İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Eylül 28, 2008

Zamanı Geldi Mi?

Sessiz bir oda, sessiz bir karşılaşma, bir şeyler anlatmaya çalışan, kaçacak bir köşe arayan, çekingen, tereddütlü bakışlar, akıldan geçenler, akıl sır almaz günahlar, hem içinde bulunduğu kalabalığa, hem kendine gizlenmiş bir kadın, aklını çelen arzular, aklını baştan alan, utanç verici sahneler, beklentiler, kaçınılmaz, yıldıran hayal kırıklıkları, korkular, endişeler, bitmek tükenmek bilmeyen iç konuşmalar, bitmek tükenmeyen bilmeyen senaryolar, uzayıp giden birbirini takip eden geceler, yastığına başını koyuşu, gözlerini kapayışı, gülümseyişi, cesaretlenişi, daha yalnız ve daha özgür hissedişi, kendine gelişi, güzel bir kadın olduğunu farkedişi, aklımı kaçırmış olmalıyım beni güzel buluyor diye düşüncelerinin yineleyişi, ihtimaller ve olanaksızlıkları, ne bir andan fazlası, ne de azı, varsa bir alınyazı, içinde dokunulmak olmalı, Hiç pervasız olamamıştı. Hep yaşamın heyecan veren duygularından sakınmıştı. Ahlaklı bir kadın olmanın zorluğunu yaşıyordu. Kelimelerden sessizlik türetiyordu. Artık gözü karaydı. Mutluluğu kendinden esirgemeyecekti. Yalnızlığı bir yolunu bulacaktı nasıl olsa. Suskunluğuyla sırdaş bir kadındı. Kendine sır saklayabilecek bir gece arıyordu. Aynaları ketum bir odada hayal etti yalnızlığını. Bıraktı sessizce, yalnız bir adamın gözlerine çıplaklığını. Hangi kadındı? Bir başkası mı olmuştu? Zaten hep bir başkasına dönüşürken yalnızdı. İnsanın kendisi ile de ayrılık söz konusuydu. O masum kadından kurtardı kendini. Sadece kendini suçlu hissettirecek adamlardan uzak durmalıydı. Güvenebileceği bir omuza yaslayacaktı başını. Güvenebileceği bir sessizliğe karışacaktı. Zamanı gelmiş miydi çılgınlığın? Bir adım atma vakti miydi? Onu sessizliğinde kıstırabilecek miydi köşeye? Onu kendinde hiçbir söze fırsat vermeden yakalayabilecek miydi? Onu dudaklarında susturabilecek miydi? Acı çekmeyi, hatıralarıyla varolmayı göze alabilecek miydi? Kim demişti ki kadın olmak kolay diye. Duygularını, gecelerini keşfetmek kadın olmaktı. Kadın olmak yalnızlığının hakkını vermekti. Kadın olmak şehrin sokaklarını birbirine düşürmekti. Kadın olmak uykuya dalmadan kendine sevgiyle, sessizce gülümsemekti. Hiç de geç kalmamıştı. Hala güzel buluyordu kendini. Hala tüm aynalar laf atıyordu ona. O tüm karşılaşmaların seçici ve güçlü kadınıydı. O yalnızlığının hakimiydi. Neler hissettiğinden vermek istiyordu cömertçe. Paylaşmak istiyordu kadınlığını. Saçlarında bir prensin elinin gezinmesini düşlemiyordu. Hür ve rüzgarlı, halkın içinden gelse yeterliydi. Tutunan bir kadın olmayacaktı. Savrulan bir kadın olmak, düşen bir sonbahar yaprağı gibi adressiz yaşlanmak, vebaline kavuşmak zordu. Sonsuzluğun sonlandığı bir yerdeydi. Nefes alışlarını hızlandıran bir gecede hayal ediyordu. Bilinçli ,kararlı ve nasipliydi. Kısmet derken ne istediğini biliyordu. Artık farklı bir kadındı. Artık sessizliği onsuzdu.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home