İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Ocak 28, 2007

Bencemi Geliştirmek

Artık sadece işe gidişlerde kısa kısa kaçırıyorum kelimelerimi Konak Karşıyaka vapurunun penceresinde uzak içime yansırken. Bazen de gece yatmadan önce yorganımı başıma çekmişken karanlığa yazıveriyorum beni bırakmayanı. Yine dağınık parçalar, yine seninle kaybolan zamanda yiten dile getirilemişler. Bizler aşk orucundayız. Kısa zamanın da tarihi yok. Bir aralık içinde hissedilen ama kesinlik ifade etmeyen kelimelenme mevsimi. Haftaya serpilmiş resim yapı taşları. Un ufak olanın seçilemediği zerrelerde yiten hayatın toz bulutundan unutulmuşluk nasipleniyor. Unutulan çok yakınlaşılmış bir gerçek. O kadar yakın ki kendisi kaybolmuş. Anlamak için uzaklaşmak gerekli ama bu da mümkün değil içine düşercesine yaşadığımız her anda. Geçen haftadan bir demet. Sizce de yeterince karışık mı? Kendinizi kötü hissetmenize neden olan sözler söz konusu olduğunda insanlar ne kadar yaratıcı olabiliyorlar. Doğaçlama kötülük sizi bırakmadığında çağdaşlığınızdan arınıyor musunuz? Siz kelimeleri bulamaz iken sizin yakanıza yapışan kelimeler. Sizi yakalayan kavgacılık, içinize sataşan isyankarlık. Bir nefes alışla kaçırdığınız huzura göz koymuşların inatçı cüretkarlığı. İyi kalma ısrarındaki insanların da korunmaya gereksinimi var. Artık doğrunun bu kadar da örselendiği günümüzde, yığılanda yükselmek erdeminde düşüşler de sessiz bir çığlık gibi. Taviz verilende kendine dönemeyeceğini bildiğin kayıplar var. Yüreğini yarıştıranların yargısımdan sıyrılıp da kırmızı lale gibi bakamıyorsun yeşil vadine. Sen geleceğini parsellemek zorundasın. Apartmanlar arasında cep telefonuna sızan senin gözlerinin itirafı. Kelimeler senin kadar aciz. Ya sizce nasıl anlatılırdı? Bana sizceyi öğretir miydiniz? Bir dil bir kayıp.
...
Ruhun kiri kolay çıkmıyor. Hırs kokusu sinmiş yaşam alanlarını havalandırmak da git gide zorlaşıyor. Hayat darlığı çekiyoruz. Nefesimiz de karıştı aklımız da.
...
Ateşin donduğu an,
İmkansızlığın sınırına bakan,
Değil mi insan?
İçinde tutku akan,
Yüreğinde kan yakan.
...
İçinin kalabalığında koşabilir misin?
...
Martı kanatlarının altında
...
Söz ağzından çıktı ya, senin mi? Göz karşıya vardı ya, eserin mi? Gelip geçen manzumesi yüreğinde, bir başka dili konuşuyorsun. Yabancı gibi.
...
Uzaklar yakınlara bölündüğünde komşu düşüncelerde yaklaşılır. Herşeyin berisinde bir öte prensesi. Kurma krallığın yalnızlık şatosunda köhne hüküm. Anların demokrasisinde yerle bir olan hakimiyet. Akıl hücrende iç çeperlerine masallar. Hepsi biraz uyuman için.
...
Roller dağıldıysa kurban kim, hepimiz miyiz? Rolümüz boşluğumuz mu? Biz mi dolduruyoruz yoksa bizi aşanda dolduruşa mı geliyoruz? Kaçımız akışımızın mimarıyız? Her insanda kendinden biraz bıraktığında, sessizliğin tek varlığınsa sonsuzluk dile getiremez kayboluşunu. Oyun oyuncusunu arar. Sen kader mi koydun adını halbuki içine doğmuşluğunun tekrarı yok. Adın kadar ayrısın. Sen birey olma savaşçısı barışamazsın kendinle. Ne zaman ki savunmak zorunda kaldın, sen güvenli kalende, içte yeniksin kaygına. Sen kazandığın ve geri çekildiğin alanda yaralısın.
...
Hergün karşılaşmalar ilgiye mi dönüşmekteydi? Bir araya getiriyordu sabah ayrı düşmüş geceleri. Vapurun geniş pencereleri birer tablo güzelliğinde. Yine martılar, yine deniz. Mavi bir ovada tek tük göz bekçileri, uzaklar bizimdir diyen sessizliklerinde. Düsüncelerin de derin mi ben göremiyorum. Herkesin aşina olanda bir özlemi var. Karşı kıyılara yolculuğumuzda hayatı da paylaşıyor, aynı gizemde doğduğumuz sırrını saklıyoruz. Bugün herkes için cömert güneşli bir gün. Yalnızlığım sorulara dönüşmüyor. Adımlarım Karşıyaka'da nereye gitmesi gerektiğine güdümlü. Mekanı dönüştürsen de ne değişti, ey yüzüne tarih vuran. Zincirli sokakların hangi halkasında yaşıyorsun? Adresin aşk mı?
...
Hayat bizi kaç kez yoklukla tanıştırıyor? Vücudum kırık, üşüyorum. Kendini salmış, yığılı kalmışlık, savrulmuşluk teslimiyetleri, sıcağı ve battaniyeyi bırakmak istemeyen sarılmışlıkla, bana ait dayak yemiş gibiyim dedirtecek sırt ağrım. Hiç de dayak yemedim ama...
Telefonuma not alıyordum. Basmış olduğum yanlış bir tuş duygu ve düşüncelerimin kelimelerle buluşmasını sildi. Kaybolan zaman gibi. Dönüşler anımsamaya çalışsalar da, ne kadar çaresiz bir çaba kaybolmuş şiirsellik. Ne kadar da kaptırmıştın oysa. İçinde defter açıyorsan sonsuzluğa, ifadeler kaybolmuşluğunun oluyor. Kendi sokakların, kendi hikayelerin. Asla bulamazsın o kelimelerini aşk gibi. Seni dışarıda bırakır yalnızlığın. Yazmış oldukların yakınında. Elektrik sobasının kor tellerinde musiki gece.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home