İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Ağustos 05, 2007

Adımı Uyanışlarında Saklayacak Bir Kız

Her şanslı olduğun on yılda nice hikayeler gelir geçer hayatından, belki çocukların olur, düşüncelerinde koşuştururlar. Bir kaldırım kulvarını izleyen kalabalığın geçirgenliğinde, gelip geçişlerin içinden sıyrılan bir karşılaşma kim bilir bir gün seni bir geçmişle buluşturur. Bu sabahın sıradanlığında telefon her zamanki gibi çaldı. Nurdan Abla’nın sesi heyecanlıydı. Ferit oğlum hemen gel, baban birden fenalaştı, tansiyonu yükseldi, sürekli kusuyor dediğinde, bir Cumartesi sabahının seyri bir anda değişivermişti. Olası olan, gelişiverişinde bir hikayeyi dayatıyordu. Ayşegül’ün yarın sınava gireceği düşüncesi bana günaydın demişken, içimi onu özgür bırakmak için ikna çabamda kardeşim ve eşiyle kahvaltı yapma hazırlığındayken alelacele çıkmam gerekmişti. Bilgisayar masamın başındaydım ve son girişimde bana oldukça acı veren Ayşegül’ün sayfasından uzak durmaya çalışıyordum. İçimi bastırmak için mantıklı olmaya çabalıyordum. Duygularım zihnimin seçtiklerinde derlenen senaryoda karışıyordu. Ona asıldığı bariz bir kişiyi ne kadar da çabuk arkadaş olarak sayfasına eklemişti. Çok değerli bir dostu olduğumu söylediği beni ise göz ardı etmişti. Neden kaybedilenle hesaplaşmaktaydım ki? Neden hala uzaklığında hak iddia ediyordum? Bugüne kadar kalbim beni hiç yanıltmamıştı. Sessizliğimde neden bir iç ses olmasına izin verdiğime anlam veremezken, kardeşim kapımı aralamış ben kahvaltı için bir şeyler almaya iniyorum demişti. Muhtemel, o ana kadar hiç ipucu vermiyordu, ta ki telefon çalana dek. Hemen giyinip yola çıktım. Babamı kaybetme kaygısıyla onun bitkin haline vardım. 112’yi aradık, yüksek tansiyon, kusma gibi vakalarda ambulans gönderemediklerini belirtmişlerdi. Tekrar arayıp, telefon konuşmalarınız kayıt ediliyor diye belirtiliyor, babama bir şey olursa devlet bu durumun vebali altında kalacak mı diye çıkışmıştım. Kızcağız ben sadece telefonları karşılıyorum dediğinde, özür diledim ve içimdeki tepkiyi yumuşatıp sağduyuma döndüm. Hemen özel bir ambulans şirketini aradım. Siren sesiyle aşağı indim. Komşular da kötü habere yetişmişlerdi. Merak edişlerinden ayrılıp, babamı Özel Ege Sağlık Hastanesi’ne götürdük. Acil servis söz konusu olduğunda Emekli Sandığı ile anlaşmaları yoktu. Kendim karşılayacağımı belirttim. Herkesin öncelikleri farklıydı. Ambulans şirketi de parasını alma telaşındaydı. Cüzdanımı açtığımda, Ayşegül’ün vesikalık fotoğrafı rahmetli annemin fotoğrafının yanında bana gülümsüyordu. Duygular birbirlerini geçerken, bir ses benden kredi kartı numaramı istiyordu. Sevdiklerini kaybetmek korkusunda kendini kaybetmenin bir önemi yoktu. Tahliller, bekleyiş öğleni bulmuş, gün farklı bir senaryoyla sonuçlanmıştı. Babam doktorlar benim durumumu değil, ne kadar para alsak onu tartışıyorlardır diye şaka yaptığına göre daha iyiydi. Bir taksi ile eve döndük. Ertelenmiş yalnız kalışların provasında ölümlerin bizi insan yaptığını anlıyoruz. Yalnızlığın sırrı bu yüzden zor. Yok oluşumuzu dayanılır kılan ölümü birlikte aşmak istediğimiz candan bir sevginin ve kaybedilmeyecek kadar derin bir güvenin yokluğunda bu yüzden ızdırap çekiyoruz. Bir anın buluşturduğu insanlar, bir anın ayırdığı insanlara dönüşürken, arada kalan duraksayış hayatın haydi deyişiyle, bir adıma daha cesaret ediyor. Bir gülümseme sevilebileceğine sürükleniyor. Gece yaşanacaklara bileniyor. Ayrışmış ihtimallere de kalan bir öykü var. Her seçimin sabahı farklı şeyler anlatıyor. Yaşamın gizemi yaşanacaklara yetmiyor. Payına düşenle kaçışında, bir köşe senin olduğunda, her on yılda nice hikayeler kayıpların içinden bir gün daha kazanacak. Birkaç kelimeye sığınabiliyorsan yaşadıklarından, anlaşılmak umurunda mı? Bir şarkı dinler gibi seviyorsan, bırak o da kalabalığında yüzmeyi öğrensin. Kalbin artık onu kendi tercihlerine uğurlasın. Güneş de gurbete çıkıyor her gün. Sevgi doğduğu yerden uzaklaşıyor. İçin yıllara bir bakış saklıyorsa, bir burukluk duygularına çörekleniyorsa toz kondurup da, öfkeyle kirletmediğin sevgin kıymetlidir sende kalan her parçasında. Hepimiz unutuluşumuzca seçileceğiz. Zaman hatırlamak isteyenlere acımayacak. Yaşamın tadından insanca geçenlerin adlarının ne önemi var. Yaşadıklarımız da, yaşayamadıklarımız da bizim. Yaşamak için uyanıyoruz. Uyku uyanabiliyorsan düşler sunar. Otuz dört yaşımdayım, hayat babamı hala kahvaltıya kaldırdığı için minnettarım. Bir kız kalbimle gözlerini açmıyor diye hüzünlensem de, yaşam kadar güçlüyüm. Bir on yıl sonrasının satırlarında kalabilirsem, kelimelerimde yalnız olmayacağımı hissediyorum. O zaman hikayedeki yerim başka olacak. Sevdiğime şehirler seçeceğim. Bir öykünün sokaklarından evimize döneceğim. Sesler, sessizliğe katılışlarında gürültülerini bırakırlar huzura. Kendimi duyuşumda, sessizliğimi sahipleniyorum. Yastığıma baş koyuyorum. Seni seviyorum anne diyor gözlerimi kapayışımın duaları. Seni seviyorum baba diyor yaşadıklarım. Seni seviyorum kardeşim diyorum umutla. Bir gün kulağıma bir kız da seni seviyorum diye fısıldayacak, beni yaşamak istediklerinde bulacak. Adımı uyanışlarında saklayacak.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home