İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Eylül 16, 2007

Gerçeği Yıkan Yaratıcı Göz

(Gün içerisinde içimle konuşmalarımdan.)

Bir kızla sarhoş olmuş, içimden hissettiklerimi çıkartışımda rahatlıyorum. Bir gün başımı döndürmeyeceksin, sen başka ayçiçeklerinin olduğunda.


Ne anladınız ki yazdıklarımdan, her şey gelip geçiveren ömür gibi.


Her şey ayrı düşmüş gözleri kapayışların. Bir şehir, bir kasaba, bir köy ya da bir çadır sana çekilen. Bir nefes seni dolaşan, uyandığın sürece. Bir gözlerimi açış duyulmayış. Bir öpücük olsa anlatmak istediklerin. Duymak buysa, hayat olurum sana. Konuş hiç susma, bir sessizlik açtım ana. Seni seviyorum diye doldurdum yalnızlıklarımı.

1 Comments:

Blogger Mırıldanıyorum said...

kadın dalgın şarkılar gibidir,yer yer hüzünlü yer yer neşeli. adam ise içki sofrasının dağınıklığı kadar dağılmıştır o günlerde.hem sebepli hem sebepsiz bir dağınıklıktır bu, ucu bucağı görünmeyen.
kadın adama bakar uzaktan ve der ki, gönül yarasıdır bu olsa olsa, belki kendi de aynı dertten daha önceleri mustarip olduğundan öyle zannetmiştir, belki de doğru tahmin etmiştir.

kadın adama der ki, " sanırım bir derdin var, sanırım bir kadınla ilgili. ve yanılmıyorsa hislerim, aslında çok fazla derinlerde değil bu. hani küçümsemek maksatlı değil ama sanki derinlik yaşadığın şeyde değilde sende gibi".

adam " nasıl yani?" der.

kadın açıklar; şöyle ki; bazen biri çıkar karşına, tanıdık bir gülüş, sıcak bir söz, ansızın bir yakınlık doğurur. ansızın akar gidersin ona doğru. zamanla bu akıp gidenler çoğalır. yaşam sanki ona akmaktan ibaret gibi gelmeye başlar. ama sana akıp gelene çok da dikkatli bakmazsın o sıralarda. artık güneş daha parlkatır, dünya daha güzel. eşyalar bile daha yenidir evde. herşey onu bekler gibidir sanki. oysa yanılırsın. derin bir hüzündür, uzun süren sessizliklerdir bu yanılsamaya sebep. senin karşındaki kişiye yüklediğin onlarca anlam, aslında sadece sana aittir, sen yaratmışsındır onları. işte bu noktada hüzün ufak ufak baş gösterir, ilk başlarda belli belirsiz yoklar,sonraları giderek şiddetlenir, iki kişilik düşler birden daha koyu yalnızlıklara iter seni. çünkü sen elindeki anlamlarla hergün ona sevinçle koştuğunda, isimsiz ve görünmez duvarlara çarparsın. ondan mı kaynaklı bu? hayır. çarptığın aynadaki yansımandır, kendi yalnızlığına çarpar durursun. camın yanlış tarafında kalmış,dışarı çıkmaya çalışan sinekler gibi. üstelik bunun farkında bile olmadan. oysa böyle olmamalı. yaşanacaksa , yaşanmalıysa, uğruna dertlenip içilecekse, içsel yollara düşülüp düşsel ejderhalarla savaşılacaksa, bu kişi, senin yarattığın anlamlara sığınmış biri değil, kendi ve yepyeni anlamlarıyla çıkıp gelmiş biri olmalı. ancak böylesi değer olur, değerli olur. ama işte camın aynı tarafında bir sinek bulmak zordur, çok ender çıkar karşına. ve işte ancak o zaman aşk hakkıyla içi doldurularak yaşanabilir. simülasyon olmaktan çıkıp kanlı canlı, dolu dolu bir duygu haline gelir. çok yanılmış, aynalara çok çarpmış bir sinek diyor bunları, ciddiye al..:)

23 Eylül, 2007 19:22  

Yorum Gönder

<< Home