Hayrola
Bir masal olmayı istiyorsun da, korkuyorsun. Seni dinlendiriyor kaçıverişlerin. Kalmak istiyorsun köşende gökyüzüyle. Siniveriyorsun içine, bana. Uzanıp da erişemiyorum ya. Bir türlü alışılmış diyaloglardan çıkamıyorum. Bana ait zamanlar, gözümün eriştiği noktalar ve içime dokunan mekanlar. Yaklaşıp da kaçanlar. Hep böyle başlıyor yolculuk. İçinde benim için bir koltuk ayrılmış bu otobüs Roma caddelerinde de olabilirdi. Bu göz kırpışta Prag yakalanabilirdi. Gözlerim doluyor.
Geçmiş soluyor. Beden soluyor. Nefes beni benden alıp hayata çalıp bırakıyor. Işık ağaç yapraklarına öyle yakışıyor ki. Bir gülümseme çalıyor an, dudaklarından, kıvrımlarından. Yol bükülüyor. Sen hala san. San ki yalnız değilsin. Ellerinden geçen zamanı tutamazsın. Aşk da anlara bölünür. Kısacık yaz çünkü kısacık yaşıyorsun. Bir melodi gibi duygulandırıyor yaşam seni ve bir bakıyorsun uzaklarsın. Anılarsın. Sokaklarsın. Marsilya’da da olabilirdi gönül. Rüzgar da hep aradı durdu limanları. Ayakkabılarının içine sığınan sen, dışarı sığamıyorsun. Bir ses hep seni çağırıyor. Bu huzursuzluk seni sen yapan. İçinde hırçın deniz gibi kıpırdananda seviliyorsun. Bir heyecan gibi yerinde duramıyorsun. Hep aynı dansın adımlarını takip ediyorsun. Endülüs’te de olabilirdin. Uysal görünüyorsun da uslanmadın şehirler gibi. Sadece tarihe sakladın. Ne sen geleceği anladın, ne de bir gün geleceğini bildin. Bir gözyaşı gibi tuttun yağmuru. Donup kaldın seni bırakmayanda. Yine de cesaretle attın kendini öteye. Sarsılmış, çalkantılı düştün yola.
Hayrola
İzmir, 13/01/2006
Geçmiş soluyor. Beden soluyor. Nefes beni benden alıp hayata çalıp bırakıyor. Işık ağaç yapraklarına öyle yakışıyor ki. Bir gülümseme çalıyor an, dudaklarından, kıvrımlarından. Yol bükülüyor. Sen hala san. San ki yalnız değilsin. Ellerinden geçen zamanı tutamazsın. Aşk da anlara bölünür. Kısacık yaz çünkü kısacık yaşıyorsun. Bir melodi gibi duygulandırıyor yaşam seni ve bir bakıyorsun uzaklarsın. Anılarsın. Sokaklarsın. Marsilya’da da olabilirdi gönül. Rüzgar da hep aradı durdu limanları. Ayakkabılarının içine sığınan sen, dışarı sığamıyorsun. Bir ses hep seni çağırıyor. Bu huzursuzluk seni sen yapan. İçinde hırçın deniz gibi kıpırdananda seviliyorsun. Bir heyecan gibi yerinde duramıyorsun. Hep aynı dansın adımlarını takip ediyorsun. Endülüs’te de olabilirdin. Uysal görünüyorsun da uslanmadın şehirler gibi. Sadece tarihe sakladın. Ne sen geleceği anladın, ne de bir gün geleceğini bildin. Bir gözyaşı gibi tuttun yağmuru. Donup kaldın seni bırakmayanda. Yine de cesaretle attın kendini öteye. Sarsılmış, çalkantılı düştün yola.
Hayrola
İzmir, 13/01/2006
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home