İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Cumartesi, Eylül 22, 2007

Hiç Konuk Ettin Mi Yalnızlığı Gözlerini Kapayışına?

Sabah yatağımda dönüp duruşlarımda kontrolden çıkmış Ayşegül’e mesajlar yazıp taşmıştım hissettiklerimden. Cevap vermeyeceğinden emindim ama yine de bekledim özlediğim bir sesin sabahıma sokuluşunu. Azap duydum sessizlikte. Kalbim dolduruyordu gözlerimi ve boşalan suskunluğunu. Cevapsız kalan soruların baskınına uğradı mı hiç düşüncelerin? Hiç konuk ettin mi yalnızlığı gözlerini kapayışına?

“Günaydın içtanem! Biliyorum bu mesaj senin için çok erken ve her şey için çok geç. Attığım bu mesaj beni daha da aciz gösterecek olsa da umurumda değil. Dün gece de, her güzel şeyde olduğu gibi kendimi üzdüm. Yine fotoğraflarına bakmadan yapamadım. Kalbinde artık beni duymadığının farkındayım. O kadar çok şey var ki sessizliğine soramadığım. Seni kaybetmiş olmaktan üzgünüm. Yorumumu haklı olarak silmişsin, diğer bırakmış olduklarıma varmamış gözlerin. Artık uzak dursam senden kalandan iyi olacak. İnşallah kalbim bir gün seni seviyorum demeyecek ve senin beni hissedemeyecek oluşunda kendini üzmeyecek. Yine de seni merak ediyorum. Uykulusundur seninle uyandığım bir anda. Belki daha da geliyordur saçma. Hiç mi özlemiyorsun? Oysa ben seni çok özlüyorum. Hala çok konuşuyorum.”

“Sevdiğim ve değer verdiğim bir kızı taciz ediyor konumuna düşmek ne acı. Her fotoğrafın sende küçük küçük keşfetmeye başlamış olduğum duygularını yüzüne yansıttığından, hatırlattıkları beni yaralıyor. Ben de senin için değerli kalabilmek isterdim. Ben sana güzel bir kızın fotoğrafı gibi bakmadım, birlikte güzel bir yaşam gibi baktım. Biliyorum bir anlamı yok seni sevmemin. İşe girebildin mi?”

“Her gün bakıp da seni düşündüğüm mavi kadar güzel olmuş siten. Gelip geçen duygular gibi çiçekli yağan. Odamdan çıkacağım, evim(iz)den uzaklaşmaya ihtiyacım var. Maviyle kahvaltı yapacağım Pasaport’ta. Bana ne, diyordur kalbin.”


Fulya’nın bana yönlendirmiş olduğu “Sonrakini Beklemek” adlı kısa film beni çok etkilemişti. Bir anda kendimi düşlere inanmak isteyen kadınla özdeşleştirmiştim. Bir gözyaşıydı incinmek. Bir boğazında düğümlenişti hıçkıra hıçkıra yalnızlık. Bu duygularla bir mesaj daha atmıştım Ayşegül’e.

“Sana kısa bir film gönderdim nasıl hissettiğimi anlatan. Ben de Ankara metroda bakakaldım.“

Kendimi kötü hissediyordum. Dostum Fulya’yı aradım. Bir taksi yetiştirdi hüznümü candan bir teselliye. Sanita Kafe’de oturduk paylaşmak istediklerime. Bir bardak portakal suyu huzur veriyordu avcuma. Kokusunda hava güzeldi. Fulya karnı aç olduğundan önce sıcak bir çorba içmek istemişti. İnsanın bir dinleyeninin olması ne kadar da değerliydi. Saat üçte kuaföre gidecek olduğu için Fulya ile kalktık bana yük olmasın diye birlikte taşıdığımız üzüntümden. Onu evinde dönmesini beklerken, kanepeye uzanıp Dream Land albümünü dinledim. Biraz zaman geçti gözlerimi kapayışımda. Richard Hawley’in Coles Corner parçası bana pencereye kadar eşlik etmişti. Manzara içimi kelimelerle buluşturdu.

...Bir kuşun selamı dönüverince kıyıyı Fulya’nın penceresinde bulutlar. Gözlerini yaslamak istediğin bir akşam oluverir açık mavi gökyüzünün yastığı pamuksu çatı. Bakışların dinlenmek için kaçıştığı köşelerin sadeliği kelimelerimi dolaştırıyor. Bir koltuk sessiz, bir kedi yavrusu gibi kurulmuş küçük kırmızı.“

Yazarken kapı zili çaldı, anahtar sesini Fulya’nın içeri girişi takip etti.