Gülümseten Sır
Bugün içimdeki sesle konuştuk. Yine bir karara varamadık birlikte. Çankaya’da farklı bir dünyayı adımlarken yüzlerce yüzden birisydim. Kirlenmişlik içinde hepimiz bir şeyler satma çabasındaydık. Bu çaba tarih kadar eskiydi dönüşümlerinde. Bu kadar bariz değildi belki de, bu kadar içimizde değildi yaşadıklarımız. Yalnızlık devrine ilk adım atışımız yaşadığımız sokaklara ağır ağır düşüşümüz. Kayboluşlarımız da bulanık. Bazen hayat güzel bir kadın kadar net. Susturuverilmiş bir kalabalık, kendine yol açışları, yırtıcı akılda kalıcılığıyla zihinleri yaralayışından kaçışları ile iz bırakan güzel bir kadın kadar fani hayat. Ritmin boğulduğu boşlukta nefes alışlarımız kalp atışlarımız. Bir adımın dağıttığı mesafelerde herkes yerini almış durumda. Kontrollü uzaklaşışımız, bazen düşüncelerimizden de derin. Yakınlığımız sıkıcı. Yakınlığımız arzu. Çizgilerin kamçıladığı bir tuvalden kaçan boşluk resmimiz. Karmaşanın birbirine dolandığı anlarda huzur arayışımız deniz. Martılarla göğü geçen gözlerimiz unutuluşumuz. Gözlerimi kapayışıma yaklaş. El ver yalnızlığa. Sevişen bakışlar, suskun geçişler, aldırmaz ayrılışlar, yaşamayı bekleyen her insana bölüştürülmüş rastlantılar, demir ızgaralar arasına elinden düşüp yuvarlanmış bir bozuk para gibi kaybedilmiş anlaşılma fırsatları bizi gülümseten sırrın sokaklarımızı bir güneşin bulutları aralıyışı gibi aşışı. Cebimdeki anahtar kapısının adresini biliyordu. Herkes bir başkasının cebindeki anahtarın gizemini arıyordu.
<< Home