İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Salı, Mayıs 29, 2007

Sevecek, Sevmeyecek...Hayatımın Baharı Böyle Mi Geçecek?

İki geçmiş bir araya gelip Öykü olduğunda
bir gelecek doğar.

Pazar, Mayıs 27, 2007

Bir Gülü Sevdim


Bir süre yazmayacağım. Bu blog sayfamda bugüne kadar yazdıklarımı ya da yaşadığım her günden gecelerime taşıdıklarımı paylaştım. Yazdıkça yalnızlaştığımı fark ettim. Fırsat buldukça dinlemeye ve okumaya zaman ayıracağım. Bu akşam msn'de bir arkadaşımla yazışırken, yaz geldi yalnızlık bana koymaya başladı, bugün çok bunaldım dediğimde zaten sen hep öyleydin diye cevap verdi. Gerek sevdiğim kızların hayatımdan ansızın çekilişleri, gerek arkadaşlarımın söyledikleri bana acı verse de, duymam gereken bir gerçek var. Belki de keyifli değil benimle yürümek. Belki bu yüzden hayat yolunda elimi bırakıveriyor sevdiklerim. Her kıza bir çiçek sundum. Artık duygu demeti kelimelerimi soldurma zamanı.



Aşkın Arka Sokakları

Narin İhtimaller

Geri kalan sayfaları yanmış bir hikaye. Yaşanmışla noktalanan, hayallerle işli yaşanabilir. Artık düşlerin bile esrarında onaramayacağı sevilene gömülü yalnızlıklar. Narin bir ihtimalin dönemecinde buruk bir veda. Üstüne titrenilen bir sevginin seçimi, için için canını yakmak olduğunda, köz sessiz kalmayı tercih eder. Uzak özlemdi, anımsamalar oldu. Gelecek yön değiştirdi. Gözlerimi kapayışım şarkı sözlerini konuk ederken, geçmiş beni ağırlıyor. Hatıralardan bir sonuç çıkmıyor. Birazdan spor yapmak için Karşıyaka'ya salona gideceğim. Yıllar beni geçerken denizin ufka uzanışında dinlendirebilirim sözlerin anlatmak istediklerime yığılışında ağırlaşan içimi. Bakışlarım kalabalıklaşırken, adımlarım yolda belki başka bir ihtimale özen gösterebilir. Belki bir başka gülümsemede çıkabilirim kaybolan Öykü'ye. Yine de inanabilirim. Sen içinden ayrılamasan da, gidenler sende birer parça unutuyorlar. Peki ya sen neden unutamıyorsun? Neden sahip çıkıyorsun? Belki bir kız unutabilmen için seni sever. Kalan ihtimaller nasıl olsa sana yeter.

Cumartesi, Mayıs 26, 2007

Evde müzik dinliyordum. Kelimeler insan yalnız hissedince hemen samimi oluyorlar. Çenesi düştü düşüncelerimin.

Yalnızlık Aşkın Hazırlanma Safhasıdır

Yalnızlık nereye gideceğini bilmemektir. Bir düş müptelasının kelimeleri arar durur yanlış adresli sevgileri. Sokağın beliriverişinde seni seçen hikaye kıpırdanır yağmurun sesinde. Biliyorum hayallerin bir sevgili çıkar da gelir diye büyüktü. Gece yıldızların sunumunu dinlerken, rüzgar koklardı seyrelmiş saçlarını. Bir aşkın hazırlanma safhasıydı gözlerin. Güzel bir kız her an taşınabilirdi sözlerine. İki yalnızlık bir aşk olabilirdi.

Kaybetmek İnsanın En Büyük Yolculuğudur

Gözlerini kapayışına bırakıldığında, seni geçmekte olan anda bulunuşunda sessizliğini keşfe gelmiş bir kız yabancısıdır duygularının. Yeni bir yalnızlık gibi bakar sana. Kaybetmek yer açar kalbinde. Anımsamalar ağırdır.
Yapmam gereken işler nedeni ile çıkmalıyım. Duygularımdan daha önemli esaretime karşı sorumluluklarım var. Haftasonu da olsa kredi teklifleriyle ilgili firmaları ziyaret etmem gerekiyor. Kelimeler daralan yaşam alanlarımda beni alıkoyuyor. Yazılarım, ben sevilmenin keşfinde yalnız hissettikçe elbet devam edecek...

Yakın Yalnızlıklar Uzak Kızlar

Kaybolmak istediğin anda davetlisin yalnızlığıma. Gülümsüyor olabilirim, suskun da. Sevileceğini bilerek gel düşüncelerime. Sessizliğime katıl beni saran boşlukta. İçimi hafiflet, başını omzuma yaslayıp da. Elimi tut bir an için, bırakacak olsan da. Zaman hepimizin duygularını kanırtıyor. Yeri geliyor düşünemeyecek kadar yoruyorsun kendini. Unutmak için yer açıyorsun aşklara. Hikayem gözlerimde yaşanmışta saklı. Anladım ki, her zaman terk edenler haklı. Adımlarım beni gizliyor gelip geçenlerden. Bekliyorum beni bakışlarımdan almaya gelirsin diye. Belki bir fotoğrafın paylaşılanı toparlayışına sığışabiliriz. Bir ana sıkışabiliriz, ne de olsa yarın hiçbir zaman sözünde durmuyor. Geçmiş de hiç teselli etmiyor. Sen de gidecek olursan bana anımsamalar bırakabilirsin. Bana sıkıca sarıldığında, gözlerimi kaparım seni anlamak için. Seni geçen zamandan kıskanırım.

Cuma, Mayıs 25, 2007

Biraz önce Donnie Darko filmini izledim. Yalnızlığımı dolduran güzel bir yapıttı. Filmdeki İngilizce ifadelerin tadına varırken, ihmal etmekte olduğum yabancı dilde kitap okumayı canım çekti. Gerek filmin müzikleri, gerekse zihni kurcalayışı beni düşüncelere davet etti. Hayata çıkmıştım gecem huzursuzluğuna çare ararken. Kızın bakışlarında özlediğim bir kayboluş vardı.

Perşembe, Mayıs 24, 2007

Artık Yalnızlık Sizde Kalmıyor Mu?

Sabah altıya çeyrek vardı. Geceden ayarlamış olduğum cep telefonumun alarm saati çaldı. Yatağımda biraz miskinlik yaptım. Kalkmak istemeyişim beni saat yedi ile buluşturdu. İşe geç kalacağımın bilincinde daha fazla oyalanmadım. İşe giderken giyeceğim kırışık gömleğimi ütüledim ve astım. Sonra banyoya gidip duş aldım. Duş jelimin kokusu beni biraz uzaklaştırdı. Yarını bugün yaşar gibiydim. Aynada yalnızdım. Uyanışlarım saçlarımdaydı. Zaman da, düşünceler de geçiyordu. Kurulandım ve sıcak suyla yıkadıktan sonra traş jeli ile yüzümü köpürttüm. Sakal traşı olup, parfümümü sıktım. Hayatım tekrar kokuyordu. Çıplaklığımın soruları vardı. Yatak odama döndüm giyinmek için. Gömleğimi giyerken sadece ben yansıyordum şifonyerin aynasına. Bir zamanlar, benimle bir hayali paylaştığını söyleyen bir kız makyaj yapmaktaydı. Sadece gencim, güzelim, seni üzerim diye dalga geçerken samimiymiş, ben anlayamamışım. Aynanın önünde bir sevginin kalıntıları vardı. Sir kutusu anımsamaların anahtarıydı. Bir gün önce de garip bir tesadüf beni tebessüm ettirmişti. Ütülemekte olduğum mavi gömleği işyerimde ilgi duyduğum bir kız hediye etmişti, üzerimde ise hava birden serinlemiş olduğu için artık bana karşı heyecan duymayan bir kızın yalnızlık armağanı bir kazak vardı ve işin en tuhaf yanı da ayağımdakiler beş yıl çıkıp da beni bırakan kızın çoraplarıydı. Geçmiş üzerimdeydi. Sevdiklerimin aksine onlar beni yalnız bırakmamışlardı. Evimizdeydim, ne kadar da safmışım. Çekip giden sadece bir kız olsa, kimin umurunda. Kolayca aldatıldığında kaybolan sadece bir sevgili değil ne yazık ki. Seni seviyorum sözü zamanla farklı bir dilde söylenmişçesine yabancılaşıyor. İşittiğin onca yalandan sonra artık inanmak istemiyorsun. Kuşku söküp alıyor masumiyetini. Sevilmek için yalnızlığından çıkmalısın. Gerçekle karşılaşmalısın. Yazdığın sürece uyanılacak bir düşsün. Hala gözün açılmadı mı? Herkes çekip giderken, sen neden ısrarcısın katıksız bir yalnızlıkta kalmakta? Yıldızlarından tasarruf eden yavan bir gece. Müzik duygularımı okşuyor. Teselli üzülme diyor. Tenha kalan aşkını sevgi artığı düşüncelerle beslememelisin. Kalabalıktan ayıklananların buluştuğu mekanlarda roller iyi benimsenmiş. Sen bu ezberi bozmak istiyorsun kelimelerinde. Ne akılda tutmak istiyorsun ne de kalpte ama ne çare. Güzel kızlar ve yalnızlık yekpare.

Salı, Mayıs 22, 2007

Sadece Kendi Kalbini İnandırabilirsin

Bugün sabah müşteri ziyaretindeyken cep telefonumdan mesaj sesi gelince, Sevgi’nin ona atmış olduğum mesajımı okumuş olduğunu ve bana mesaj atmış olabileceğini düşündüm.İlk fırsat bulduğum anda açıp okudum gelen mesajı. Tahminimde yanılmış oluşumda düşüncelere daldım. Mesaj ne üzüntülerimizde, ne de sevinçlerimizde birbirimize yakın olabildiğimiz canım kardeşim Orçun’dan, Almanya’dan geliyordu. Mesajında annem yaşasaydı bugün atmış yaşında olacaktı yazıyordu. 22 Mayıs annemin doğum günüydü. Nasıl da aklımdan çıkmıştı. Annemin yokluğu nasıl da etkilemişti hayatlarımızı. Her kayıp yaşamdan bir ihtimali çalar. Peki bulmak istediğini gerçekten kaybedebilir misin? Anımsamaların parçaları hangi resme ait? İyi dostların sesine ulaşmak artık çok kolay da, kalpler ne yazık ki geçmişten daha uzak. Yarınsa hemen yanı başında, seni bırakabilecek bir kız gibi. Annem yaşasaydı, o da babam gibi üzülecekti benim için. Bir Öykü’yü derlemekten aciz yazıyorum hislerimi.

Sevgi Tacizi Mi?

Kendi kendine gelin güveyi olmak deyimi böyle durumlar için söylenmiş olsa gerek. Akıllandığımı iddia etsem de değişen pek birşey yok sanırım. Hep içi dışı bir insan oldum. Bir kızdan hoşlandığımda bunu bir şekilde açıkça ifade ettim. Güzel duyguların için teşekkür ederim cümlesinin olumlu kurgulanışında üzücü olabileceğini yaşayarak öğrenmek yalnızlığıma sadece bir başka burukluk daha katıyor. Ortada fol yok yumurta yok iken, durduk yerde sesinde huzur veren bir enerji var diye sonuçlarını tartmadan hareket ettim. Sevmek her zaman hesapsız oluyor. Babamın hep dediği gibi elektrik aldığım kızlarda çarpılıyorum. Hayal kurmaya sanırım oldukça meyilliyim. Ne kadar da misafirperverdi düşlerim. Duygularını olduğu gibi açıklamanın bir başka sıkıntı veren yanı da karşılıklı doğan tedirginlik. Sanki hayalden fazlası kırılıyor. Hep sen iyi bir dostsun dense de, muhtemel arkadaşlar yabancılaşıyorlar. Cep telefonundan aradığımda, gerçekten çok şaşırdım diye cevapladı. Ne diyeceğimi bilemeyerek iyice saçmalamıştım, ondan hoşlanmış olduğumu söylemiş olmam nedeniyle özür dileyerek. Babam o kadar temiz kalplisin ki sana yar olmayacak kızlardan korunuyorsun farkında değilsin der durur. İçine yerleşen, karnında hissettiğin bir duygu sadece benzer durumları yaşayanca anlaşılabilir her halde. Hiçbir kelime düzeni anlam katamaz içindeki ize. Hayat kendi köşelerimizde devam ediyor. Her zaman yinelediğim gibi kaybetmeyi asla öğrenemiyorsun. Yalnızlığın dili sessizlik içinde hiç susmuyor. Sevmek mi, yoksa yalnızlığından kaçmaya çalışmak mı aşk? Seni teslim almayacağını belirten bir özgürlük. Kendin olmakta, ve acı çekmekte hürsün. Hikayeler senin yalnızlık kürsün. Yaşanmışlık kalabalık ediyor. Yalnızlığının içinde kendini bulamıyorsun. Sana yardımcı olan bir kız da yok, kaybolma diye elinden tutan bir sıcaklık da.

Pazar, Mayıs 20, 2007

Suskunluk Perisi

İçim yeniden bahane arar oldu. Hayallerim onu bir öğle yemeğine davet etti. İçim hiç susmuyordu. Yaşam gibi sarılmak istediğim bir kız kıvrıldı düşüncelerime. Yazı bekleyen deniz kadar heyecanlıydım. Hayat gibi uzanıyordu, keşif kokan yalnızlığıma. Güzelliğinde susabilirdim. Elimi tutuşunda güvenle bırakabilirdim kendimi. Onu izleyebilirdim çıplak ayaklarında. Bir öykü gibi yazılabilirdim baştan. Sevgi’ye mavi bir davetti benimkisi. Kumsalın serin kumlarında onu ayışığıyla paylaşıyordum. Seni seviyorum dercesine gözlerimi kapamıştım.

Sessizce Geçtik Bize Ayrılan Yalnızlığa

Sevmek ve sevilmek için bakıştık.
İkimiz de belki sadece yalnızlığımız ile arkadaştık.
Zamanla sanki sonuna kadar da sırdaştık.
Yine de sözü anlamsızlıkla aştık.
İçimizden heyecanla, sabırsız sevdiğimize taştık,
Da varamadık bir türlü.
Kelimelerin rahatsızlık vericiliğinde dil pütürlü
Suskunluğumuz ne yazık ki bizden de anlatma özürlü
Her hasta derdinde bilir tedavi aşk kürlü.
Ama yalnızlık bırakır her gece evine
Soru olur bitmeyen düşünceler yine
Gece yaslıdır sine
Cevap ararken kendine

An Çapkını Da Durulur

Bir kız yaşam gibidir, her an kaybedebileceğini bilirsin. Terk edildiğinde hastalansan da, bir an önce ayaklanıp sevmek istersin yeniden. Vazgeçemeyeceğin bir takiptir gözlerde uyanmak. En iyi dostların en haini olanı zaman sana takılır. Seni güldürür de, ağlatır da. Hikaye canı yakmayan bir sonla noktalanır. Acı yaklaşma ve uzaklaşma anlarında çöreklenir. Kalanlar yaklaşırken, gidenler uzaklaşmaktadır. Tanıklık sıranın geleceğini hatırlamayı gerektirir. Sessizlik, payına düşende yalnızlıktır. Kendi başınasındır sır vermeyen adımlarında. Senin kadar korkarken, biri gelir seni sevdiği için elinden tutar. Aydınlığın keşfi gören için de zordur. Adım yordamıyla bulmaya çalışırsın karşılaşmalara saçılı ipuçlarını. Seni kör eden bir karışıklıkta için seni sevmek ve sevilmek için cesaretlendirir. Ancak o zaman yarın bugüne sabırla çekilir. Bir anlayışlı omuz tüm sözlerini dindirir. Uzak kalbine yaslı, gecelerle gündüzler eşliğinde varırsın ebediyet çıkışına. Kadınları anlamak için çok geç olduğunu düşünsen de, erken çıkmalısın aşka. İnkar edemezsin, onun anlatacakları yalnızlığından başka. Sokaklar yediveren ölüm çiçeklerinin cennet bahçeleri. Seni sarhoş eden sonu kokladığında yaşamdan geçersin anla. Sadece tek bir canla. Tüylerin diken diken olur, gözlerini kapadığın anda. An seninledir.

Yalnızlık Sevgim

İçim yalnızlığıma yeni bir arkadaş daha seçti. Sesindeki sıcaklıkta konuyu uzatıp da ne kadar çok kalmak istedim. Belki de telefonda anlamıştır ona karşı bir takım hislerin içimde yeşermekte olduğunu. Bizim bankanın bireysel bankacılık bölümü yok, kredili müşterilerimden birisinin finansman bölümünde çalışan bir bayanın kredi ihtiyacı varmış, sen arayabilir misin dediğimde, demek beni iş için aradın diye takıldığında, hazır cevap olmayışım nedeni ile seni düşündüğüm için ilk sen aklıma geldin diyemedim. Zaten ben hiç hesap yapmadım, strateji gütmedim severken. Belki de bu yüzden hep yalnız kalışım. Sanki benim ihtiyacım olan bir kredi imiş gibi takipçi kesilip, ne oldu konuşabildin mi diye tekrar arayıp sordum. Tek derdim onu bir kez daha duyabilmekti. İlk konuşmamızda senin kalbin ne kadar temiz dediğinde, kendimi mutlu hissetmiş olmam bana ona değer verdiğimi anlatıyordu. Hep yinelediğim gibi, yalnız olamayacak kadar güzel bir kız. Acaba hayatında değer verdiği bir kişi var mı? Elinden tutsam beni gözlerimi kapayışıma götürebilir mi? Bir kumsalın serin kumlarında, ayışığında birlikte kaybolabilir miyiz? Bugün bankaca pikniğe gideceklerdi. Aynı şubede çalışan arkadaşım söylemişti. Bugün yağmur yağınca pikniğe gidememiş olmalarını bahane edip onu arayayım istedim. Arkadaşıma bir sevgilisi var mı sorsam mı diye geçirdim içimden. Üniversiteden çok yakın bir dostum genel müdür yardımcısı olarak Moskova’ya gidecek. Yine aynı gruptan başka bir dostum arayıp konuşsana, belki senin için de bir fırsat olabilir dedi. Bugün düşündüm ne yapsam diye. Aslında sınırlarımın ötesinde olmak bana iyi gelebilirdi. Şu andaki çalışma ortamımdan memnunum ama Rusya’da olsam daha fazla kazanabilirim, belki de daha iyi bir mevkiye de sahip olabilirim. En kötü ihtimalle yeni bir dil öğrenmiş, yabancı ülke tecrübem olmuş olur. Ona söyleyebilseydim keşke, beni tutan tek ihtimal sensin diye. Bir ihtimal ona sarılabilir miyim? Bir ihtimal bana gülümseyebilir mi? Bir ihtimal dudaklarından beni sevdiğini duyabilir miyim? Adındaki Sevgi’yi benimle paylaşabilir mi? Geceyarısı onu düşündüğümü bilmiyor. Keşke omzuma başını yaslayıp da dinleyebilseydi bir şehrin bizim için ne güzel bir geceyi gizlediğini. Işıl ışıl geçseydi gözlerinden Karşıyaka vapuru. Usul usul sokulurken sözlerime ona yer verdim kalbimde.

Perşembe, Mayıs 17, 2007

Ayıkla Düşüncenin Kızını

Gece biriktiren düşünceler, yalnızlığımın seçici olduğu kızlar, beni adımlarımdan ayıran eve dönüşler, merdivenleri çıkışıma derinlik kazandıran yüz kırk metre kare bunaltıcı bir sıcaklık, çatı katında unutulmuşluk kokan bir yatak, bir aşinalık ezberinden kaçmaya çalışan başka bir gözlerimi kapayış serüveni, bir suskunluk Pink Floyd’un yaratıcı sesi Roger Waters’ın İstanbul konserinde öyküye dönüştürdüğü Comfortably Numb parçasının gitar solosunda sevgili olan, geçen dakikalar artık yatmalısın yarın işin var dercesine ısrarcı iken kelimelere tutunuşumu izleyen pişman oluşlarım, üç adet masamda sıralanmış Uludağ maden suyu şişesi, beni ihmal etmeyen acaba kendimi bulabilecek miyim endişesi, bir kız tarafından her an sorulabilir bir seni seviyorum bilmecesi, iyi geceler diyen bir kendimi bırakış ve düş saklı uykudan uyanmak üzere bilgisayarımı kapatışım yarımı bulmak üzere.

Salı, Mayıs 15, 2007

Gece Olmuş Kapı Çalınmamış

Yalnızlığım sana susamış. Saçlarını yüzüme serpmişim. Kana kana içmişim özlediğim kokunu. Sözlerimi boynuna gömmüşüm. Sende suskunluğumu bırakmışım. Sana güvenle saklandığımda ağlamak istemişim. Parmakların parmaklarıma kenetlendiğinde çözülmek istemeyen bir sır gibi heyecanlıymışız. Gözlerimi kapayışımdan beni almaya gelmişsin. Yüreğim hemen hazırlanmış seni bekletmemek için. Gecenin ışıkları rehberimizmiş. Adımlarımız şehirde kaybolmak için buluşmuşlar. Müziği kovalamışız sokak aralarında. Uyanmayacak gibi sevdiğimizi sanırken sabah olmuş. Başımı kaldırdığımda bir tek ben varmışım yatağımda. Zaman gelip geçerken uğramış da, sen yaşadığımı bile unutmuşsun.

Pazartesi, Mayıs 14, 2007

Cümlelerimi Sana Olan Hayranlığımda Dinlendirebilseydim

Yorgun döndüğüm akşamlar birbirini kovalarken, bir bakıyorum zaman akıp gidiveriyor. Parçası olduğum bir hatanın bedelini mi ödemekteyim, yoksa doğduğum bu toprakların ekonomik ve politik çarpıklıklarının kurbanı binlerce gencin sıkıntısından birisi mi benimkisi de. Çoğu gencin girmek için can attığı ODTÜ İşletme Bölümü mezunuyum. İngilizce seviyem oldukça iyi ama yine de geleceğime güvenle bakamıyorum. Kendimi gerçekleştirme imkanı bulamıyorum. Çalışkan olmama karşın emeğim beni bir noktaya taşımıyor. İçimdeki heyecanları öldürürken, bilinçli bir şekilde ruhumu kaybediyorum. Sözlerimi besleyemiyorum. Hayatımı kazanmak pahasına beni tüketen bir tekrarın işçisiyim. Hayallerim geniş, yaşam alanım dar. Karamsar olmadım hiç ama tablom da pembe değil. İçim sıradanlığa tanıklık ederken, sıra dışı bir acı benimkisi. Okumayı seviyorum ama okuyacak enerjim kalmıyor. Nice keşif gözlerimken, ben masa mahkumuyum. Sevdiklerimi kaybettiren bir koşuşturma. Bize sahnede kalabildiğimiz için şükretmeyi öğretiyorlar. Binlerce işsiz varken, bizler şanslı tutsaklarız. Beklentilere dönüşmüşüz ve yüzümüzü ayçiçeği gibi yalnızlığa dönmüşüz. Kimse gelecek katillerini yakalayamıyor. Sadece beni yatıştıran müzikler var. Yarınlar beni otuz dört yaşıma taşıdılar. Değiştirmek de zor, değişmek de. Bugün akşam Konak’ta vapurdan inip, metroya yürüdüm. Girişte, merdiven ağzında serin betonlara uzanmış bir sokak köpeği vardı. Onu sevecen bir tebessümle selamladım. Uyandırmamak ve rahatsız etmemek için dikkatle yanı başından merdivenlere yönelirken, arkamda orta yaşlı bir adam kalk git başka yere diye müdahale etti. Zavallıcık başını hafifçe kaldırdı. Anlam verememişti, terk edilmiş bir sevgili gibi. Hayat ona da acımasızdı. Gözleri ne de güzel anlatıyordu. Bir an olsun düşlerinde kaybolmak istemişti belki de ama ona rahat ve huzur yoktu. Bir müdahale sopasının dürttüğü insanlar içlerinde biriken tepkiyle sessiz çekiliyorlar kabullenme cehennemine. Kaybedilecek o kadar şey var ki, ya bir sevgili ya da bir iş. Var kalmak için var olmayı feda etmek zorunda kalan bizler ekmeğimizi kazanıyoruz. Ben de heyecanlarımı kaybettim ama bırakıp da gidemiyorum. Sınırlarımı düşüncem aşarken, kaygılarıma demir atıyor adımlarım. Sadece bilgi kirlenmedi ki, bizler de elimize yüzümüze bulaştırdık. Yine de gülümseyebiliyorsam, kendimle karşılaşabilirim. Belki sen de dinlemek istersin kalp atışlarımı ve içimde ayırdığım aşkımı. Biraz dinlenebiliriz, dakikalar göz kapaklarımızdan geçerken. Sen de dudaklarında bir teselli verebilirsin bana, benden geri almak için. Cümlelerimi sana olan hayranlığımda dinlendirebilseydim. Seni seviyorum diyebilmek için bir suskunluk verebilseydim sana.

Yalnızlığın Geçmişi Güzel Kadınlar

Ben yalnızlığımla buluşan bir kadının gözlerini dinlemeyi seviyorum. İçime hapsolsam da, ya da içimdeki heyecana yenilip de ilgimi yerli yersiz dışa vursam da kadınların getirdiği yazın enerjisi bambaşka. Güzellik zırhları sessizlik geçirmeyen alımlı kadınlar. Yalnızlığı çekilmez kılan kadınlar. Düşleri bir gece mahkumunun özgürlüğü. Bir kadının gözlerinden uçuyorum sınırlarımın ötesine. Adı olmayan bir heyecan karşıladı beni. Yaz yine yalnız geçecek gibi. Elimi tutman bu kadar zor mu? Seni anlamak için adımlarımı cesaretlendirmen bu kadar zor mu? Sende kaybolacağım korkusuyla keşfetsem saçlarına gömülü yüzümün maskelediği içimi. Nefes alışlarım hızlansa sana varmak isteyen duygularda. Sırtımı avutsa parmakların, göğsünde uyuya kalmak isteyen bir kendimi bırakış olsam. Bir adım yaklaşmanı geri aldığında üzülecek olsam da, bana geliyor olmanı diliyor sözüm. Sana duyuramadığım her cümlemde, adımının açacağı bir kütüphane bulacaksın. Sen de sıkılabilirsin belki gözlerimden. Sayfa sayfa savrulduğumda, yazılarımda bir gidiş olabilirsin. Beni karşıladığın gözlerinde yine beni uğurlayabilirsin. Güzel olduğun için haklı bulabilirim seni. Benim haksızlığım kendime. Yalnızlık her kaybedişin bedeli, bir başka serüvenin daveti.

Pazar, Mayıs 13, 2007

İki Göz, İçimi Yakan Söz

Bugün miting alanında siyah saçlı bir kız vardı. Yüzbinlerin parçası olduğu meydanda akıntı beni onun yanına sürüklemişti. Orada dikilişinde bulmuştum kendimi. Adını sormak istediğim bir tesadüf ne yazık ki içimden sadece sessizce geçti. Bakışlarına bir an olsun dokunmuştum fakat kaybolmak üzere zamana savrulduk. İki bakışın suskunluğunun bana kalan kısmında payıma düşenin farkındayım ama asla onun zihninde benim için dile gelmemiş cümleler var mıydı bilemeyeceğim. Kalabalıktan onu ayırt etmiştim, adı olmasa da özeldi. Başlangıcı olmayan bir son insana tebessüm ettiriyor. Güzel oluşuna bir yürek olan, ya sevinçli olmalı ya da buruk. Bir sır iltifat olamasa da, güzelliğinde nice sessizliğin dili çözülür. Zamansız bir hikaye gibiydi. Omzuna beni anlaması için başımı yaslayabilirdim. Onda sevilmeyi arayabilirdim. Bayrak denizi kırmızı güller gibi açmışken, sözlerim çekingen bir goncaydı. Onu yitirişim canımı yakmayacak kadar kısaydı. Oysa yarınım olmasına ihtiyacım vardı. Bizler rüzgarın adresiydik. Şimdi gözlerimi kapayışım onu arıyor. Adı İzmirli miydi onu bile bilmiyorum. Yastığı sevda kokuyor olmalı. Aşk ile dolmalı, şarap gibi doldurulmalı. Şiir gibi yaklaşılmalı. Neden göğsüm yalıtımlı. Seni aklımdan geçirebiliyorum da, neden yalnızlığıma söz geçiremiyorum.

Cumartesi, Mayıs 12, 2007

Yalnızlık Alanı-Dikkat Duygular Çıkabilir!

Güzel kızlar insanı her an terk edecekmiş gibi severler. Bir gün gözlerini kapayışında sadece anımsamalarınla baş başa kalabilirsin. Tercihi çoktan adımlarını alıp da gitmiştir yakın zaman dilimlerinin karanlığına. Düşüncelerinde kimseye rastlayamazsın sorabileceğin. Sorular da cevaplar da senindir. İşte bu yüzden zordur. Soru cevabı olmadığı halde içinde defalarca sorulmuştur. Yorgunluk bir gün dinlenmek için başka bir omuz bulana dek rastlantı ilacını arar, sense kıvranırsın zihninde. Sen de bir seri ilişki katili olsaydın daha soğukkanlı davranabilirdin. Bilinçsiz bir kurban da değilsin. Hayat gözlerine kadar geliyor, sen sadece unutmakla yükümlüsün ve gülümsemekle, en önemlisi de sevmekle. Gerisi insanı içine alan bir hikaye.

Adını Ararken

Bana yalnız olduğumu hatırlatmak için tembihlenmiş kadar güzel kızlardan birinde Öykü yeniden başlayacak.

Cuma, Mayıs 11, 2007

Beni üzecekmiş gibi bakıyorsun. Sokaklar beni yalnız hissettiriyor. Kaybetmeyi öğrendiğini düşünmek ne de büyük bir yanılgıymış. Yürümekle düşünceler aşılmıyor. Evin sıcaklığı mı, yoksa duygularım mı daha bunaltıcı? Kim ne derse desin en iyi dostum müzik. İzhak Pearlman’ın Scent Of a Woman parçasında kalbimi onarıyorum. Bir sevginin kalıntıları anımsamalar ile baş başa, unutmaya ihtiyaç duyduğum bir anda cüzdanımdan vesikalık fotoğrafını çıkartıp, koydum masamın üstüne. Bana almış olduğun kazaklar, benim için örmüş olduğun atkı sıcaklığını yitirdiler. Kendimi hatırlatacak güzel günlerle doldurmalıyım senden kalan boşluğu.

Perşembe, Mayıs 10, 2007

Dört Kişilik Masada Tek Sandalye Yalnızlık

Sessizliğin bu kadar düşünce aldığını bilmezdim. Hiç bitmeyen soruların yine seni buldu. Cevaplarının anlaşamadığı her anda çelişkidesin. Gururlu olduğundan değil suskunluğun. Belki de hayal kurmak için çok erkendi. Farkında mısın senaryo yine değişmedi. Bir zamanlar farklı numaranın ardındaydı hayal kırıklığın. Yoluna devam etmeyi öğrenmelisin. Her tercih senin değil, tıpkı her karşılaşmanın senin olmadığı gibi. Yastığa başını koyduğunda, yalnızlığa rağmen uyuyacaksın. Unutulmak ve unutmak oyununda kendine başka oyun arkadaşları arayacaksın. Ruhunu avutan eşsiz bir müzikle umutlanacaksın çünkü yarın şanslı isen seni uyandıracak.

Kelimeler Yalnızlığımın Oyun Arkadaşı

Artık yatmalıyım, yeterince dakikaları kandırdım ama sen her zamanki gibi uyanıktın.

Yazla Gelen Esin Saklambacı Kadınlar

Ben senden adıma sığındım. Aşksız bir çıplaklıktır yalnızlık. Dokunulmak, keşfedilmek, sessizleşmek yarına saklıdır. Bir armağan gibi baktığında, sözlerinde açılmak sadece umuttur. Gün okunur yeterince dile getirilemeyen cümlelerin sıkıştırıldığı köşe yazılarında. İçimde harmanlanan endişe, tedirginlik bir tutku yılgısıdır. Ansızın elini tutabilirmişim gibi seni izledim. Seni gözlerimi kapayışıma davet ettim. Bir ressamın düşü gibi güzeldin. Yalnızlığıma ilham verdin.

Çarşamba, Mayıs 09, 2007

Hepimiz Yalnızlık Komşularıyız

Gözlerini yoruyorsun, hislerini ve ruhunu da. Her yerin adresinin belli olduğu bir boşlukta kayboluyorsun. Ne yazık ki yarın ajandanın bir parçası. Alınmış notlara bölünmüş yaşamında, günün saatlerinde sürekli neyi kovalıyorsun? Kendini mi, yoksa sormayı mı unuttun? Artık cevaplara da güvenin yok değil mi? Sözlerin senden daha da yorgun. Kalp ve hayal kıran kırana. İçimle bir masaya oturup, yazıyoruz yalnızlığı. Birazdan yatağıma uzanıp, gecelerden bir diğerini daha heba edeceğim. Sabah tek başınalığımı uyandıracak. Zamanın senden geçtiği anlarda yaşadığını hatırlatacak bir kız da evinden çıkmış olabilir mi? Sana ben bu yalnızlığın yabancısıyım diye yarını sorabilir mi?

Adında Bana Yer Ayır

Belki şanslı olduğunu anlamak için biraz daha zamana gereksinimin var. Belki bir gün anlatabilirsin tebessüm edişinde. Belki bir kız, yalnızlığına davet edilmişçesine aniden çıkıp gelebilir hayat açmış omuzlarındaki heyecanla. Gözlerini kaçıramayacağın bir noktada seni birden yakalayabilir, belki de elinden tutup götürebilir seni yarınlara. Adımlarına beklenmedik bir sürpriz yapabilir birden bire duruşu ve seninle dudaklarında kayboluşu. Belki yine tereddüt edersin ne kadar samimi diye. Yaşamdan dönüş yok ki geri. Herkesin kalbi sevginin dönüp dolaşıp geldiği sıcak evi. Asla vazgeçemezsin, asla. Hüzün yağmurlarında ıslanmış çiçeklerin rengi yaşama haykıran inatçı kırmızdır. Sessizlik olabildiğince gözlerinde bağırır. Yeter ki duymak istesin yalnızlığını. Yeter ki bir adımı olsun sana varacak. Yeter ki hisleri kadar yakın olsun. Ne de olsa sevdiğin yol en kestirmedir. Uzaklıksa bahane.

Salı, Mayıs 08, 2007

Bana Sadece Gözlerinde Seni Seviyorum De

Elimi tut, bugün yarını bırakmayacak gibi. Her dünüm seni gecelerken, yalnızlığıma yıldız ararım. Düşlerime neden uyandığımı sorarım. Sabahım beni alıkoyar. Herkes adlarına çekildiğinde, kaçışı olmayan bir tek başınalıktayım. Bir adım kadar güzel duruşun. Bir adım kadar acı gidişin. Bir karar belki beni çağırır sorumsuzluğun keşfine. Başka bir dilde yaşayabilirim pencereleri yabancı sokakları. Aldırmayabilir miyim? Ayak seslerimde sana varmak üzere olduğumu duyabiliyor musun? Adını aradığım adreste misin? Beni adını unutmuş gibi sevebilir misin? Hatırlanmak istediğin gibi sarıl boynuma. Rüzgarı al saçlarına, ve nefesimi sakla yanaklarına. Bir sessizlik sımsıkı seni göğsüne yasladığında, yakının kıymetini bil. Anımsama en uzak mesafedir. Düş iç dünya vatandaşlarının dilidir. Herkes kendi dilinde anlaşılamayacağı gerçeğiyle doğar. Dokunmaksa bugüne kadarki en iyi tercümedir. Bana sadece gözlerinde seni seviyorum de.

Pazartesi, Mayıs 07, 2007

Gözlerinizi Kapayışınızda Dinlenin Lütfen

Beni anlamak için mi durdunuz? Sizi yalnızlığım ile tanıştırayım. Erdem Ferit Başkaya adında derledim tüm yaşadıklarımı. Sizinle sessiz kalmak ne kadar da güzel. Suskunluğunuz tüm aciz kelimeleri cezalandırıyor. Her an gidebilirim gibi hissediyorum sizi hatırlamak üzere döneceğim bir ana. Bakışlarımı yenilemek isterim siz neden hiç konuşmak istemediğim gerçeğine uğradıkça. Hiçbir zaman anlatamamış olmamın isyanı durup da düşünmem. Siz de biraz olsun kalamayacaksanız, ısrar etmeyeceğim. Sadece izleyeceğim zaman gibi uzaklaşışınızı. Sevilmiş olmalısınız ki özleneceksiniz. Sizi de unutmak için canımı acıtacağım. Belki de ümit edeceğim. Gözlerimi kapadığımda, kendimle baş başa, kapısı ardına kadar açık dört duvar arasında, Schindler’s List filminin piyano ezgilerinin eşliğinde, düş kapanı gecelerde gerçeğim can veriyor. Benimle yarını yürür müsünüz? Bana sevginiz yorulana dek eşlik eder misiniz?

Pazar, Mayıs 06, 2007

Seni Seviyorum Demek Ne Kadar İnandırıcıdır?

Bu ilk seni seviyorum deyişini kaybedişin değil. Bir ses çekilir hayatından, sabahından ve gecenden. Telefon rehberinde sadece sessiz bir ad ve soyada dönüşür, Nazım Hikmet’in “sen de artık herkes gibisin” mısrasıyla seslenişinde en güzel ifade olan. Dönüşümlerin bu kadar keskin oluşu insana gerçekliği sorgulatsa da, hayatımın bir parçası olmaktan istifa edişinde, bana düşen gerekçelerini irdelemekten çok, yalnızlığımdır. Hatıra kalansa zamanla netliğini daha da kaybedecek olan, zamanın yaşlandıracağı birkaç karelik paylaşım. Bir on yıl sonrasının kapısının aralanışından belki bir adam girer içeri, gözleri o anda, sözleri yılların kaybolduğu satırlarda. Hikayenin günbatımında adı belirsizdir oyuncuların. Seni seviyorum demek ne kadar inandırıcıdır. Gerçek iki kelimede kaybolmuş mudur bilinmez ama taraflar çoktan çekilmişlerdir köşelerine. Anıya dönüşen, dünün yarın olduğu yerde kalmıştır. Yarınsa güzel bir kadındır.

Ben Zaten Sevgimin Adını Koyarım

Yakınlaşmak istersen adımların var, elini uzatışın ve bakışların. Yakınlaşmak istersen çarpan bir kalbin var ve sessizliğin, çekiciliğin. Yakınlaşmak istersen uzağı sabırla bölebileceğin yakınlar var. Oturabileceğin bir iskemle var, unutabileceğin ya da çekebileceğin acılar kadar senin. Sessizliğim var seni kabul eden, sormayacağım sorularım var içime hapsettiğim. Bilmek istemeyeceğimden emin olabileceğin, dinlenebileceğin bir yüreğim var, omzuma yaslandığında duyabileceğin. Saçlarındaki huzur parmaklarıma büyülü olduğu hissini verir, sen dokunulmak istersen. Kapımı çalmak istersen sana hoş geldin der suskunluğum. Bir adımsa içeri girişin, çıkışına da kal demeyeceğim. Anladım ki dönüşlerini biriktiremem sevdiklerimin. Geriye dönüp baktığında sana gülümseyebilirim sadece, adımların merdivenlerde gidişini seslendirirken. Sen de yer almak istersen yalnızlığımda, adını söyleme kendini tutsak hissedeceksen. Ben zaten sevgimin adını koyarım.

Yalnızlık Dansçısı

Dans edişinde sokakları kendine mi çekiyorsun? Herkesin bakışlarının dizginleri elinde, zamanı durdurmuş, aldırmazlığında damarlarında devam eden gecene mi saklanıyorsun? Yıldızları toplamak isteyecek kadar sarhoş, aidiyetini kaybetmiş kadar umursamaz, mekana hapsolmuş, elinde bira bardaklarıyla zincirlenmiş, adını açıklamaktan çekinen sessizlik mesafesindeki kalabalığa savurduğun kollarında ne dağıtıyorsun, özgürlük mü? Işıklar gözlerine dönerken, içini altüst edişinde sen kendini bulamamış gibisin. Havayı itercesine bir sonrasına bırakılışında, bedenin çılgınca, yarını unutmuş gibi. Seni hatırlamak isteyenlere adını söylemek istemezcesine, gözlerini kapıyorsun seni ehlileştirmek isteyen sözlere. Sadece müziği duymak istiyorsun. Eminim herkes kollarının da duyulmasını isterdi çıplak omuzlarında, adımlarını kaybetmiş birer yalnız gibi. Düş kadehin gerçeği değil midir? Hangi dilde olursa olsun, günaydın deyişin olmak ister uyanışlar. Ne kadar zaman biriktirdiğimi sorma. İstersen adını da söyleme, bir gün kaybolacak nasıl olsa. Sessizce dans et, ne de olsa ses oluyorsun kelimelere sığmayan anlatılamayana. Saçlarından yaklaşan bar sırdaş bir dost. Kuytu suskunluğunu düşünce böcekleri sarmış, herkes ruhunu ilaçlıyor. Pink Floyd grubunun müthiş Comfortably Numb kapanış gitar solosunda benim sandığım düş sanki daha gerçek. Müziği içmiş, yola çıkmışım ve senden kaçmışım kendime. Akışkanlığı dans edişine dönüştürüşlerinin sınırları yok. Bir an gözlerinde durdum. Geceyi bana bıraktın. Sen yaşamaya devam ettin. Bense seni cümlelere anlatıyordum. Masa bir avuç serinlik şişelerin yansımalarında adımları ayık olanların tercihi. Uzağın sızdığı pencereler gelip geçenlere davet. Her şey yaşanabilirmiş gibi. Çekiciliğine sanki tüm şehir misafir. Sınırların sana geliyor da içeri almıyorsun. Geceyi itiyorsun. Sana aşık bir resim gibi, kendini arama törenlerinde çizgilerini severek kovalıyorsun. Adresini şaşırmış olmanı isteyen ne çok kişi var.Gerçekten de adınla mı doğdun? Yoksa sahne mi alıyorsun yalnızlıklarda. Ne istediğini bilmek de zorunda değilsin. Ben de bilmiyordum aslında, sadece bana bildirmişlerdi. Biliyorum sessizliğimi duyamıyorsun. Adımı da sormadın. Zaten hepsi sana bölünmüş birer hayaldi. Gözlerini kaparsan gündüz gece olur demişlerdi.

Senin Bakışlarının Tanıklığını Dinlemeyeceğim Artık

Hatırlayacak mısın? Acı mı çekeceksin, yoksa sadece gülümseyecek misin? Zihninin misafir edildiği sonsuzlukta, içine düşen düşüncelerden kelimelerine saçılan ne varsa seni anlatamıyorlar. Sen sessizliğine sokulan gizemi gözlerinde seçilen sözlerinle mırıldanmak isterken, duyulamayacak oluşunda, milyarlarca yaklaşımın karışımlarında anımsamalar açı zengini. Unutulmuşluk arşivi, tarihi olamaz insanlık dramının. Adımlananın kayboluşunda, gelip geçenlerin hafızaları yok oluşun geçirgenliğinde bir tat almakta sonrasına aktarılırken. Kalamayacağımızı biliyoruz. Gidişler tercih, tıpkı yakınlaşmalar gibi. Yüzümüz dönüşümlere tuval olan bizler, yaşam tanıklığımızda suskunluk bahçemizde bir kırmızı lalenin heyecanında yaşlanırken, düşe kalka sahip çıktığımız adımlarımıza payımıza düşen yarınları katıyoruz. Adın senindi zaten, gitmekte de özgürdün. Ardımıza baktığımızda, uzaklaşanlar da var yaklaşanlar da. Hepimiz hayatın buluşma noktalarıyız bizi zaman bir köşeye gömene dek. Bedenimiz yok oluşumuzun döndüğü yaşama sızdığında, adı olmayan bir kırmızı lale haykırabilir sırrını, yitişin gibi sessizce. Kimsenin gözlerini kapayışı tutunamadı, herkes anlar gibi durdu düşündü rüzgarın sesini. Karşılaşmaların anahtarı bir tebessüm, ya da bir bakış olabilir, herkesin yalnızlığının bir adı vardır her halde. Gece ışıklarını takındığında, deniz körfezin boynunda bir koku olduğunda, yıldızlar kendini bırakır. Garson masada başka bir hikayenin iki kadehine şarap doldurur. Dudaklarda söz yoktur. Kişinin kendi yanılma tercihinde, suskunluk her zaman dürüsttür. Yalnızlığına ne kadar da güzel yakıştırmışsın omuzlarına dökülen saçlarını der için, hatırlamak isteyişine de aldırmaz artık, ne de olsa yarın sadece bir vaattir.

Cuma, Mayıs 04, 2007

İyi İki Dost

Hayatın her beklenmedik sürprizinin etkisi ile şaşırabilme kabiliyetimizi yitirdiğimizi sandığımız anlarda insanı tebessüm ettiren sahneler de beliriveriyor. Bugün yine parçası olduğum tekrarın akabinde Karşıyaka'da ışıklardaydım. İki sevimli sokak köpeği de yeşilin yanmasını bekliyorlardı karşıya geçmek için. Kırmızı ışıkta yola atlayan kişileri düşününce, onların sempatik bekleyişleri çok hoşuma gitti. Beni gülümsetmeyi başarabilmişlerdi. Bu sıcak dostların karşıma çıkmış olmalarına ihtiyacım varmış. Kalabalık cümleler kendi hikayelerine farklı yönlere dağıldılar. Birkaç kelimede yanılmak mümkündü. Konuşamadıkları için samimiydiler. Hava da hoşlarına gidecek kadar güzel olmalıydı ki, son derece keyifli, kuyruklarını sallayarak kendi yollarını seçtiler. Bense güzergaha güdümlüydüm.

Perşembe, Mayıs 03, 2007

Sende Adını Kaybettim Bu Gece

Gerçek miydi tüm yaşananlar, gerçek miydi deniz? Bir sessizlik anısı mıydı her şey? Hala güvenebilirim duygunu taşıyorsun inatla. Seni sevdiğini söylediğinde inanmak istiyorsun yine de safça. Bu kaçıncı aldanış demiyor yüreğin. Etrafında ne çok haklı olduğunu umursamıyor gözlerini kapayışın. Gecen, seni ağırlayan bir şehirle dert ortağı. Kendine yarın mı sakladığını sanıyorsun? Sende adını kaybettim bu gece.

Madalya Koleksiyoncusu

Sadece yalnızlık sadıksa sana, sessizliğine dönebilirsin yine. Gözlerini kapatabilirsin, kelimelerini içinde saklayabilirsin anlamlı olmadıkları için. Kalbinde tutabilirsin gece damlası yaşları. Güvenemeyeceğin sözler yeniden yüzünü bulacaktır başka bir gün. Bir sonraki hayal kırıklığının da adını koyacak mısın? Gece omzuna yıldız yasladığında, sen uzağı düşünce mi yapacaksın? Sen kaybolduğunda da adımlarını yitirmedin. Kalmadın, kalamadın kendinde. Adında buluştuğun bedeninle baş başa, elin göğsünde nefes alıp verişlerini hissediyorsun. Yalnızlığın yaşıyor biliyorsun. Ruhunu yaralamışsın ama hayatta kalmışsın. En iyi dost nişanı sevda gazilerinin.

Salı, Mayıs 01, 2007

Günaydın Mı Dedin?

Kaçarcasına sessiz, uzağı sırrına davet eden bir bakış, derin bir nefes alışın fısıldadığı varoluş, kelimelere küskün bir duruş benim bu gece. "Hasta Siempre Comandante Che Guevara" parçasının konukseverliğinde, sokakları yaşamla boyayan bir isyanın ritminde, sorumsuzca uykusuz, kelimelere kaçırıyorum parmak uçlarımdaki sağanağı. Ses olan uğultuda kaybolmak ister miydin? Bu dansın kovalamacası adımlarını seçmiyor artık. Latin tadında söz mahkumiyeti. Yarın hapsindeki geçmiş kalabalıklaşırken, adım cehennemi sıcak ve bunaltıcı. Serin bir özgürlükle gel mavi sevda. Hırçın bir melodiye kulak ver, yere basışlarımı sarhoş et her sendeleyişimde. Kollarımı yıldız toplarcasına açayım, sen rüzgarım olduğunda. Beni bu tekrardan uyandır artık.

Bir Satır Arasında Kelimelerin Alt Komşusu Der Ki

Bir adım daha ötesi bana yaklaşırken, oyun oynarcasına yer değiştirişimiz arasında düşüncelerim bana saklı. Bakışlara dizili insan senaryoları kısa metrajlı bir film karesinden kopmuşçasına. Ne anlamak için yeterli, ne de anlatmaya niyetli. Buluşma mağlupları yalnızlığa adlarını açıklamıyorlar. Bir daha karşılaşacakları meçhul, rastlantı unutkanlığından müzdarip, yitiverende telaş baharının yaprakları gibi savruluyorlar. Kelime seçimlerimde bana yardımcı olur musunuz diye sormak isterdim. Söz birşey söyleme gerekliliğinde kaybolup da sessizleşebilir. Cümle birbirini itiştiren kelimelerde heyecanını bastıramayan bir anlama yer açmaya çalışırken, bir kalp atışından duyulamayanda gelip geçenlerin anımsanmaları izlenim mercekleri olarak bakışa renk katar. Farklı görmenin azizleri müritsizdir. Müjdeli soluk alışların yarınlarında bir nedeni yok durup dinlenircesine geçmişe düşle köklenişimin. Gözlerimi kapayışım bir iç hasatını kutlar. Konuşmalarım benim olduğu iddiasında. Bense her zamanki gibi şüpheliyim.