İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Haziran 03, 2007

Gözyaşı Sessizliği Bozuldu

Dün spor yapmaya gidememiştim. Sabahtan çamaşırlarımı yıkamıştım. Babam bana uğradığında, ben bilgisayarımın başında iken sen bunları asamazsın demişti. Yine haklı çıkmıştı. Makina durmuştu ama ben kelimelerimle oyalanırken çıkmakta geç kalmıştım. Onları asarsam yetişemeyebilirdim. Saat bir buçuğu geçmişti ve saat dört buçukta Pazar günleri salon kapanıyordu. Çantamı aldım ve çıktım. Metroda insanların arasındaydım. Tren yaşam yükünün bir kısmını boşalttı Konak’ta. Hızlı adımlarım beni vapura yetiştirdi. İnsan selinde gözler yağışlıydı. İtişen damlalar gibi doluştuk yansımalara. Güneşimiz rüzgarlıydı güvertede yer bulma telaşında. Ben ayakta karşılamayı tercih etmiştim karşı kıyıları. Karşıyaka hiçbir zaman buluşmaya geç kalmamıştı. Hayatın yirmi dakikasını alıyordu hep varış. Bu arada düşüncelerim uzaklardan geçiyordu. Sessizliğim yine kelimelerini seçiyordu. Hani yazmayacaktım. Gönlüm neden bu kadar gevezeydi. “Güzel olanda aklımı kaçırabilirim ama kelimelerimi asla. Tutarım sözümü” diye sesleniyordu içim. Unutma kaygısıyla cep telefonuma sakladım fısıltıları. Yalnızlığım kimsesizdi ama kim bilebilirdi. Denizin romantik sokuluşunda kız arkadaşına mesaj atan birisi gibi görünüyor olmalıydım. Ara verecektim, sadece okuyup dinleyecektim bir süre. Değil mi? Hayatı dinliyordum gelip geçende. Parmaklarım yaşam ayıklıyordu içimden. Sonra kendi kendime konuşmaya tekrar başladım. İçimdeki ses yine bana sataştı. “Yalnızlığım beni zehirliyor. Aylardır kalbimde bir yalan beslemişim” diye mırıldandı düşüncelerim. Yine cep telefonuma davetliydim. Vapur çapkın göğsünü gere gere taşıdı bizi iskeleye. Tüm güzel kızlar onunlaydı. Meraklı burnunu soktu kıyıya, heyecan verici adımları dinliyordu. Kalabalıkta ışıklara doğru yol alırken bir hikayenin başlığı daha doğmuştu sözlerime. Şimdi detaylar için zaman yoktu. Kırmızı Sapık Koridor diye bir başka hayatın içindeydim. Herkesin bir kırmızısı vardır diye gülümsüyordum. Işıklar yalnızlığımdan geçen birkaç saniyeyi daha saydıktan sonra bana izin verdi. Bir konvoy gururlu bağırıyordu, at sırtındaki küçük çocuğun sünnet edileceğini. Cümle aleme duyurmalıydık erkekliğimizi. Gürültü olduğunu zamanla anladığım bu törenden sıyrıldım yolun karşısına. Duvarlar izin vermişti Karşıyaka halkına. Salonun kapısına vardığımda yaz uygulaması yazıyordu. Pazar günleri kapalıyız. Boşuna mı gelmiştim? Herşey kader mi olmalıydı? Bilseydim gelir miydim, bir anlamı mı olmalıydı karşıya geçişimin. Takılmıştım bir kere düşüncelere. Yapı Kredi’ye uğradım ATM’den para çekmek için, sonra da Garanti Bankası’na. Kredi kartım yanımdaydı ama vadesiz hesabım tanımlanmamıştı kartıma. Böyle bir saçma anlam olamazdı Karşıyaka’da bulunuşumun. Hafta içinde gözüme çarpan bir sayısal loto bayisi vardı, ona yönlendim. Özgürlüğümü satın alacaktım. Göründüğüm kadar akıllı değildim. Sokak beni kepenkleri kapalı bayiden uğurladı. Anca gidersin diye bağırıyordu arkamdan. Akışın matematiği yoktu işte. Herkes bir neden olmaksızın savruluyordu ordan oraya. Amaçlar da bırakıveriyordu insanları. Işıkların sayması bir yere kadardı. Sürekli pratik yapıyorlardı. Beş saniye diye yeşil seslenirken sırt çantamla koştum yaya geçidinden. Konak vapurunda tekrar ayaktaydım. Hikaye dönüşüyor muydu? Bir kız geçti yalnızlığımdan. Döndü dolaştı arkamdan geçerek, vapurun kenarındaki dolu oturma yerlerinde karar kıldı. Yanı başımdaydı, orda uçta oturan bir kıza biraz kayar mısınız diye seslendi ve oturdu hislerime. Onun da omuzları yazı yaşıyordu. Boş boş baktım dalgalara orada oturmakta olduğu aklımda. Arada bakışlarımız buluştuğunda, o güneş gözlüklerinin ardındaydı. Senden hoşlandım dercesine ısrarcı kalamıyordum gözlerinde. Sadece bakışlarımı değil, kendimi de kaçırıyordum. Çekici bir ihtimaldi yer değiştirdi. Vapurun öbür tarafına geçmişti. Başımı çevirdiğimde rüzgarın saçlarını kokladığını görebiliyordum. İçim haydi yanına git diyordu. Reddedilişler korkularımı pekiştirmişti. Yalnızlıktan özgüvenli kaçmak o kadar kolay değildi. Bir merhaba demek gerçekten ne zormuş. İçim onunla konuşuyordu. “Bir adı var mı güzelliğinin, gideceğin yere benim için geç kalabilir misin?” diyemedim. Kal diyemedim suskunluğumda. Vapur bir kaderin yirmi dakikasını aldı ulaştırdı Konak İskelesi’ne. Onu boşalan vapurun kalabalık israfında izledim. Onu ayırt ettim adımları ümit ettiğim gibi yavaşlamazken. Metroya inmesini arzuluyordu gözlerim ama Buca yönüne giden otobüslere doğru yürüdü. Ben de onu kaybetmiştim çekingenliğimde. Sihirli bir kelimesi yoktu masalımın. Düşünceleri onundu, tüm kendi tercihindeki kızlar gibi. Tanrı onu başka bir karşılaşma için mi saklamıştı. Sessiz bir kitabın sayfaları gibi uçuşuyorduk. Onun günlüğünde bir not düşülmüş müydü yüreğine bilemeyeceğim. Yakındık nokta ve virgül gibi. Birbirimizi geçişimizde yine noktalandı duygularım. Oysa farkındaydık. İki zihindik, iki beden, iki kalp. Bir çift değildik. Onun için de anımsamalarda yer ayırdım. Ne de olsa denize bakan tek kişilik mekan benimdi. Metroda Üçyol yönüne giden tren geldiğinde aynı vagondaydı diğer istasyonlardan gelmekte olan kelimeler. Koku gibi dağılıyorduk etrafa. Yürüyen merdivenler bizi rastlantılara taşırken, ayaklarımın ezberlediği evimiz dediğim mekana güdümlenmiştim. Babamlara telefon ettim, balık yemeğe gidecektim. Saat beşe on vardı. Beşe beş kala kırmızı yerini yeşile verdiğinde yaya geçidinde çenesinin altında baş örtüsünü bağlamış bir kadın salınmaktaydı. Düşüncelerim yine boşboğazlık ediyordu “ Bu teyzede aşk yok gibi” diye. Gülümsemiştim. Teyzelere yaz gelmiyordu. Acısızdı alışkanlıklar. Oysa ben her zaman fırtınalıydım. Bir kızı daha sözlerime almıştım da, bir kelime düşürememiştim beni duymasını isteyişime. Bir yalnızlığın seyrinde daha kaptan gemisini ufka çekti. Gece bugün de yıldız düşürecekti pencereme. Ben bakışlarını ıslatabilseydim, solar mıydı sevgi çiçeğim?

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home