İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Nisan 05, 2009

Kelimeleri Elbet Kavuşturacağız

Karanlığı aradım, seni gülümserken buldum. Tüm oyunlardan kendimizi asla azat edemiyoruz. Seçebildiğimizce bir yola kavuşuyoruz. Sana uğrayan her mekandan, sana kısacık da olsa saklanan, sana seni katıp da, seninle beni yakalayan hayat hakkında düşündüm. Yanı başımdaki pencerenin kadını, senin araladığın perdenin izin verdiğince baktım gökyüzüne. Elini tuttum, zaman beni bırakmasın diye. Frida filminin parçaları eşliğinde gözlerimi kapayışıma sığdırdım tüm hayalleri. Elin boş dönmeyeceğini biliyordum. Bana Manchester’dan özlem getirdin. Bazen kendimi kendime affettiremem. Bazen başım tercihlerimle derde girer. Bazen hayatın güzel anlarını israf edişimden pişmanlık duyarım. Geçmişimle hesaplaşmamdan sadece bazı aldığım dersleri kurtarabildim. Kim daha tecrübeli değil ki? Meslek tercihim doğru mu? Yoksa kaderim yaratıcı değil mi? Yalnızlığımı paylaşan müzik seni bana anlatıyor. Sevgin bana rehberlik ediyor. Sana güneş gibi sarılıyorum. Sana mavi bir deniz gibi sokuluyorum. İçim baharı yaşayan ağaçlar gibi şakıyor. Kendini daha iyi ifade edebilmenin bir başlangıcı olmalı. Yeterince cesur değilim. Neden heveslenmek küçümsenir? Küçük bir çocuk gibi büyütebilseydim heveslerimi. Yüklerinden vazgeçmesini başaramayan bir adam mıyım? Özen gösterilmiş bir sessizliğin saklı okyanusunda keşfin sarhoş misafirleri eğlene dursun, ben gözlemciyim. Kelimelerin kaybolduğu anlarda hayran hayran etrafına bakınan, gözleri tüm olup bitene müteşekkir ışıldayan ben durup da dinliyorum evreni. Zerre kadar sonsuz içim. İnsan kaderin atomunu parçalayamadı henüz. Tercihimde uçan kuşları izledim. Sınırlar denizdeki dalgalar gibi akıyor. Çizgileri kağıda saplayan bir ressam. Renklerle anı yoğuran bir ıssız baş belası. Masum, dağınık, başaramamanın keyfine hasret bir adam. Yorgunluğunun perisi sevgilisinin gözlerinde zenginleşen bir yoksul. İsyanları olgunlaşmış bir adamın zihninde deniz farklı olmalı. Artık rolümden kendimi ayırt edemiyorum. Oldukça kalabalık bir sahnede aslında şikayetçi değilim. Hikayenin imkanları çok. Neler yazıyorum? Yönünü kaybetmiş, önüne kendini yetiştirmeye çalışan sarhoş bir adam gibi yalpalamak, yaşadığın ana çarpmak esrarengiz. Hepimiz bir yerlerdeyiz. Hepimizden kalan bir gecede, hepimize yetecek kadar bir gündüzde kavgamız kimle? Gözlerimi kapayışımda gülümsemenin izini sürdüm. Bir an önce dön istedim. Duvardaki rahmetli annemin resmine baktım. İnsan kendi eksikliğini anımsayabilir mi? Kimi insan hiç aklını karıştırmadan ölme huzuruna sahip. Kimi insan yalnızlığına hiç soru sormadan geçirir ömrünü? Seni ayrılığında yalnız bırakmadım. Heyecanla kıyıya haber vermeye çalışan sokaklar kadar hızlı koştum. İkimize ait bir gelecekte gözlerini kaçırmamaya çalıştım. Hayat içinde duruşu hasar görmüş bir adamı sevebilmek eminim kolay değil. Eminim suskunluğum zorlu. Birer kadeh kırmızı şarap ve mum ışıkları bazen sessiz çekilmez. Sır saklamayı başaramayan bir yazarın yüreği nasıl olur da kelimeleri bir araya gelmeye ikna edemez? Kelimeleri elbet kavuşturacağız. Manchester’da son gecen. Senden payıma anımsamalar düştü. İyi geceler Fulyacım. Şu anda Frida’dan Solo Tu parçası yaz esintisi gibi saçlarımı okşuyor. Serin bir kumsaldaki çıplak ayaklar gibi hissediyor müziği ruhum. Yürümenin kendinden geçip de dansa dönüştüğü bir kumsaldaki hayat gibiyiz. Yıldızlarını söndür de yat.



0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home