İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Haziran 28, 2009

Sen Göztepe'de uyurken, Üçyol'da saçlarını okşadım da yattım.

Gece ve Matematik

İki kere iki yalnızlık

Şarkılar insanı güzel bir kadın gibi uykusuz bırakır. Saatler ilerler. Yazmaktansa, uyumak gerekir de, kurtaramazsın kendini kelimelerden ve geceden.

Fulya şimdi uyuyor olmalı.

(Frida filminden Alcoba Azul parçası eşliğinde)

Oyun

Sessizliğin yanıma gel mi diyor?
Bakışlarının sözünü tutacağım.
Çıplaksın ama üzerinde hala baskı var.
Bırak yalnızlığın düşsün omuzlarından.

Ordasın, çocukca saklanmışsın.
Heyecanla seni hiç bulamam sanmışsın.
Hangi güzel sözlerdesin?
Çık dersem, çıkar mısın?
Bana kocaman, parıldayan gözlerle güler misin?

(Frida filminden Solo Tu parçası eşliğinde)

Sen Gülerken De

Birlikte biz olduk. Biz olmanın ayrılığında birbirimizi özlemeyi keşfettik. Yalnızlığımıza sığdırmış olduğumuz ayrı şehirlerden bugünlere taşındık beraberce. Önce dosttuk, sonra sevgili olduk. Gün batımında bir pencereyle yetindik. Kimse bilmeden birbirimize sarıldık. Beraber nefes aldık. Yaşadığımızı hissettik. Perdeleri çekilmiş bir odada tartıştık, birbirimize girdik. Sen ağlarken yanındaydım. Sen gülerken de. Biz olmanın başındayız hala.

İzmir- Avuçlarımın İçindeki Buruşuk Tablo

Sokaklar hızla çarpışıyor. Sokak lambaları kaçışıyor. İçime saçılan etrafta denizle arama kısa bir mesafe giriyor. Boylu poslu apartmanlar benden geri duruyorlar. Resmi buruşturuyorum. Kat kat kırılıyor yüzey. Yerçekimini yenmiş bir adam edasıyla yürüyorum. Bakış açılarından kaçan bir ressam kadar özgür karşılıyorum gördüklerimi. Farklı kaderlerde yakalıyorum şehri. Yolu ezberlenilmemiş bir evde yaşayabildik mi?

Varlığınla İlgilen

Yokluğuna bir masa yerleştirdiler. Herkes bir sandalye çekti kendine. Yokluğunda birkaç kadehle, bir şişe şarabı buluşturdular. Yokluğunda deniz yine oradaydı. Yokluğuna aldırmadan gün yine battı. Herkes yaşamına döndü. Bir kedi geçti yanı başlarından. Yine arsızca miyavladı. Yine sevimliydi. Yine istediğini aldı. Hayat yokluğuna kaldı.

Adını Da Unuttu

Ayakların mı ıslanıyor? Öylece hayatın ta içinde misin? Kıpırdamadan duruyor musun? Tüm seslerden saklanmış, sonsuzluğun sessizliğine mi sığındın? Omzuna dokunan bir el hayatın anlardan ibaret olduğunu mu hatırlatıyor? Kaderin var ettiği bir adam mı olacaksın? Gün batmak üzere. Deniz renk değiştiriyor. Sense renk vermiyorsun.

Herhangi Bir Cumartesi

İnsanın tatminsizliğinin boş zamanının olması çok tehlikeli. Herhangi bir Cumartesi. Herhangi bir Cumartesi olması ne kadar da kötü. Detaylarının unutulacağı bir günden sağ çıkanlar da bir gün sonsuzluğun hatıralarından silinecekler. Sıcak ayrıntılar, kendini hissettiren bir yaz. Oyalanan bir arka plan. Vakit geçiren bir suskunluk. Yorucu bir sessizlik. Gergin bir bekleyiş. Ulaşamadığım bir kadın, bakışlarına sokuldukça uzaklaşan, kendi hüznüne kaçan. Kelimeleri ürküten bir çekingenlik. Birbirimizi seviyoruz. Sevgimizin gücüyle birbirimizin canını yakıyoruz. Herhangi bir Cumartesi, ikimiz için de zor. Herkes aynı koridorda. Biraz daha sakin, biraz daha belirsiz. Akışkan bir unutkanlık nehri. Yol veren bir yaşam, yol veren anlar. Her yolcudan eser yok.

13-06-2009, Bornova

Detaylı Bir Kadın

Hiçliğin detaylarında oyalanan bir zihin. Vakit geçiren otomobiller. Var oluşundan yok oluşu daha anlamlı olmayan görüntüler. Detaylı bir kadın, detaylı bir adam. Gelip geçmekte olanlarla aramızda bir bağ yok. Tesadüflerin paylaşıldığı bir zaman diliminde akıp giderken.


(Yakın geçmişten, tarih atılmamış kısa bir yazı)

Karşı Karşıyayız

İhtimalleri sahneleyen bir paylaşım tanıklık. Yaratıcı birlikteliklerde sahnelenen oyunların gözden geçirildiği bir zaman diliminde karşı karşıyayız. Aynadaki duruşun ömrü aynanın karşısı. Yokluğun iz bırakmadığı yerlerdeydik.

21-04-2009

Bensiz...

Kağıda dökülen anda, zaman yetişiyorum. Bensiz, beni bıraktığı yerden devam ederken, bensizliğin hakimiyeti kimin elinde, bilenler düşünsün. Hiçbirimiz sözün efendisi olamadık. Sessizliğin özgürleştirici yokluğu, varlığın şarkısı. İnsan kendi kaderini dinlerken besteliyor hüznü ve sevinci. Kafa karışıklığı kalıcı. Ana katkımız dün. Dünün başlangıcına yakın, yarına teslim yaşıyorum.

21-04-2009

Oyuna Gelenler

Yıldızlı gecelerden bir hikaye oyuncularını seçiyordu. Oyuna gelenlerin mutlu ya da hüzünlü olmaları gayet doğaldı. Yanılsamaların keşfinde kendi gerçeğiyle aldananın hep söyleyecekleri olmuştu. Duyurabildiğimizin gürültüsünden sakındığımız bir iç huzurdu sessizlik. Parçası olduğumuz ihtişama saygılı hayranlığımız. Derinlerde, içimizde. Sonsuzluk kaderine bırakılmışsa, anın derdine düşmek ne fayda.

21/04/2009

Parçacıklar

Parçacıklar, küçücük, dağınık yalnızlıklar. Küçücük kapılar, geniş korkular. Parçacıklar kovalanan, yaşanan, unutulan. Derinleşen yakın telaşı. Sakinliğin mabedinde kendine tapınan bir kaçış noktası. Tanrının paylaşıldığı bir sonsuzluk parçasında aczin kudreti, dehşete düşüren ihtişamı. Parçacıklar, çoğaldıkça kafa karıştıran. Ayrıştıkça kendini tanıyan. Bir araya gelişlerin intizamsızlığında tesadüfen parçalanan bir bütün. Anlamından habersiz, anlamına hazır. Yeterince, kaderince parçalanan. Yeterince birlikte. Yeterince hatırlanmış, yeterince unutulmuş. Parçacıklar, hafızam, sonum. Hiç düşünmeksizin kabullendiğim, teslim olduğum sorumluluklar. Oyun parçacıkları. Dekor çekiminin tutsak muhafızları. Dalgın bir parçacık sürükleniyor. Gecenin seçimi, ışıl ışıl bir cadde. Her şeyin bir parçasında.

09/06/2009