluğumda yer açtığım dokunuşlarına davet edilmek isteyen bekleyişlerim. Göğsümde beni bırakmayan eksikliğin. Küçük bir öpücük olsa anahtarın. Bir yüreği çarpışında açabilirsin zamana.

19/05/2006

Kelimelerden Çıkartacağım Seni Sevdiğimi

İçimdeki his seni asla anlamayacak kadar duygusal olduğumu söylüyor. Bir mantıklı açıklamam yok. Müzik arkadaşça sokuluyor. Hislerimde bulduğum sorular, zamanla cevaplarını kaybediyorlar. İçime hapsolmuşluklardan, hızlı adımlarda yaşanan bir şehrin hikayelerini çıkartıyorum. Senin oyununda yorgun düşüyorum. Ben yüreğime çağırmalıyım denizi. Sen yarınlarda kal. Ben gözlerimi kapayışımı dinleyeceğim. Kelimelerden çıkartacağım seni sevdiğimi. Bir dost daha kazandım. Sevildiğini sananların kafesi yalnızlık.

17/05/2006

Yalnızlığa İhanet Edercesine Sevmek

Yalnızlığa ihanet edercesine sevmek,
Karşılığı olmadığını bilmek.
Aramanı beklemelere hapsolmuş,
Yine kelimelerimle baş başayım.
Gözlerime yığdım seninle bana yükleneni. Ayıkladım kelimelerimden geceni. Beni sevgimle baş başa bırakan sensizliği doldurdum düşüncelerime. Sen hala haklısın. Bense gözlerimi kapamış seni buluşturuyorum içimle. Sen de geç kalıyorsun herkes gibi. Ben yorgunum hesaplardan.

16/05/2006

Bir Cevabın Yok Mu Yalnızlığıma?

Sen içimsin, gecemsin. Bir hayalsin beni kaplayan. Herşeyin ardı seni arıyor, gözlerimin sakladığı berimde. Seni çağırıyorum düşlerimi ören dokunuşlara. Parmaklarında başlamak istiyor yanağımın hatlarının benimle buluşması. Omuzlarıma insin istiyorum, özleme sanatının yaratıcı iz bırakışları. Saçlarından koklamak hayatı bir nefes fısıltıda. Bir yürek dolusu kelime seni sevmenin dile doladığı. Seni karanlığımı dolaşan müzikle paylaşıyorum. Yatağımda dönüşlerim, ayaklarını bulamayışında huzursuz. Yastığım gülümsemene tuval oluyor. Resmin çizgilerini kıskandırıyorsun. Bir düşe taşınıyor seni alıp getiren saatler. Dudaklarından armağan bir ıslaklık gibi geçici zaman. Bir vaha olsa ölümü karşılayan yaşam. Bir serap değildir umarım sende yaşlanan. Bir susuzluktur seni gören. Oyuncu bir sokuluş gibisin boynuma. Nefesin yüzümle arkadaş olsa. Sevgi seni izleyen yolculuğa çıksa sıkılmadan her sabah. Sen alıp gelsen bakışlarını bir gülümsemede. Ben sende başlasam, seni kucaklayan hikayeye. Gecenin iki sırdaşı var. Gizemli bir kapanış gözlerin. Sende kalıyor düşlerim. Seni severcesine okşuyor tebessümün. Bir şükrediş yakın. Bir kaygı uzak. Bir sarsılış sarılışlarda seni aramak. Bir deniz rüzgarı dillendiren, seni bana estiren. Üşür gibiyim seninle. Hissin neden gelmiyor diye soruyor. Bir cevabın yok mu yalnızlığıma? Seni ıslamak istemiyorum gözyaşlarıma.

13/05/2006

Hala Renklerimden Şüphelisin Ya!

Geceyarısı aynalara yansıyor. Işık mı uyutmuyor beni? Sahile sarılmış bir kasabanın çekingenliğinde buluşup da, ezgilere bıraksaydık zamanı. O zaman beni sevebilir miydin parçalarımda? Bu bir resme yolculuk. Hala renklerimden şüphelisin ya! Kelimelerimi bir kenara koymalıyım. Müziğin yarattığı anlam tutulmuyor. Dillendiğinde çoğalıyor sonsuzluk gibi. Bir anlama hapsolmuş cümlelerden çıkmalıyım. Beni aşan ifadeleri yalnızlığımdan çıkartmalıyım. Sessizlik olmalı sesim. Bir bakışa yanaşmalı gemi. Denizi anlatmaktansa, dolmalı gözleri. Bırakmalı sözleri. Bırakmalı kendini.

13/05/2006

Bir Rüya Olmalı Ardında

Bir kıza sarıldı düşe kalka anlar.
Bir kalemle geçti bir başka gece.
Günü dolan saatlerde…


Bir rüya olmalı ardında. Bir şehirden toplamalı, insanlara yansıyan yaşamı. Bir güneşli güne çıkmalı, parkı gezen zaman. Ben içinde olmalıyım gözlerinin. Işıltılı olmalı göz bebeklerin, doğarcasına. Çiçekleri geçip gitmemeli. Onları dinlemeli renklerinde. Mutlu olmanın bu kadar koşulu olmamalı. Elimden tutmalısın, yeşilin en güzel tonunu kuşanmış ağaçların karşılamalarında. Yaprak dökümünde hatırlanmalı birlikte geçen mevsimin hikayesi. Mor bir menekşe sormalı seni bana sevgiyle penceremde.

13/05/2006

Küllenen Kedi Masalı

Biraz sessizlik, dinlemek için dinlendirdiklerimi. Biraz sensizlik, kendimle kalmak için dönüşlerde. Düşünceler, yakına uzak bir tuzak. İçimde aralananda esen desen, sen ne dersen beni dokuyor gecelere. Karmaşıklığımı alıp gitmek istiyorum, sınırlarımı aşan sınırlara. Bir çizgi olmak rüyam bittiğin yerde. Başlangıçların dilinde yalnızlık kendini anlamak. Yarınlar dünü sarmaş dolaş yakalamak anda. Gece sevişebilir mi gündüzle? Bir karşılaşmada buluşur ayrılıklar. Yaşamı kabul eden ölümde unutulur zamana sığmayanlar. Vazgeçilende seyir sonsuzluk. Anlarda yakalanan aşk misali onsuzluk. Kıvılcımı olmayan bir ateş dansı tutku. Küllenen Kedi Masalı’nda saat on iki mi? Ayağına uymadı mı yalnızlık?

13/05/2006

Yalnızlık Köşesi Düşler

Kalbi hızla atıyordu. İçine sığmayan, diline dolananda bulamadığı kelimelerde sesleniyordu sessizlik kadar dolu olana. Duramıyordu onu tutan anlarda. Bir düştü odası. Masalı olan pencerelere gerçeküstü seçiyordu cümlelerden. Sevildiğince sevilememenin yolcusu bakışlara saklar burukluğu. Asla mağlup olmayacaksın seslenişlerinde kazanır yalnızlığını kendinde. Dayanır öte diyarlara düşlerde. Bir köşe kapmaca değildir sevgi. Bir heyecandır dönüşlerde gizli. Bir adımın diğerine yetişmesidir. Hızlanan bir varıştır, heyecanın yaklaştırdığı. Güneş sıcaksa, tene anlatan, sen neden hala dokunmuyorsun yarınlarıma? Bir yaz gibi sokulsan Ege’me. Sana maviyi açsam ışığı kovalayan enginde. Bir Haziran akşamı günbatımının kızıllığınca batıyor sende özlem. Yalnızlığın köşesi düşler. Sende sakladıklarından bana bir gece çıkar, ben yıldızlarımla sendeyim.