İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Salı, Mart 28, 2006

İçimi Çağıran Çizgilerin Sesinde İzmir

Hala dolaşıyorsun. Kontrol edilmeye isyan edercesine sendeliyorsun. Dans eder gibisin dönen sıralanmış kıpırtılarda. Gece dışarıda diye insanlar da çıkıp gelmişler. Herkes müziğin ritminde yükseliyor. Sadece komik olan sen değilsin. Sen de aldırmayanlar kulübündesin.

13/01/2006

Zamanında daha cesur olmalıydım. Bunu hep bildim. Zihnimi kaplayan çizgilerle buluşmak için çıkamadım. Gidemedim. Beyaz dönüştü, form buldu düşüncelerimde. Onu şekillendiremedim. Hiçbir şey kalıcı değil oysa. Neden bu çaba? Neden tutunmaya çalışıyorum, bu bir kendini kandırış mı? Bu kıvrımlanan, tüm oyunculuğuyla derlenen, kaçan, dönüp de ardına muzip bakan kovalamaya değer mi? Bu sınırlar aşılmalı mı, bu soru cevapsız olsa da sorgulanmalı mı? Öğrenmenin bedeli zaman, başkalarından çalınan. Seslerle örülmüş kararsızlık. Bu huzursuzlukta bir kontrol edilemeyen derinlik var insanı çeken. Teni baştan çıkaran güneşe ihanet etmenin cezası hiç ödenmiyor. Bu düşünce hep hayatı okşuyor. Daha ne kadar otur yaramazlık yapma deyişleri dinlemeli? Kalmadı, kalınmıyor. Renkler, kelimeler, desenler beni bırakmıyorlar. Bu kayboluş beni çağırıyor. Ardında bırakamıyorsun. Her şehir seni tutuyor. Zihninse seni durmadan çekiştiriyor. Hadi kalk gidelim diyor onun omuzlarını okşayan dökülene, onu saralım bir giysinin buluşabileceği sevgiyle. Bu buluşma bir hevesli pencere mi, yoksa bir kapı mı? Ardı var mı bu çıkışın? Göz ve ruh yerinde duramayan bir kedi gibi. Hemen düşüveriyor peşine, salınanın. İçinin aldanışında yorgun düşse de, vazgeçemiyor. Bu duygu onu hep dürtüyor. Dilsiz bir ifade etme arzusunun öteleri zorlu olmalı. Gelecek değil insanı tutan, geçmişi onu bırakmayan. Bir ten, bir tuval, bir şehir, ardı hikaye. Bu sokak saklambacını öğrendik ya, artık amacımız kabul etmesek de sobelenmek. Kimse kazanan yalnızlardan olmak istemiyor. Belki de kaybettiklerimiz, kazandığımızı sandığımızdan çok. Belki de bu şehirin de sınırları yeterince geniştir. Dar olan çerçevemdir. Feda ettiğim zamanın serzenişi tembellikten değil, deniz dışarıda kaldığından. Bu sorumsuzluk değil, sadece hayatın bana dayatılmasına dayanamıyorum. Hep kontrol etmeye çalışıyoruz. Bilinçli aldanıyoruz. Sonra da kabul edemiyoruz işte. İçimize dokunuyor şehre yaslanmış ışıklarda. Hep aydınlıktık ki, karanlıkla ışıldadık. Bu nedenle bir sövgü değil isyan. Hep kurtulmaya çalıştık. Kaçmak istediğimiz noktada da teslim olacağız. Orada da duramayacağız. Büyüme sancıları anları doğuruyor.
Hep çocuklar olsun sokağımızda. Biz yetişkinlere hatırlatsınlar unutmakta olduğumuz kuraldışılığı. Biz onlara doğru söz geçirdiğimizi sandık ama öz geçiremedik. Bunu en iyi içimizdeki büyüyen çocuk biliyor. Bir anımız daha oldu.

14/01/2005
İçimi Çağıran Çizgilerin Sesinde İzmir

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home