İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Çarşamba, Aralık 10, 2008

Bir Günah Gibi

Ne yaptıklarım ne de söylediklerim anlamlı geliyor. Zaman öldürmek bu olsa gerek. Bayram ziyaretleri, içinde figüran gibi dolaştığım odalar, içimdeki sıkıntı, baş edemediğim düşünceler. Bu duygudan kendimi kurtarmalıyım, bunun farkındayım. Hayatımda kendi eksikliğimi hissettim. Bu farklı bir yalnızlık. Arkadaşlarımla buluşan ben değilim. Ailemle bir arada değilim. Bir zamanlar beni terk etmiş bir kızın armağanı olan kazakları giyiyordum, şimdi de beni terk etmiş bir kızın hediyesi gömlek üzerimde. Neden hala kendimi terk edilmelere alıştıramadım? İnsan ayrılıklara karşı dirençli olamıyor. Ne çok iz var geçmişten. Hep sevildiklerini bilerek gittiler. Doğum günlerinde anımsamalarıma döndüler. Karşılaşmalardan uzak ömrümüzü tamamlayacağız. Sevilen hep anımsamlarda yakın, kendi hayatında sessiz. Sevdiklerinin iyiliğini istesen de, kendi iyiliğin için acı çekmekten alıkoyamıyorsun ruhunu. Hep aynı duyguyu yaşamak sana haksızlık ediyor. Farkında olmadığın bir suçu işlemiş gibi acı duyuyorsun. Senin de bırakman gereken bir yarın ya da bir yanın söz konusu mu? Geçmişinle yaşadığın anının ilişkisini koparmak zor. Zaman alıyor hayat. Çaresizliğin yıkıcı olmak istemese de, kelimelerin ızdırabınla bileniyor. Gerekli olan anda susmayı beceremiyorsun. Kimseyi üzmek niyetinde olmadın. Biraz daha ürkeksin, biraz daha çekingen. Yakında gündelik yaşantının içine düşeceksin. Sensiz bir hayatın gecelerinde yalnız hissedip de yazacak mısın? Hani bırakacaktın kelimeleri. Bir sen bırakmayı başaramıyorsun. Her şeye alıştın da, bir bir gün terk edilebileceğin gerçeğine alışamadın. Hayatı farklı oynayabilir miyim? En son geride kalan kendin olacaksın. Geride kalanlarla sen de uğurlanacaksın. O ana dek içinde taşıyacağın çok sessizlik var. Acı çekerken bunun haklı ya da haksız olmakla ilgili bir durum olmadığını bildik. İçimde hikayeleri ayıran da, kavuşturan da sevgi.

Salı, Aralık 09, 2008

Meditasyon

Ne zaman kötü hissetsem, ay ışığında ıssız bir kumsal hayal ederim. Kendimi gözlerimi kapayışıma bırakırım. Ne zaman canım sıkılsa, denizin ışıldayan yüzeyini çağırırım yalnızlığıma. Orman beni teselli eder. Susarım. Huzur duymak için susarım.

Seni unutmaya çalıştım. Önce gözlerinden başladım. Sonra çıplaklığını sildim bakışlarımdan.

Kadehten saçılan kırmızı şarap gibi dans ediyordu. Dağılmışlığının kimin kollarına düşeceğini bilmeksizin savruluyordu. Tüm hayalleri havada kalmıştı.

( “Por Una Cabeza” parçası eşliğinde)

Can Dostum Şarkılar

Yalnızlık hayatın gözden geçirilmesi için bir fırsattır. Kendini sonbaharın alev alev tutuşturmuş olduğu bir patikada hayal edebiliyor musun? Gözlerinde hayat yangını var mı? Çekilmiş acıların körüklediği ama yıldıramadığı yüreğin sevgiyle ateş alabilmiş mi? Sözcüklere boğulmasını istemediğin bir sessizlik, içinde mi? Martıyla arandaki tek bağın gökyüzü olduğunu hissedebiliyor musun? Sen adımlarının özgürleştirdiği bir adam olarak yürümeye can atıyor musun? Nefes alışın seni teşvik ediyor mu? Akşam, günü geceye teslim ettiğinde hala heyecan duyabiliyor musun? İçinin sakinliğinde çalan müzik oldukça, güçlü suskunluğun. Düş kurmaktan vazgeçmeyeceksin. Şarkılar seni hiç terk etmeyecek.

(Amelita Baltar’dan ‘Balada Para Un Loco’ parçası eşliğinde )

Ferit Amca'nın Kazakları Da Var

Pijamaları içinde sevilebilir bir adam olabilir miydi? Aynada giyinmekle örtünmek arasındaki farkı anlatır gibi yansıyordu. Saçlarının dağınıklığının bir kendisi farkındaydı. Aynada sen olsan da olmasan da yansımalar varlığını sürdürecek dedi kendine. Sen de anın hafızası olan aynasının. Gidenler iz bırakıyor. Üzerine mutlaka başka düşenler olacak. Zaman sana bir süre daha dokunacak diye geçirdi içinden. Pijamanın içindeki ihmalkar adam olarak bilgisayarını açtı. Si yo tuviera el corazon şarkısını çaldı. Sözlerini anlamadığı içli şarkı hoşuna gidiyordu. Az da olsa sezinleyebiliyordu. Şarkıyı söyleyen hisli adamın gözlerinde sevilmiş bir kadının gezindiği hissedilebiliyordu. Ortak bir dili konuşamasalar da, en azından ortak bir duyguyu paylaştıkları anlaşılabiliyordu. Her sıradan adam gibi gözlerini kapadı. Birden yalnızlığı önemsizleşti. Şarkı kalbinde ölümsüzleşti. Sıradan bir adamın duygulanabileceği kadar duygulandı. Ne çok vakti vardı. Başka zaman olsa yoğun olmaktan şikayetçi olmaz mıydı? Bir tek şarkılarla arası hiç açılmıyordu. Anlamasa da bir şey farketmiyordu.

Pazartesi, Aralık 08, 2008

Asansör

Karanlık çatılar, hafif bir ışığın aktığı sokak, üzerimdeki bulutlar, sonsuzluk hissi, yağmur yağacakmış duygusu, karşılaşmaların ortasında, eş zamanlı ayrılıklar, soğuk, yanaklarım, varlığım, yalnızlığımı güçlendiren bir suskunluk, içim, kargaşası, sinagogun kubbesi, park etmiş sıradan otomobiller, dip kader, yaratıcı hüzün, bakışlarım, ağaçların karaltılı serpilmişliği, küçük ışıltı cambazlıkları, gece ve pencereleri, balkondaki adam, fotoğraf çektiren sevgililer, bir zamanlar, anımsamalar, art arda kelime oyunları, iletişim orucu, farların çizdiği bir sahil şeridi. Köpekler havlıyor. Evde olmaktan iyi. Binlerce penceresi olan bir yalnızlık. Aşağıya bakıyorum. Kelimeleri çaresiz bırakan bir tablo. Özgür bir sokak kedisi kucaksız. Gölgeler ve insanlar bir aradalar. Görünümlerim, değişen unutulmuşluk, zaman kalıntıları, yalnızlığın sihirli lambası, sıkıntı ve zehri. İyi ki elim üşüyor. Yapraklarını dökmüş ağaç gökyüzünü süpürüyor.

Şimdi sokaktaki adam oldum. Merdivendeki beyaz kedi kuyruğunu yalıyor. Duruyor, birbirimize bakıyoruz. Kediler bana seni anımsatıyor. Denizin kokusundayım. İçinde olmayı istediğim uçağa bakarak yürüyorum. Zamanın geçmediği odamda değilim. Sokak lambalarına yetişiyorum. Birilerinin evleri, birilerinin hayatları ve diğerleri. Benim gölgem, benim üşüyen elim ve benim gecem. Birileri mutlu, birileri üzgün. Birileri çılgın, birileri sakin. Birileri farkında, birileri acı çekiyor. İlk otobüse binsen, seni bir yere götürür. Seni yalnızlığında indirir. Duraklar da yağmuru bekliyor. Banklar karşıya boş boş bakıyor. Kısa da olsa bir tanesinin yalnızlığını paylaşıyorum. Etrafta kimsecikler yok. Mektupçu Durağı da boş. Evine mi dönüyorsun? Kimi kandırıyorsun? Daha çok erken. Saat ona yirmi var yıldızlarda. Tepeler yılbaşı için süslenmiş gibi. İyi ki elim üşüyor. Varmaya çalışanlar arabalarında. Şuursuz bir tesadüf. Herhangi bir apartman, herhangi bir adam ya da herhangi bir şehir. Hangimiz haklıydık bu yalnızlıkta? Yağmurdan önce tek başımayım. Işıklardayım.

Yeniden Dario Moreno Sokağı’ndayım. Beyaz kedi gitmiş.

Yukarıdayım. Sürekli yer değiştiriyoruz. En kuytu hikayede bir adam. Bir ölümlü ve sonsuzluğu. Merdivenler, yokuş, nefes nefese kalmışlığımda bir kedi çöp bidonundan fırladı. Ne çok kedi var yakınımda. Ne çok kedi kucaksız.

Corazon

Çok garip, hisler anlamadığı bir dilde de olsa şarkısını buluyor. İnsan evrende kendisine rastlıyor. Ne değerli bir tesadüf. Keşfetmek ne de muhteşem bir mucize.

Hiç Aşina Olmasan Ana

Yalnızlığının ne kadar kalabalık olduğunu farketti. Odalarına aşinaydı. Aşinalıklardan hafiflemek istedi. Ne çok şey birikmişti hayatında. Ne çok detayı yüklenmişti. Biriktirmeden yaşayabilir miydi? Sahip olduğu zamana acımasızdı. Savurganca dolaştı durdu. Şarkılar da olmasaydı, duvarlarına insan katlanabilir miydi? Aynı şarkıyı dinleyip durdu. Neyin dışarısı diye sordu. Yine tüm kelimeleri içeri aldı. Yine onları yazdıklarında ağırladı. Kim tutsaktı? Herkes gibi o da aşinaydı. Sınırlarını hissetti. Sınırlarını yaşadı. Kim sıradanlığını zorladı? Artık ayrılıklar da aşinaydı.

(Si yo tuviera el corazon parçası eşliğinde)

Şarkıların yardımıyla, gözlerini kapayışınla başa çıkabilirsin.

(Si yo tuviera el corazon parçası eşliğinde)

Karşı Sandalyenin Boşluğu

Müzikle ayrılık olmaz. Hangi yaşta olursan ol, hayat seni gözlerini bir an için kapamaya davet edecek. Bir melodi sana eşlik edecek. İyi hissedeceksin. Yağmur tanelerini daha iyi duyabilmek için kendi kuytularını bulacaksın. Islanacaksın. Aldırmayacaksın. Yanağından bir damla seni sana hissettirerek, ağır ağır süzülecek. Anın sana sızdığını yaşayacaksın. Bakışlarına teslim olan manzara yok olurken, saklı varlığında susmanın coşkusuyla tanışacaksın. Gözlerinde anlatılan hikayeleri bir gün toprak çürütecek. Yamaçların başını döndüren yeşil gibi dans ettiğini hayal edebilirim. Denize martılardan önce mutluluğunu müjdelediğini imgeleyip de, tebessüm edebilirim gökyüzüne. Müzikle ayrılık olmaz. Yüreğimde duyduğumu hep sevmişimdir. Duyduğum rüzgar bana rengarenk çiçeklerden bahsediyor. Yalnızlığım, içinde yer aldığım sahnede bedenimi çiziyor. Suskunluğumdan kopan sonsuzluğun farkındayım. Ağaç altlarıyla koşuşturan patikalarda kekik kokan tesellilerin kıymetini bilmeyi paylaştıklarımızdan öğrendim. Özgürlüğün ne anlama geldiğinin farkındayım. Dalgaları işitmem seni anlamam için yeterli. Seni anlamak için garsonun masaya tabakları dizişini, çatal bıçağı yerleştirişini işitebilirim. Yokluğunda, yaşadıkça sana uğrayabilirim. Durduğumuz yerler ayrı olsa da, bir penecereden dışarı baktığımda senin hayalimden geçtiğini göreceğim. Bilmek bilenin. Gülümsemek, sevildiğini hissedenin. Bir mekana dalarsın, sesler uğultuya dönüşür, mütevazı kahramanlığının arka planında kalır detay. Gelip geçenler vardır. Bir masaya oturursun. Karşı sandalyenin boşluğu seni iç sesine buyur eder. Biri çıkıp da gelebilir kendi halinde oluşuna. Kayıplar yaşamın değerli sessizliğidir. Her yaşayanın hayaletleri vardır. Orada sadece sen yaşarsın. Sadece sen görürsün. Sadece sen duyarsın. Bir zaman molasında yalnızca sen uzaklaşırsın andan. Zamandan çaldığın ömür. Müzikle ayrılık olmaz. Ateşin de sesi var. Gülümserken keşfedileceğiz. Bir gün yarım kalan hikayelerimizle öleceğiz. Ayrılklardan kalan hayat da, yüreğime kattığım kadınlar kadar güzel.

(Gardel’in Por Una Cabeza parçası eşliğinde)

Pazar, Aralık 07, 2008

Kötü hissettiğimi bir tek kendime itiraf edebiliyorum.

Yarından vazgeçmesini öğrenmek hiç de kolay değilmiş. Her an başına gelebiliyor. Neden hislerime karşı yabancılaştım? Bir şey yazmak da gelmedi içimden.

Sevdiğin denizin kıyısında, yıkılacağını bilsen de kumdan kaleler yapmak gibi. Dalgalara kızabilir misin?

Bir Adamın Ufuk Kurgusu

Geride kalmışların kaderini mi kurguluyorsun? Kimseyi yalnızlığına yaklaştırmamanın bir hüzünlü hikayesi olmalı. Dinlemek isterdim. Dinleyip, sana acı ve sevinçlerini yeniden yaşatmak isterim. Suskunluğunun canlandırdığı sahnelerde dolaşmama izin verir misin? Mesafe konusunda çok cömertsin. Ürkek değilsin. Bakışların yine de ufka kaçıyor. Göz göze gelmekten kaçınır gibisin. Gel sana karanlığının içinde rehberlik edeyim. Güven duymak zorunda değilsin.

Bavulunu toplamadı. Ömrünün kalan kısmını aldı ve çıktı.

Avuçlarımdaki Düş

Seni ağlatmak beni üzüyor. Senin üzüldüğünü hissetmek seni ne kadar sevdiğim gerçeği. Telefonun kapanışının ardında bir sahne canlanıyor. Sana sarılmamın mümkün olmadığı bir yerde, uzağımdasın. Gözyaşların Ankara’da. İyiliğin için yalnız kalmamanı diliyorum. Çekmekte olduğumuz acılar bizi özgürleştiriyor mu? Tercihlerin doğruluğu söz konusu mu? Kalbim gecemdeki parlak bir yıldız olarak kalacağını biliyor. Ne yazık ki yıldızlarını koklayamıyor insan. Baktığım denize yansıyacaksın. Sen de gözlerimi kapayışımın sırrı olarak kalacaksın. Yanımda uyanmamak her ikimiz için de doğru bir karar mı? Artık ayaklarının ayaklarıma değmyeceğini bilmek kolay mı sanıyorsun? Senin için de zor farkındayım. Senin için de zor ışığını kapatmak ve karanlığına dalmak. Senin için de zor sessiz duvarlarını duymak. Gülümsediğini anımsamak beni iyileştirecektir. Gülümsediğini anımsayacağım. Yalnızlığım sevildiğimi hatırlatacak. Kollarım seni anımsayacak. İçim kırlarda rüzgarın dans ettirdiği papatyalar gibi seni toplayacak. Bir ölümlünün içinde yaşıyorsun. Bir ölümlünün sonsuzluğusun. Avuçlarımdaki düş, sıcak olduğunu hissedebilsem. Uzağımdasın. Sen de en güzel şarkıları çalan eski bir plak gibi beni mi dolaşıyorsun? Birbirimize izin mi vermeliyiz? Bizimkisi bir pişmanlık hikayesi mi olacak? Yaşlandığımda bir gün elimi tutacak mısın? Yanımda suskun ufkun rahatlatıcı çizgisini benimle izleyecek misin? Anlatacak daha çok şeyin birikmiş mi olacak? Eteğini çekiştirecek mi esinti? Yaşadıklarımın bir anlamı olmalı. Beni çağıran hayat neler fısıldıyor kulağıma? Düşlerime katkını inkar edebilir miyim?

Cumartesi, Aralık 06, 2008

Yokluğunu görebilmek güzel.

Sana Aynada Rastladım

Aynaya çizilmiş ne varsa değişti. Yansıyanları uğurladık. Kimse hikayelerine tutunamadı. Farkında değil misin kendi izini sürüyorsun. Yalnızsın ve şanslısın. Hayatın tüm güzelliklerine tanıksın. Savaşlardan uzak, gökyüzüne bakabiliyorsun. Yüreğinde korku olanlar için üzülsen de, an senin için şefkatli. Sevişebiliyor, yazabiliyorsun. Sevilmeyi küçümseme. Yağmurla tanelenen an ıslanmanın keyfi. Bu keyfi hafife alma. Aynı zamanda, aynı aynadayız. Bir aradayız.

Yalnızlık İncim Seni Saklıyorum

Senin için yazılmış birkaç satır, seninle yaşanmış anlar ve senin için gözlerimi kapayışım, seninle gecenin içinde, yağmur bastırmışken, ıssız bir ormanın kucağında yol alışımız, sileceklerin sesi, bakışlarının sessizliği bir bardak sıcak çayı yudumlarken bir parçam.

Düş Mesaisi

Odamda masa başında, bilgisayarımın önünde müzik dinleyerek düşler kuruyordum. Yalnızlığımın en beğendiği kelimeler seçilmiş olmanın acizliğinde hislerimi dile getiriyorlardı. Kendini kalabalık bir dinleyici kitlesi önünde bulmuş, heyecanlı, eli ayağına dolaşmış acemi bir gözlemci gibiydim. Aktarılan akanı öldürüyordu. Bakışların akışında bir adam bir kadına tutunuyordu...

Duvarlarıma Yeniden Bakmak

Sana söyleyemediklerim var dedi. Hiç söyleyemeyeceklerim kadar iyisin. Hiç söyleyemeyeceklerim kadar güzel. Gördüklerim, duyduklarım beni özgürleştiriyor. Kulağıma kuş cıvıltıları geliyor. Her çağda çıplaktık. Pencerenin önündeyim. Gökyüzü peşimde sırtımı döndüm. Anımsanmıştın. Özlenmiştin. Kendimdeydim. Buğulanmak ister gibiydim. Üzerine seni seviyorum yazmanı istediğim bir cam gibiydim. Biraz kaybolmaya ne dersin dedi hayat. Sarhoş olmak ister gibiydim. Duvarlarıma yeniden bakmak için biraz sınırlarımla bağımı koparmalıydım. Yolunu kaybeden hiç başkasına sormaz. Her kayboluş kendine çıkar. Birbirimize sıkıca sarılmıştık. Omzunda saçlarını dinliyordum. Hepimiz hayal meyal değil miydik? Gerçekle insanın arasına giren zaman ne de olsa geçiyordu. Sen beni anlıyordun.

(Roxy Magic’den If There is Something Parçası eşliğinde)

Sana Zaman Ayırdım Dedi Hayat

Bir şarkıda sınırdışı edildiler. Hayat hakkında ne biliyoruz ki? Gözyaşlarımız, pencereler, uzaklar, suskunluk manzaraları bir yerlerde oluşumuz. Kaç yaşımızda olursak olalım, suyun ürpertici yüzünden deriniz. Gizem karaltılarının cazibesine çekilen sakinliğimizle sessiz ve dingin içindeyiz sözle ifade edilemeyenin. Unutulanlardan kalan bir gökyüzü. Sana zaman ayırdım dedi hayat, sana zaman ayırdım. Kahrolası mesafe. Üzerine ışık düşmüş. Üzerine çökmüş gece. Seni ayakta tutan bir kadeh. Sana gözlerini kapattıran ne varsa umurumda. Birbirine geçmiş yansımalar. Yıldızlar geri döndü. Kimlerle bir aradaydık? Seni seviyorum diyebilişimle tanıştım. Sanki biraz daha büyüdüm. Ne kadar da detaylıymış basit olan. Seni hayatın farklı anlarında gördüm. Evin içinde sessizliğini dinledim. Düşüncelerimde dolaşıp durdun. Nerede kaldık? Biraz gecikmiş olabilir miydim? Sana zaman ayırdım dedi hayat.

Bir Kendinde Bir Orada

Başına gelenler sanki hiç senin olmamış, sanki hiç yalnızlığınca pekiştirilmemiş de unutulmuş. Anımsamalara seçilmişlerin hep değişe durduğu gecelerden birinde, sevdiğin kadın dayanılmaz, güzel bir şarkı gibi sokulmuş hislerine. Takvimin önündeki adam olmuşsun. Suskunluğun suskunluğuna kenetlenmiş. Boşluğu şekillendirmiş düşüncelerin. Yalnızlık özlemle yaratılmış. Kadın kaderinin hamuruymuş. Gözlerini kapayışının seçtiği yüz gülümsüyormuş. Yüreğinde en uzak kadar yakınmış. Duvarlarına gökyüzü boyamışsın. Onun kanatlarını kırmaktan korkuyormuşsun. Biraz tuhaf değil mi diye soruyormuşsun kendine. Ayrılığın da ilk gecesi varmış. İlklerin sonrasında yaşayan bir adamın gözleri sırrın anahtarı olmuş. Kapının açıldığını düşlemiş. Orada oluşuna aitmiş. Orada oluşuyla mutlu yastığına başını koymuş.