İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Mayıs 27, 2012

Işığı Örtünen Kadın

Kadının ayrıntılarını çalışan bir ışık,  güzel uzanmışlığını sessizliğin tablosunda ustalaşmaya çalışan bir ressam gibi okşuyor. Bir bakış, bir dokunuş, küçük hayat darbelerinde, suskun suretinden yeniden saklı bir yaratılış.

Gece ve Karşılaşmalar

Yazdığında gecelerinde kendine rastlıyorsun. Yazdığında yalnızlığın diline düşüyorsun. Yazdığında hayatın ta “kendi” içindesin. Yazmadan edemiyorsun. Bu bir yazgı.

İçimde

İçimde , suskunluğumda sessizlikler yarattım. İçimde bekleyişler, özlemler yarattım. İçimde uykusuzlukla tıpa tıp, dışımdaki geceden farklı bir gece yaratıp, seni kelimelerde aratıp yalnızlaştım.

Orada Kayıp Ayıplardan Birinde, Hayatın İçinde

Sanki artık orada değil hayat. Bir zamanlar yaşanmış, bir zamanlar hafızalara yer etmiş, ve unutulmuş gitmiş. Unutulandan unutana devrolmuş devirler. Devir teslim bakışlarından birinde, bir kadın zamanaşımına uğramış. Sanki artık orada değil o zaman. Sanki o kadınlar, o adamlar artık o fotoğraflarda değiller. Artık o sözcüklerde değil anlam. O sözcükler, o fotoğraflar, o devirler artık seninle tanışan andan geride. Geride kal, aksın gitsin sokaklar. Geride kal aksın gitsin şehir. Dönüp ardına bakar elbet günün birinde bir zaman kaçkını. Sanki artık orada değil o aşinalık. Yeni bir heyecan, yeni bir ışık, dolu dolu karanlıklar içinde. Her şey yerli yerinde. Kadehin çevresinden doğan, etrafı silip geçen sonsuzluk yerli yerinde. İçinden eksilenlerle hayat artık farklı. Uğraşlar, uğrayışlar. Gözlerime katkınla bana tebessüm ettiriyorsun. Sözlerime katkınla beni ürpertiyorsun. Orada mısın? Sessiz düşler, sessiz gülüşler. Bir arada tutabildiğin sürece sokak aklında canlı. Can veremezsin can alıcı sözcüklere. Seni çırak çıkarır sarhoş geceler. Ölümlü çıplaklıklar. Ölümlü yıldızlar. Rüzgarda saçları hırçınlaşan kadınlar gecelerinden sır verselerdi, her sabah merak uyandırırdı. Bizler bir gün geç kalmış olacağız. Su ses veriyor, kuşlar ses veriyorlar. Derenin şarkısı nefes alışlarımla akıp uzaklaşıyor. Kulaklarımda o sonsuz kavranış. Etraflıca düşünüp taşınıyorum sözcüklere. Bir budala zihin hep zamansız konuşan. Suskun ruhuma konuşuyor orman. Peşine düştüğüm sokaklardan geride , düşlerle bezeli , biraz ezeli, biraz da ebedi, içimle harmanlanmış dolup taşıyorum kadehinde mutlu şarap gibi. Sanki elim uzanıp, saçlarından kendini gösteren yüzüne dokunacak gibi. İçimde , yerli yerinde yaşam. Sanki hep yarın varmış gibi. Bir daha uyanamamış kadınların son gecelerine gömülmüş baş ucu hikayelerini akıl sır erdiremeden derlemek isterdim. Sanki artık orada değil hayat. Farklı kadehler, farklı bedenler, farklı zamanlar ve elbette farklı hikayeler. Artık o fotoğraf farklı. Varmış ya da yokmuş, evvel zaman içinde, bir masalmış. Evvel zaman içinde bir kadın ve bir adam ve sokaklar. Unutulmak güzel. Demek ki bir zamanlar hatırlanacak tatlar yaşanmış. Orada gibisin. Denize uzanmış güneş gibi ışıl ışıl, orada gibisin. Yeşil ve mavi , canlı ve parlak. İz sürüyorum nefes alışlarımda. Hepimiz uzanıyoruz bir tutam sonsuzluğa. Ne kadar bakışlarımda tutabilirim ki sonsuzluğumu, sokaklarımı, kadınları ve adamları ölümlü bir hayatta. Tembel ve hayalperest bir kumsala zamansız uzanmış, ölümlü ve mutlu, muhtemel sonlardan hoşnut kendimi bırakabilirim. O yaşamsa, sonsuzluk onsuzluk. Kırılgan parçalar. Gece kırıkları, yansımalar, parça parça biriken sözcükler. Derinleşircesine , ayaklarını yerden kesercesine, yerçekimsiz düş düzleminde. Kayıp ve özgür hep içinde. Hep uzanan, hep sonlanan. Keyifli ve mükemmel. İçim dışım hayat. Kimse gerçek olduğuna inanmak zorunda değil. Ayık ya da sarhoş, cesur ya da çekingen, utangaç ya da utanmaz akışın içindesin. O bakışın içinde kelimeler. O kadehin içinde geceler. O kanlı canlı , o son anlı hayat sanki artık orda değil. Gözlerin dokunduğu sokaklardan birinde, kurgulanmamış, estetik , paramparça dans eden yaşam zerreleri. Kolları açılmış sanki kimse ona bakmıyormuş gibi, özlenmiş bir sarhoşlukla saçılmış zamansız ve mekansız hiçbir yere düşmeyecekmiş gibi. Dona kalmış bir arada bir hayat dolusu sokak. Bazıları uykuda. Bazıları fotoğraflarda. Bazıları gelmek üzere. Ayrıntılı, ayrı ayrı , aykırı bir hayat dolusu. Çizilmiş, yazılmış, unutulmuş bir hayat dolusu. Sevilmiş, özlenmiş bir kadınsız gecede gerçeküstü sözcükler dolusu. Sana iyi geceler diyorum başucunda, çağlayan karanlık dolu , ay ışığı bezeli ırmakla. Sanki yarın hayat seni tüm güzelliği ile uyandıracak. Şanslıyım. Benim parçamda, hayata baktığım açıda, bana yansıyanda, şanslı ve müteşekkir bakışlarımda, duyduklarımda yetişkin oynuyorum. Hala sıcak bir yatak , hala sıcak bir kadın varsa hayatında, hala ordasın. Hala ondasın. Sensizliğin birinde bu hikayenin ne önemi var. Ritim ve kader. Olsak da heder, bu kadarı yeter. Sarhoş , gözleri kapalı, ufka dayalı çıplak omuzlar ülkesinde, deniz kokusunda, Ege mavisinde ruhu kandıran, ayartan bir sessizlik. Sessizliğin duyulması güç, güçlü kelimeleri, anlamsızlık çiçekleri. Anlamaya çalışıyoruz, sevmeye ve görmeye dair bir yaşamda. Ne hatırlanır, ne unutulur kim bilir? Gözlerini kapa , yakındasın.

Salı, Mayıs 15, 2012

Kanımda Şarap

Tekrarı yok , yok oluşumuzun. Kanımda şarap, tenimde hissin. Damla damla hayat. Damla damla içime sızan, varlığımı “yoklayan”, iki sonsuzluk arasında noktalanan tekrarsızlık. Siyah beyaz, ürpertici, yavaş ve felsefi. Karanlıklar içinden çıkıp gelen bir parça aydınlık. Sona doğru, başlangıçlardan farklı. Kanımda şarap. Kanımda uykun. Yanımda sonsuzluğun. Yanımda sıcaklığın. Sırtı dönük bir yaşam. Omzunun çıplaklığından kıvrımlanan battaniyenin kırmızı dökümü. Tekrarı yok, yok oluşumuzun. Bugünün farklı olabileceğini düşündüm. Bugün neden farklı olsun ki? Kafka’yı izlerken içimde uyanan gün, içimde uyanan kadın. Etrafımdaki dünyanın parçası olduğumu bundan böyle inkar edemem. Önemsiz farkındalıklar yaşamımızı ve ölümümüzü umarım kolaylaştırır. Sonsuzluk damla damla. Kanımda şarap. Gecemde yıldızlar. Kalemim kağıdımda sürükleniyor. Kulaklarım duyuyor. Işık var karanlığımda. Son var sonsuzluğumda. Sevdiğim bir kadın var kollarımda. Bir yıldız var göğümde. Ölüm benim, yaşam benim. Farkı yok sıradanlığımın. Farkı yok bedenimin. Tadına vardıkça farkı yok ölümlerin. Elbet sessizleşecek tüm zaman. Elbet ses verecek bir ölüm. Unutulana da , yaşayana da zaman yeter. Sonsuzluktan arta kalan her sonda, gözler boşluğa bir unutulan bırakacak. Yalın, pişman, umutlu, hüzünlü ya da sevinçli. Asla seni sensiz bırakmayacak. Kanımda şarap, bahçemizde çiçekler, balkonumuzda kediler. Bir ten ölümlü. Bir ten damla damla hayat biriktiren. Bir ten ölümüne yaşayan. O ölüme siyah beyaz sokulan, hikayelerden kendini saklayan. Kadınım sırtı dönük uyuyor. Kalp atışları onun düşleri. Şarkı, gece, film, nefes alışlarım. Kanımda şarap. Balkonumuzda kedilerimiz. Karşıda serpilmiş ışıklar. Perdenin arkasında oyuncular. Evimiz karanlığın içinde. Elim, parmaklarım, kalemim, kadınım. Bakışlarım, duvarda bir kedi resmi, salon çiçeklerimiz. Kanımda şarap. Saat geç olmaktayken bir an gözlerimi kapadım. Bir an için gülümsedim. Bir an için tebessüm ettim. Fulya’ya bakarak ayak parmaklarını saydım. Yastığa gömülü, dalgalı saçlarını yakaladım gözlerimle. Derinliğin içinde, olduğum yerde, kanımda şarap bekledim. Detayların benimle zenginleştiği bir anda, kimsenin umurunda olmayan bir zamanda nefes alıp verirken, içimden seni seviyorum dedim. Zaman ölüyor. Zaman diriliyor. Sonsuzluğa, kanımda şarap, sözcüklerle gömüyorum kendimi. Ölüme içilmiş, ölüme kadeh kaldırılmış. Rafa kalkmış geceler. Arşivlerde tozlanmaktayız. Önce toz bulutuyduk. Kanımda şarap, yanı başımda kadınım. Yanı başımda adım, soyadım. Kim olduğumla, kim olmak istediğim arasında, yanı başımda gecem. Uykusuz kanımda şarap, kulağımda müzik, nefes alıp veriyorum hala. Hala hayatın içinde, etrafımdan uzak, yarınımdan uzak yabancılaşmalardan biraz olsun korunaklı , elimde kalemim sonsuzluğa göz kırpıyorum. Damla damla mürekkep, damla damla hayat. Özledim var olmayı. Tekrarı yok , yok oluşumuzun. Tekrarı yok unutulanların. Gözlerimi bir daha kapadım, uçabileceğimi bile bile ve bir daha gülümsedim. Sana iyi geceler dedim, duymasan da. Sana yaklaştım nefes alışlarımda. Kanımda şarap, bedenimde hayat yarına hazır sözlerimi kapadım. Dua edercesine, şükredercesine nefes alıp vermeye devam ettim sonsuzca. En güzel ölümde yaşanmış hikayelerden birinde zaman durdu ve anlattı sonsuzluğu. Kanımda şarap, gecemde kadınım. Gecemde hayatım. Gecemde sonsuzluğun. Haydi yıldızlar , dönün artık kadere. Haydi seslenin ölümlülere. Yerden yükselen bir gök var. Yerden sonsuzluğa selam var. Tekrarı yok ölümünün. Doyasıya öl. Kendine yaşam ayır. Kendini artık kayır. Bu ilk kutsal hayır. Çakırkeyif dizilişler. Çakırkeyif sorular, cevapsızlığa aldırmıyor. Takipte sokaklar, takipte geceler. Yarını eksiltecek bir anda da mutlu ya da hüzünlü ölebilirsin. Yaşadığın sürece içindesin hikayenin. Işık, karanlık, kader, seçimler, sözcükler, ölümler, sokaklar, kadehler, saatler, yarınlar, kediler. Kadınım uyuyor. Kanımda şarap, yüzümde tebessümüm, kalbimde sevgim. Dönüşümler, yorgunluğum, boş kadehim. İyi geceler karanlık, İyi geceler okyanus. İyi geceler hafızam. Damla damla mürekkep. Damla damla akan, damla damla yakan, damla damla bakan yürek iyi geceler. Kanımda şarap dönüyorum sözcüklerle. Cümle cümle sızıyorum. Hiç bu kadar ayık olmamıştım. Gerçek paramparça. Gerçek değil mi bedenim? Gerçek değil mi zamanım? Gerçek değil mi yıldızlarım? Gerçek değil mi kedilerim? Kanımda sonsuzluk. Kanımda geceler, kanımda kaderler. Gerçek değil mi yarında olamayışımız? Bugün damlatıyor. Bugün seni seviyor. Bugün kadar güzel, yarın kadar muhtemel hayatta içelim. Kanımızda şarap sevgiden geçelim. Yıldızlar dile geldi, geceye dizildiler. Bir dize ömür. Bir bakış, ötesinde hayatın, bir giz soluk. Bir yol her yolcu. Bir kadın her satır. Göğsünde gecelerimi yatır. Sözlerinde bir gün daha batır. Seni seviyorum. Sen uyurken ayak parmaklarını sayıyor gözlerim. Uzanışın zaman gibi. Yanı başımdasın yaşam gibi. Ölüm sözü ayırana dek. Ölüm gözü ayırana dek. Elbet yarın olacak benli ya da bensiz. Elbet yarın olacak yarın olacak, sözler unutulurken. Başka gecelerde, başka hikayelerde elbet yarın olacak. Seni seviyorum damla damla sızan saniyelerde. İyi geceler unutulabilirliğim. İyi geceler var oluşum. İyi geceler ömrüm. Kanımda şarap, yazdım. Kanımda şarap, yaşadım. Omzunun çıplaklığındaki geceyle iyi hissediyorum. Çakırkeyif sözlerim. Çakırkeyif gözlerim. Biliyorum yarın olacak. Bazen sorgulasam da, yarınım beni ben yapan. Ben çelişkilerimle uyandıkça kendime doğuyorum. Beni besleyen pişmanlıklarımla sözcükleri keşfediyorum. Gece daha farklı olabilir miydi? Farklılığın sonsuz sokaklarında… Gerçek ve hayal, iyi geceler müzik. Kabul ettiğim sonsuzluğun içinde karanlık ve aydınlıkla seviyorum. Herhangi bir Pazar mı? Herhangi bir film izlemedim. Herhangi bir kadını sevmedim. Yarın elbet olacak., benli ya da bensiz. Sözcüklere, kanımdaki şaraba, hayatımdaki kadına. Tarihi hatırlayamadım, yarın nasıl olsa bakarım. Kafka DVd sini çıkardım ve kutusuna koydum. Siyah beyaz, renkli sahneler. Geçişler, dönüşler, gerçekler, hayaller, sonlar, başlangıçlar. Kanımda şarap. Hayatımda kadınım. Meçhul bir yarından evvel ışığı söndürüşlerimden bir diğeri. İyi geceler unuttuğum tarih. Bıraktığım kalemin defterime düşüş sesi ve ben. Bu bencillik mi? Bu kendini önemseyiş mi? Bu farkındalık mı? Artık uyumalı ki, uynabilmeli ya da………………23,15 olmuş.