İşlenebilecek En Güzel Günaha
Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.
Hakkımda
- Ad: Erdem Ferit Baskaya
- Konum: İzmir, Türkiye
I like dabbling in English. Words welcome people in me.
Çarşamba, Ocak 30, 2008
Düşün Rehberlik Ettiği Gerçek
Bahtsız Mıydım?
Salı, Ocak 29, 2008
Sonsuzluk Kadehini Kırdı
Susssssssssss Ben Uyuyorummmmmmmmm
Yatsam İyi Olacak
Sonsuz Dip Yapıyor
Biraz Yakın Ver Bana
Nerdesin Be Kadın
Daha Yakınız Aslında
28-01-2008
Vakti Geliyordu Yaşanacakların
Saat sekizi yedi geçerken seni düşündüm. Metroda trenin gelmesine altı dakika vardı. Basit bir matematik hesabı değildi sessizliğin. Vakti geliyordu yaşanacakların. Geç kalmanın oyuncuları mıydık? Buluşmanın sahnelendiği bir zihinde yerin çoktan hazırdı. Kalabalığın içinde beni seçmek istemiş miydi gözlerin? Bir heyecan var mıydı yüreğinde? Tren geldi inenler oldu. Ben seninle devam ettim. Bir penceren olduğunu hayal ettim. Seni kar taneleriyle baş başa bıraktım.
Gözlerinle
Pazartesi, Ocak 28, 2008
Bir Sıcaklık Uçtu
Güzel Bir Gündü
Yalnızlık Kokulum
Yalnızlığına dokundum. Göğsünü taşırıyordu kıyafetini aralayan karanlık. Nefes alıp verişlerinde hissettim duvarlarımı. Yakınlaşışın susturdu anı. Geçmişle gelecek birbirine geçmişti. Avuçlarına doldurdun omuzlarımı. Sarhoş gibiydik. Birbirimize sızıp kalmıştık.
Bir kahramanınkine benzemiyor takım elbisem. Ben gecenin yanı başındaki adamım. Utanacak bir yalnızlığımız var üzerimizde.
Fotoğraflar yalan söylememiş. Güzel sözler kendini iltifat sanmış.
Sana kalbimi kıran bir kız getirdim. Sana bir gece getirdim. Sen de kalbini kıran bir adamla mı geldin? Yalnızlık kokulum nasılsın? Rüzgar saçlarımda. Benimle sevişmeye geç kalma.
Sevişir Misin Benimle?
Adım Kaldı Unutanda
İkimiz De Düş Görmüş Gibiydik
Cumartesi, Ocak 26, 2008
Gerçek Sandığım Kalabalık
Gerçek sandığım kalabalık. Bu nedenle çok hikaye var gözlerimi açışımda ve kapayışımda. Metroda yürüyen merdivenlerin göğe erişen bandında yansımaların insanları işlerine ya da zaman geçirişlerine taşıyışında ben düşünürüm suskunluklarını. Ben de merak ederim karşıma çıkan bir kediyi, başımı kaldırışımda uçan bir martıyı ve omuzları güzel bir kadını. Bazen kaçıp gitmek isterim. Sınırlarımın yerini değiştirmek olur hayalim. Kendimi bankacı hissetmesem de iyiyim işimde. Ben de uzun yıllardır yalan söylüyorum kendime. İstanbul gibi güzel bir şehirde ışıkların keyfine diyecek yoktur. Beyoğlu insanı içine çeker. Ben de eğitimlerde bu güzel şehrin telaşında yakalandığımda kendimi yenilenmiş hissediyorum. Bir kadeh kırmızı şarap gibi gecesi İstanbul'un.
Kaybetmenin Kıymetini Kendimde Öğrendim
Thank You Stars
Anlamak İstediklerinde Güzel Kadınlar
Cuma, Ocak 25, 2008
Zor
Akşam oluvereceğini hissediyorum. Daha mı güzeldin, yoksa daha mı derin? Hayır değildin. Yine de seni seçmişti gözlerim. İçime sinmiştin.
Sevdiğin kişiye onu ne kadar sevdiğini yokluğun anlatıyorsa, aslında koşulsuz sevebilmişsindir onu kendi haline bırakışında.
Sahip olduklarım evim mi, yoksa yaşadıklarım mı?
Perşembe, Ocak 24, 2008
Akrep Kendini Sokuyor
İyi Olmaya İhtiyaç Var
Çarşamba, Ocak 23, 2008
Gözlerini Kapayabilen Bir Adamın İç Dünyasından
Salı, Ocak 22, 2008
Üç Adam ve Martılar
Portreler
Uyanışın Şiddetini Hissetti
Pazartesi, Ocak 21, 2008
Şimdi Yorgunluk Zamanı
Denizi Sevenlerin Mazisi Var
Kılıç havayı kesiyor. Savaşçıların düşleri birbirine geçmiş. Oyun denizinde kan. Tarih kokulu topraklarda zeytin ağacının güneşli incisi kara taneli. Rüzgarın donduruculuğu biliyor martıların kanatlarını. Özgürlük insanın nefesini kesiyor. Bir kadırganın heybetindeyim sanki. Akdeniz beni soruyor.
O Ana Herkes Yaşadıklarıyla Geldi
Pazar, Ocak 20, 2008
Nasipsizler
Sana Gelen Caddeler Var Mı?
Gerçek Yanımdaydı
Davetin Sessizliği
Olmak Zamanı Geldi
Dip Koçanı Hikayeler
Kirlendim
Kayıplar Birer Armağan Mı?
Biz Sonsuzluğa Yakındık
Kadere İzin Mi Verdin?
Sen De Seslendirdin Mi Yalnızlığı?
Cumartesi, Ocak 19, 2008
Yaşamaya Geç Kalmış Bir Adam
Ben De Martılar Gibiyim
Bir Başkasın
Salı, Ocak 15, 2008
Karşımda Olmanı İstedim
Yağmur yağacak, hissedebiliyor musun? Deniz hazır. Deniz mutlu. Vapur iskeleye yanaştı görebiliyor musun? Kuşlar sevinçli. Sabah olmuş. Islak zeminde, güvercinin yağmurla yıkanmış kırmızı ayakları göz alıyor. Yine de sevmek zamanı. Penceremde martılar olduğu için şanslıyım. Arada kaybolmayı tercih ediyorlar sevgililer gibi. Işıltı yoluna döşenmiş düşünceler. Uzağa umut veren bir yakın var. Bir gün bir pencerede buluşalım, susalım. Susalım hiçbir şey yaşanmamış gibi. Susalım birbirimizin gözlerinde. Karşımda olmanı istedim. Anlatabilseydim. Çayımı yudumlayışımda gülümsemeni istedim. Hissedebilseydin. Benden daha haklı olmasaydın. Sussaydık birlikte. Yaşasaydık. Aynı sessizliği yaşayamadık. Ve sen bana, bana karşı bir şey hissetmediğini söylüyorsun, hala martılar ömrümden geçerken. Karşyaka’ya kadar bana eşlik etti ayrılığımız.
Yürüyüş Eve Dönüş
14-01-2008
Susmasını Bilmeli
14-01-2008
Pruvada
14-01-2008
Pazar, Ocak 13, 2008
Kardeş Omzu
Hangi Mevsim Olduğunun Önemi Yok
Adını Kirli koydum yürürken karşılaştığım bir sokak kedisinin. Kirli olmak onun özgürlüğüne yakışıyordu ama bu şehrin havasına yakışmıyordu. Karşıyaka’yı seçemiyordum. Evde olmayı yeğleyenler çoğunluktaydı. Seni düşünmek ıssızdı.
Televizyon izlemeyi bile dayanılır kılardı kollarında vakit öldürmek. Kollarında Pazar olması güzeldi. Şimdiyse takvimde özlem dolu bir gün.
Düşünmek için çok zamanım vardı. Deniz ve derin karanlık da yardımcı oluyordu. Burger King’e, Sünger Bob’a, BİM marketine farklı anlamlar getirmiştin kısa bir sürede. Hayatımda yeri olmayan şeylere değer katmıştın. Sevmek bıraktıkların olsa gerek.
Hikayeler başkalarının sırrından doğarlarsa ilgi çekicidir. Sırrın zamana ihtiyacı vardır, insanların da sırra.
Bir yalnızlık bıraktım kapına sessizce. Ses çıkarmaktan korktum, seni bir kez daha rahatsız etmekten çekinerek. Seni sevdim gizlice ve seni sevdim yalnızca.
Birbirlerine sokulmuş gülümseyen, apartmana girerken kapıyı birlikte açmakta olan genç bir çift görünce içim sızladı özlemle. Yürümeye devam ettim. Sokaklar hayatın içindeydi. Özsüt’te salep içmeye karar verdim.
Hangi mevsim olduğunun önemi yok. Hepsi seni yalnız hissettirebilir.
Üşümek İstediğini Farketti
Kaçıncı Kız?
Cumartesi, Ocak 12, 2008
Yaklaştık Uzağa Yakın Olduk
Duymak İstedin Mi?
Ay Işığında Mısın?
Bir Pencere
İzle Ve Kendine Gizle
Sevildiğin Andasın
Bir Gün Uğrarsan
Asla Duyulmayacaksın Seni Seviyorum Deyişinde
Daha Farklı Olamadı
11-01-2008 - sabah işe gitmeden sekiz kırk vapurunda
Hep fazla ciddiye aldım her şeyi. Hep fazla düşündüm kendimi ve sevdiklerimi. Hep kavga ettim doğru ve yanlışlarla. Yoruldum sevmekten. Yine de isyan edemedim kendime. Kavgamı terk edemedim. Haklılarla baş edemedim. Yüzümde güneşin sıcaklığı. Hayatın geçişini dinledim park etmiş olduğum araçta. Nasıl oynamam gerekliliğiyle değil sorunum. Çekip gidebilmek huzurla başlangıçlara.
Hayatın gerçeğiydi, şube müdürüm ve müdür yardımcım randevu dönüşünde mesai saatinde alışveriş yapıyorlar. Ben de onları arabada bekliyordum. Neden aldırıyor, neden umursuyordum? Neden yanlışlarla kavga ediyordum? Yüzümde güneş, bu yüzden kaybediyordum. Güzel bir şarkıyla arınmaya çalışıyordum doğrularımdan. Bırakın geçsinler. Kuralları da biz koymadık mı? Anarşi içimizde. Hayat yıktığımız yerde. Hep başkalarının suçuna ortak değil miyiz? Hep dengelerle sorunum oldu. Zaman geçiyor alışveriş sürüyor. Martıya sözüm vardı. Asla teslimiyetle barışmayacağım. Kayıp düşün aşıkları kendilerine dönerler. Sahte gülüşlerin arasından yürüseler de denizi bir kumsalla paylaşırlar. İşbirlikleri insanı kirletebilir. Yüreğin yenilebilir. Sen sen olmayı tercih etmiyorsun. Sen sen olmanın yolcususun. Rehberi yok sonsuzluğun. Akışın devrildiği zaman yakından uzak. Şarkının tekrarında saat on iki oldu. Biraz daha rahat olmalıyım. Yerimi bilmeliyim. Bana ait değil bu sıradanlık. Benim değil bu çelişkiler. Benim sorunum yok hayatla. Daha kararlı olmalı kendimi bilişim. Daha cesur olmalı özlemim. Tanımak istemiyorum geçmişi. Tanışmak isteyişim gelecekle. Unutulmanın kıymetindeyim. Tevazu erdem olmaktan çıkmış olmalı. Daha farklı olamadı. Arabayı alıp gidebilmek gerekirdi. En güzel cevaptı kendini arayan, sorumsuzluklara dayanamayan adama ama bir şoför gibi bekleyişimde kendimden ödün veriyordum. İşte tutsaklık böyle zalim. İşte böyle anlarda yüzünü kaybediyorsun. Bu hoşgörüsüzlük değil. Bu saygısızlığa katlanmak insanlık değil. Fazla mı büyütüyordum hayatın adaletsizliklerini? Neden parçasıyım hak etmediklerimin? Neden vazgeçiyorum beni ben yapandan? Neden hala kelimelerimleyim?
11-01-2008 – müşteri ziyareti dönüşü Karşıyaka Park Bravo mağazası önünde araçta beklerken
Perşembe, Ocak 10, 2008
Sabah Akşamını Kestiremedi Hiç
Vapura binerken ne zamandır Atilla ve Abdullah ile karşılaşmadığımı düşünmüştüm. Onların bir önceki seferde oldukları düşüncesi ile çay ocağına yönelmeyip oturdum bir pencere kenarına. Birden vapurda Ferit Beeey diye bir nida duydum. Bakındım, sonra da gayriihtiyari kalktım yerimden ararcasına. Atilla gülümseyerek nasıl da duydu geldi bak diyordu Abdullah’a. Hemen bir bardak sıcak çay getirdi Abdullah. Hoş bir sohbetle başlamıştı gün. Beni aklımdaki kızdan hayata çağırmışlardı. Onlar işleri ile meşgul iken pencere kenarında tatlı bir güneş var yüzümde ve ellerimde. Isınıyorum, yazıyorum. Gözümü alıyor pencere. Suskunluk şimdi keyifli. Seninle birlikte üşümek olsaydı rüzgar.
10-01-2008
Suskunluk Sana Seni Seviyorum Der Ya Da Demez
Yorgun
Yorgunluğunu yaşayan bir adam ellerini masaya dayadı. Sessizlik bulaştı tek başınalığına. Direnecek hali yoktu yalnızlığına. Boşluğun gezindiğini hissetti vücudunda. Bir dakika ayakta durdu bir kızın çoktan yüreğinde kaybettiği kendisinin anısına. Gücünü hissetti kendini iten parmaklarında. Bir kıza sıkıca sarılırcasına sarındı kuvvetini. Derin bir nefes alışla kapadı gözlerini. Hissetti ve gülümsedi. Kimse görmemişti hüzünlendiğini. Kimsesi yoktu gecesinin
Hikaye Pazarı Oyun Yazarı
çiçek kokuları
hayali gerçek son
iki kız bir apartmandan içeri giren
kaldırımdan bir kesit
göz göze gelişlerden kopuşlar
elinde torba bir kadın önemsiz
otobüs durağındaki bir reklam
resimde kiminle seviştiğini bilmediğim bir kadın
bir kedinin ürkekliği ve kimin park ettiğini merak etmediğim bir araba
hangi otobüsü beklediğini bilmediğim bir kız
Tansaş kasiyeri
manavın kasaları
yokuştan aşağı akan karanlık sokak
kırmızı ışığın yanışında duran otomobil
zili çalışım
asansörün çıkışına tanıklığım
ellerimin üşümüş olduğu hissinde bekleyişim
beşinci kat düğmesine basışım.
Babamlardayım.
09-01-2008
Çarşamba, Ocak 09, 2008
Özlem
09-01-2008
Kader Değil Anlaşılmamak
Öyle Kapandı Ki Suskunluk
Her şehrin de bir bakışı var. Bu bakış karşılaşma yanılgısı. Denize eşlik eden bir sessizlik kıyı. Martının getirdiği perspektif, düşünceleri yok olan bir fotoğraf. Sanatçıları unutulmuş bir yaşam ve sabahı. Daha ne kadar hüküm sürecek suskunluğunda? Sevmek isyan ettirmiyor insanı. Özgürlüğe hapsediyor umut. Umut da yalancı ama inanmak acı. Mavi yalanlar uzak. Kolay değil maviye aldanmak. Bir martısı olmalı insanın yüreğinde. Uyanmak oyalanmak. İzimi belli etmiyor sıradanlığım.
Katılıyorum söz trafiğine. Göz açtırmıyor telaş. Günü alıveriyor teslimiyet. Oyun oyunculara kendini anlatmak mı? İyi bir oyuncunun katılma hakkı olmamalı mı? Sahne kelimelerle çizilmiş bir hikaye. Seni bekledim, izleyenler arasındaki gizden çıkıp gelmeni istedim. Güneş vuruyor vapurun pencerelerine. Sırtı keyifli bir kedininki gibi ısınmış olmalı. Ne çabuk varıyoruz Karşıyaka’ya. Maaşı var sensizliğin. Akşam oluverecek bir ömrün sonu gibi. Sen seçimlerinde, ben de başladığım yerde yakalanacağız sonsuza. Adımızdan eser kalmayacak.
Hayal gücü israfı günah değil mi?
Öyle kapandı ki suskunluk, içim almadı gözlerimi kapayışımı. Öyle güçlü hissettim ki kendimi, denizi aştım özlem duyduğum yer değiştirişte. Öyle sınırlıydım ki seni düşünmekle, yorgundum. Bir geleceği var hikaye tohumlarının. Kelimeler saçıldıkça açılıyor cümleler.
08-01-2008
Salı, Ocak 08, 2008
Bakışın Sessiz Bir İyi Geceler Deyişse Her Gece
Telaş Alevi
Zaman geçiren bir çabalama. Koşuşturmayla geçen bir günün yorgunluğunda, benim olmayan bir diyalog beni şekillendiren. Akşam iş çıkışım vapur yolculuğuna dönüştü. Öğlen yemek yeme fırsatım olmamıştı. Bu telaşa kurban etmiştim sevdiğim bir kızı. Bir aile olacaktık, bir arabamız olduğunda kapıyı açıp da inişi bir fotoğraf olacaktı sessizliğin çektiği. Çocuklarımız olacaktı hikayelerimizde, birlikteliğimizin yolunu gözleyen. Biz olacaktık kahvaltı ederken gülümseyişimizde. Beraber uyanmak kolay değilmiş düşler gibi. Vapurun ahşap dokusu içinde tanıdık yüzlerdendim artık. Konak’a varmak üzere oluşumu kaplıyor düşüncelerim. Sen daha şanslısın, benim kadar karmaşıklaştırmıyorsun duygularını. Yıllar gecelere birikiyor. Sevişmelere saklı heyecanlar.
07-01-2008
Pazartesi, Ocak 07, 2008
Seni Özleten Suskunluklar
Pazar, Ocak 06, 2008
Sana Kalkan Akşam Vapurunda
Vapurun bekleyişi çalkalanıyordu karanlığa hafif bir ışığın dokunduğu yansımada. Şekilden şekile girişleri geride bırakacaktık birazdan. Aramanı beklemiştim. Sözde senin beni düşündüğünü gösterecekti bana. Oynadım yalnızlık oyununu, birbirlerine iskelede sokulmuş vapurlarla. Ayakta duruşum salınıyordu seni resmederken. Karşıyaka’dan ayrılışıma ışıklar sarıldı. Uğurlanışı yaşlanan bir adam. Hikayeler gibi dönüyoruz. Ağırdan alıyorum kayboluşumu. Bir kadeh kadar gözlemci, geceyi seviyorum. Gök sevişmelere hazır.
Suyun yüzeyi bana geliyor. Yaklaşışımda kıyıyı yalnız bırakmayışımda hava dondurucu. Dondurucu sıcaklığına hasretim.
Cumartesi, Ocak 05, 2008
Birlikte De Üşüyemiyorduk
04-01-2008
Fotoğraf Akordiyonundan Şarkılar
Özlemim Sıcak
Farkındayım
Aklımda İki Kız
O an kimi düşündüğümüzle meşgulüz. Geçen zamandan çıkarıyoruz geçmişi anımsamalara. Pişmanlıklar mı, yoksa tebessümler mi? İhtimalleri rahat bırakmalı. Hep özgürlüğü sevdiler. Yürüyen merdivenlerde esinti saçımı okşuyor. Vapura yürüyorum. Aklımda iki kız. Deniz de olmasa.
03-01-2008
Olay Olduk
Martılara simit atan bir yüreğin var. Hangi kız kaldı suskunluğunda bunu yaşayacak kadar ? Cevabından kaçma. Sevmek sevilmekten zor olamaz. İyileştir uyanışını. Arın yarım kalanı tamamlamaktan. Çayımı yudumlayışımı paylaşacak bir kız, beni izlemekten mutlu olacak bir can atış kendi canına çocukça ve masum saklanacak. Sekiz kırk vapuru ne çok düşünce taşıdı karşıya. Ahşabı seviyorum yaşlanışı güzelleştiği için. Vapur hareket ederken pervaza koyduğum çay üzerime döküldü, bardak kırıldı. Bir anda olay beni içine aldı, beni içimden uzaklaştırdı. Acaba pantalon ve ceketimde leke kalır mı kaygıları, bir müşterisiyle randevusu olan adamın kendine sessizliği layık gören sevdiği kızla ilgili olanların yerini almıştı. Hep böyle olmuyor muydu ? Olayların içinde kaybetmiyor muyduk birbirimizi ?
03-01-2008
Neden Bu Kadar Haklısın?
03-01-2008
Perşembe, Ocak 03, 2008
Adımın Bir Önemi Var Mı?
Arsız detaylar sarmıştı gözlerimi kapayışımı. Zaman kaplanıveriyordu bitip çoğalıverende. Seni itinayla gözettiğim gecelerde kendimi ayıklıyorum güzelliğini sarandan. Kıskanılan bir çiçek kadar nadide saklanıyordun gözden.
Adımın önemli olmadığını fark ettim. Bu bilinç hayatı olduğu gibi karşılama huzurunu verdi bana. Akşam olmuştu, deniz ufka ışıltı taşıyordu. Kayaların ıslanışında dönüşen ışığı hissettim. Hayatı seçimlerinde affettim. Benim gibi adını kaybetmiş birini aradım.
Nasıl anlatırdın? Nasıl anlatırdın söyle. Nasıl yaşardın böyle. Martılar içimdeki düşüncelere takılmadan uçarken, dalgalar da kendi içine dönerken, soğuk bir günde vapur penceremdeydim. Bir elindeki simidi, daha sonra da peynirini iştahla ısıran, yüzü şekilden şekile giren, kirli sakallı, benim yaşlarımda olduğunu tahmin ettiğim adamın pek de aşka dair sancıları yok gibiydi. Çayını yudumlayışında çıkarttığı sesler duyuluyordu gazete okuyan, yüzüne güneş vuran gencin sayfa çevirişlerinde. Arka sırada çok ciddi görünüşlü bir adam vardı. Hayat beni de ona benzetiyordu sanki. Herkes içindeki seslerle inmek üzere. Benim gibi avuçları yalnız insanlar. Salı seni özlediğim günlerden sadece birisi.
Asansör bayram ziyareti kokuyor.
Bir arabayla yolculuk ediyor, sanki geçmekte olan hayat manzaralarını seyrediyordum.
Ölmekte olan adamın huzurunda herkes. Ağaçların arasından kıyıya yaklaşmakta olan mavi sakinliğin getirdiği vapuru bekliyordum. Düşünceler ve beklentiler, yaşlanmanın getirdikleri bir bankta oturmuş oluşumda yansımalarla oyalanışımdaydı. Vapur yanaşmıştı martılar hoş geldin derken. Beril’in kahvaltı edişindeki masumiyeti hissettim.
Çarşamba, Ocak 02, 2008
Bu Devirde Umursayan Bir Adam Olmak Zor
Nasıl yazarsın yalnızlığın hikayesini içinde insan olmasa? (31-12-2007 – 08:49)
Kelimelere yaklaşırken dikkatli olmalısın. Yanlış anlamaları kendin seçiyorsun. Ne bekliyordun kendini düşünen bir kızdan? Sessizliği bile ona veriyorsun ya, yakınma sen acılarını hak ediyorsun. (02-01-2008 – 08:42)
Yeterince yıl geçmiş gözlerimizden, düşünceler de fotoğraflar gibi dağılmış geçmişe. Yaşamaya bakmak lazım. Yılın ilk iş günü, hava kapalı. Yağmuru bekleyen denize açıldı gözlerim. İtiraf etmeliyim ki bekledim suskunluğun sabırlı hayal kırıklığında. Telaşla avunulabilir mi? Gülen yüzler arasında gezinirken, anımsamalarda yarının sırf benim olduğunu hayal ettim. Adımlarımın nereye gittiklerini bilmediğini düşledim. İnsanın kelimelere ihtiyaç duyduğu anlar oluyor ama hep yersiz konuşuyoruz çünkü yersiz konuşmalarımız çaresizliğimiz. Başlangıcın sonunu bilmesi acı mı? Erken gelen sonsuzluk mu aşk yanılgısı? (02-01-2008 – 08:54)