Senin Bakışlarının Tanıklığını Dinlemeyeceğim Artık
Hatırlayacak mısın? Acı mı çekeceksin, yoksa sadece gülümseyecek misin? Zihninin misafir edildiği sonsuzlukta, içine düşen düşüncelerden kelimelerine saçılan ne varsa seni anlatamıyorlar. Sen sessizliğine sokulan gizemi gözlerinde seçilen sözlerinle mırıldanmak isterken, duyulamayacak oluşunda, milyarlarca yaklaşımın karışımlarında anımsamalar açı zengini. Unutulmuşluk arşivi, tarihi olamaz insanlık dramının. Adımlananın kayboluşunda, gelip geçenlerin hafızaları yok oluşun geçirgenliğinde bir tat almakta sonrasına aktarılırken. Kalamayacağımızı biliyoruz. Gidişler tercih, tıpkı yakınlaşmalar gibi. Yüzümüz dönüşümlere tuval olan bizler, yaşam tanıklığımızda suskunluk bahçemizde bir kırmızı lalenin heyecanında yaşlanırken, düşe kalka sahip çıktığımız adımlarımıza payımıza düşen yarınları katıyoruz. Adın senindi zaten, gitmekte de özgürdün. Ardımıza baktığımızda, uzaklaşanlar da var yaklaşanlar da. Hepimiz hayatın buluşma noktalarıyız bizi zaman bir köşeye gömene dek. Bedenimiz yok oluşumuzun döndüğü yaşama sızdığında, adı olmayan bir kırmızı lale haykırabilir sırrını, yitişin gibi sessizce. Kimsenin gözlerini kapayışı tutunamadı, herkes anlar gibi durdu düşündü rüzgarın sesini. Karşılaşmaların anahtarı bir tebessüm, ya da bir bakış olabilir, herkesin yalnızlığının bir adı vardır her halde. Gece ışıklarını takındığında, deniz körfezin boynunda bir koku olduğunda, yıldızlar kendini bırakır. Garson masada başka bir hikayenin iki kadehine şarap doldurur. Dudaklarda söz yoktur. Kişinin kendi yanılma tercihinde, suskunluk her zaman dürüsttür. Yalnızlığına ne kadar da güzel yakıştırmışsın omuzlarına dökülen saçlarını der için, hatırlamak isteyişine de aldırmaz artık, ne de olsa yarın sadece bir vaattir.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home