İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Cumartesi, Mart 08, 2008

Teyzenin Hikayesi Şimdi Kim Bilir Nerelerde?

Elinde kırmızı güller yürüyen adam bugünün Dünya Kadınlar Günü olduğunu mu hatırlatıyor? Elimde çiçek saksıları yürüyüşümde Tansaş’ta kova bulamadığımı kestirebilir mi karşılaştığım insanlar? Suların kesilmekte oluşundan kaçımız haberdardık ki? Yorumlayanın suskunluklar. Yorumlayanın bile değil belki yaşananlar. Güneş o kadar da güzel ısıtıyordu ki, sabahın serin oluşuna aldanışımda kazak giymekle hata yapmıştım. Bir başka Cumartesi gününde daha bankaya gidiyordum. Sağlığım yerindeyken kıymetini bilmem gereken bu muhteşem havada geçirmekte olduğum vakti sanki bana sessizce anlatmak istercesine yanıma bastonu, gözlüğü ve kasketiyle yorgun bir yaşlı adam oturdu. Geleceğim yanımdaydı sanki. İkimizin bakışlarının paylaştığı bir yolculukta iskeleden uzaklaşışımızda sağ tarafımda da benden çok daha genç olanlar sevgilileriyle martıları bahane ediyorlardı birbirlerine sarılmak isteyişlerine. Güneşin beslediği yüzlerde yaşlanmanın katmanlarında hikayeler tortulanır. Anımsamaların öldürdüğü insanların torunlarıyız. Yaşlı amcaya sokuldum kelimelerimin suskunluğunda. Ellerini bastonunda kavuşturmuş ne düşünüyordu acaba? Suskunluğunun kaç yıl derin olduğunu merak ettim. Ayaklarımızı vapurun beyaz parmaklıklarına uzatmıştık. Yaa aşkıım seslenişi tüm bekleyişleri dolaştı. Gülüşmeler daha gençti. Aşkım kelimesi terk edilmişler için anlamını yitiriyordu. Yaşlı amca sanki bu seslenişi ağzına almamaya tövbeliydi. Biraz daha gezindim denize karşı oturanların arasında. Başımı çevirişim yaşlı amcanın hemen biraz uzağında baş örtülü yaşlıca bir teyzeye götürdü bakışlarımı. Kıyafeti bizden geçti artık derken sigarasını sömürürcesine çekiyordu içine. Tek ortak yanımız ayaklarımızı uzatmış oluşumuzdu. Ayakkabılarımızın burnunda güneş Karşıyaka’ya yaklaşışımız kadar beraberliğimiz. Göztepe gerisinde kalmıştı hikayemin. Kapıcı Mustafa Abi’nin gülümsemesinden ayrılalı bir saati geçmişti. Ankara’ya hislerimde uğrayışlarımı hiç saklamamıştım. Nedenini bilmiyordum. Amca hala otururken birden yaşlanıvermiş gibi duruyordu. Dinleyebilsem neler anlatırdı kim bilir. Onun da vardır elbet güzel kadınlara dair hikayeleri. Yoksa bir bakış bu kadar suskun ne duyar yalnızlıklardan? Birbirlerini anlamayacak olanlar inmekte. Teyze dalıp gitmişti yaşadıklarına. Önümde yaşlı amca zamanda bir kesit olduk, sıralandık ana. Yaşlı amca sabırlı bastonuna dayandı. Teyze düş çıkarıyordu gözlerini kapayışından. Yaşlı amcanın sol avucu ağır bir şekilde açıldı, kıvamında yaşlı teyzenin omzuna vurdu kaçtı. Teyze kendisi kadar yaşlı adama uyandı. Vapur tüm zamanları indirdi. Üzerindeki kahverengi paltosu kendisinden genç olmalıydı teyzenin. Bir saatin sarkacı gibi salınarak zaman tuttu ilerleyişinde. Kravatı kendisinden genç amca peşinde. Ben de bir köşede. Biri de elinde kağıt not alan adama dikkat etmiş miydi? Sen de bir köşede olmalısın. Sanki yaşlı amca da, yaşlı teyze de tanıdık. Dünü yarın yapan yıllarda herkesin sırası gelmekte. Yaşlı amcanın avucunun içi yaşıyor. Yaşlı teyzenin bakışlarından uzaklaşıyor bakımlı ve alımlı kadınlar. Masa başına gönüllü oturdum. Her an kalkıp gidebilme özgürlüğüm vardı. Özgürlükler canını yakabilirdi insanın. Özgürlükler başına buyruk mudur? Yaşlı amcadan belki de özür dilemeliydim. Hep kendim konuşmuştum sinsice. Onu alet etmiştim onun olmayana. Yazarlar hep hayata ve gerçekliğe haksızlık ederler. Belki de güneşin tatlı tatlı okşayışında, ısınmanın huzurunda çok güzel geçirmişti yıllarını. Belki de hala kahvaltısını paylaştığı ona her değer verdiği yıl kadar yakın olduğu bir kadınla yaşlanmıştı. Belki de avcunu ağır ağır açışını seven bir kadınındı suskunluğu. Belkide yaşayan bir yazardan ne duyabilirsin ki? Belkide kaybolmuştur onun sevgilileri. Belki yazarın sokağı. Belki yazarın gecesi. Belki içindeki kayıp şehir. Kızlar Belkili değil. Onu Belkili Ferit diye tanısanız ne yazar. Yazar azar azar. Yazar zaman kazar. Kelimelerin kalıntılarında keşfedilmiş bir geçmiş uzar. Yazar gördüğü her gerçeği bozar. Teyzenin hikayesi şimdi kim bilir nerelerde? On biri on geçiverdi. Bana sorumluluklarımı hatırlattı. Üzüldüğünü hissettiğim bir kıza sarıldım tek başımalığımda. Öylece susmak isteyişimde Eryaman’da apartmanların birbirlerini karşılayışlarını izleyen bir dolmuştan indi anımsamam. Öylesine karışıktı ki her yaşanan. Düşünen insanın yok oluşundan miras her an yazılabilir. Tercih kabusu görmüş her rastlantı umut eder. Aynaların yansımalarca kırıldığı her parçadan bir hikaye ses verir ana. Çıplaklığı yakışıyorsa ona, benim olmadı diye üzülsem de dönemem bir yaşlı teyze oluşuna. Bu anneanneler, bu babaanneler neler unuttu. Bu dedeler ne acılar avuttu. Güzel bir günde gençliğin açtığı omuzlarda hava ısındı. Güzel kadınlara bir kez daha yaz gelmekte.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home