İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazartesi, Şubat 11, 2008

Lamartine Otel 1302 Numaralı Oda

Kahvaltı salonuna girmekte olan turistler gülümseyerek masalarına yerleştiler. Dün gece uyumakta geç kalmıştım yan odada kalanların sevişmeleri duyuluyordu. İstanbul insanı yalnız hissettiriyordu. İnsan özlemleriyle baş edebilmeyi öğrenmeliydi. Yazar kimliğimden mi bilmiyorum hep hikayelerin içine çekiliyordum. Uçakta koridorun yanında solda oturuyordum. Koridorun sağındaki mini etekli bayanın sürekli bacaklarını örtme çabasında zihninin karışık olduğu dikkati çekiyordu. Bagajımı alıp da Havaş otobüslerine yönelmiştim ki bir bayan bana seslendi. Uçakta yanımda oturan kişi olduğunu fark ettim. Taksiyle gidelim mi, ücreti paylaşırız dedi. Kabul edişim şaşkınlıktandı. İkimiz bir yolculuğa yakalanmıştık ya da ben davetlilerdendim. İstanbul’a erken geldim, iki saat yalnız başıma nerede oyalanacağım erkek arkadaşım gelene kadar, şarjım da bitme üzere söylenişinde beraber bir şeyler içebiliriz sözünü duymak ister gibiydi. Sorular soruyordu hakkımda, bana kısa bir hikayede eşlik etmek istercesine. Yalnızlığı tercih etmeli miydi insan? Taksinin beni Taksim’de indirişinde kıza yirmi YTL uzatışımda isterseniz bir kafeye gidelim diyemedim. Otelime çantamı bırakmaya gidişimiz bir kıvılcım olabilirdi. Gece Ayşegül’ü düşündüm. Beni kendime yaptığım haksızlıklardan kim kurtarabilirdi? MP3 çalarımı açtım. Müzik dinlerken, boş bir otel odasında pencerenin kenarındaki bir turuncu sandalyede oturuyordum. Yeni kahvaltı ettiğim için yatağıma dolu mideyle uzanmayı istememiştim. Gözlerimi kapayışımda bir okyanus oldum balık sürülerinin telaş okları gibi akışa saplandığı, rüzgar oldum güzel bir kadının saçlarından geçen, sevişmek için odalarına dağılan çiftleri duydum koridorlarda, caddelere dağıldım kalabalıklar arasında, yaşlandım, özledim, sana yokluğunda karıştım. Birazdan eğitim salonuna inecektim. Orhan Veli’nin bu şehri nasıl duyduğunu hissettim. Yaklaştım, derinleştim. Şimdi biraz sakinleştim. Daha uyanmamışsındır diye düşünmek sevgi midir? Fulya beni saran karanlık sokakları görmüştü. O sokakta Ayşegül’ün ayak sesleri vardı. Beni sevmeyen Ayşegül’ün ayak sesleri. Beni sevmediğini canımın yanmışlığı söylüyordu. Sevgi benim tanımlamamdan kurtarmıştı kendini. Bu şehri yalnız yaşamak istememiştim. İstanbul’da olmak güzel. Yağmuru bekleyen karşı binanın bacası tütüyor. Dumanın kayboluşunda omzuma dokunmuyorsun. Otuz beş yaşındayım. Gözlerimi kapayışım yüzümü yıkayışım oldu. Aynayı buruşturdum, yansımalar kağıt oldu. Bir hikaye gibi savurdum yaşadıklarımı. Kalan duvar oldu gözlerimi çevreleyen. Suyun serinliği damladı yalnızlığıma. Beni bana veren bir iç konuşma. Ellerim ışığa uzanan. Çıplaklığım seni kuşanan. Odamdan çıkışım hala aldırıyor oluşum. Gözlerle buluşmaya geç kalıyorum. Düşüncelerde sabah saat sekiz buçuk olmak üzere merdivenlerde. Asansörün tuşu yok etmiyor katları. Hala beni sarıyor vücut hatları.

09-02-2008

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home