İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Şubat 25, 2007

Eski Yazılarımdan Bir Tanesi Daha...

Kaç insan kendini yalnız hissediyor acaba? Sinemadan çıktım ve hızlı hızlı yürüdüm fuarın 9 Eylül Kapısı’na doğru. Bir çift bana Golf Restoran’ın yerini sordu, ben de düşüncelerimden sıyrılarak bilmiyorum dedim. Sinemada gözlemlediğim insanları düşündüm, arkamda oturan adını bile bilmediğim , bana biraz eğilir misiniz lütfen diyen sarışın kızı, yanımda oturan siyah saçlı , uzun boylu erkeği ve kız arkadaşını, yerini beğenemeyip oturup kalkanları ve hayatlarını. Fuardan çıkıp da yaya geçidine geldiğimde de bir insan kalabalığı içinde idim. Yolumun üzerindeki otobüs firmasının bürosunda bir erkek görevli oturmuş bekliyordu. Bu bekleyiş ne kadar anlamlı diye sordum kendime. O sırada bir erkeğin boynuna sarılmış asılı duran bir kızı fark ettim. Onların hayatı daha anlamlı diye geçirdim içimden. Metroya inerken de insanlar vardı çevremde. Önümde duran vagonlardan birinin içine daldım. Yine farklı insanlar, farklı yüzleri ve ardında sakladıkları gerçeklikleri vardı. Benim için önemli olan kişilerin yürüdüğü yollarda kimler karışıyordu acaba hayatlarına? Herkesin yüzü yalnız mıdır, biri dokunsa da ? Bizler de birbirimizin hayatında Golf Restoran’ı soran insanlar gibi miyiz? Metroda evime gelirken karşıma oturan adamın da benim gibi anlamsız kaygıları var mıydı, yoksa bıyıkları hakkında önyargılı mıydım? Bıyıklı adamların felsefesi olamaz mı? Onlar hayat kadar gerçekçiler mi? Bıyıklı adamlar gidip geldikleri işin anlamsızlığını sorgulamazlar mı? Geleneklerin mi bıyığı olur? Benim gibi bıyıksız aptalların yalnızlığı hakkında düşünmediğine emindim. Yazmayacaktım, hele sevdiklerime hiç yazmayacaktım.
Eve geldim. Yıkanmış perdelerin takılmasına yardımcı oldum. Yorucu bir iş, tıpkı sabahtan beri temizlik yapan Aysun Abla’nın yaptığı iş gibi. Perdeleri ona taktırtabilirdik. Hayat bu değil mi, birbirinin esareti üzerine kurulu. Sevmediğin işleri bıyıklı insanlara yaptırtabilirsin. Bıyıklı olanlar alınmasın, dedim ya önyargılıyım ve köleyim aynı zamanda. Bir de kendini akıllı sanacak kadar küstah. Prenses acaba perde takar mıydı? Perdeleri taktık ya, gece giremez artık benim gibi romantiklerin dünyasına.
Göz doktorum , göz tembelliğimi fark edemeyip benim hayatımı değiştirdi farkında olmaksızın. Bir keresinde ben bu çocuğun göz tembelliğini nasıl fark edemedim demiş aileme ve benim hayatta muvaffak olamayacağımı söylemiş. Belki de kehanetinde haklıydı. Farklı görüyorum, ne karanlık ne de aydınlık hayatım. Alacakaranlık gibi hiçbir yere ait değilim. Geçiciyim çalıştığım mekanlarda, sevdiklerimin hayatında. Sesleri, görüntüleri, hayatı içime atıyorum. Bir şeyler satmayı çalışan insanları, çabalarını anlayamıyorum. Bir işletmeci olarak kar etme motivasyonum yok. Doktorlarımız bile benden daha iyi işletmeci, bugün sağlık gereçleri satış elemanlarının anlattıklarına bakılırsa.
Yazmayacaktım değil mi? Otuz bir yaşıma doğru, insanlar gelip geçerken hayatımdan daha fazla sorgulamamalıyım. Artık biliyorum bir perdeyi asamayız. Hayatın içinde yürüyorum. Zihnimde denizler, karanlıklar, dalgalar ve nice anlamsız gezintiler. Kaç sessizlik geçti hayatınızdan? Sesli zihinleri dilinin ucunda insanlar gözlerini kaçırdı mı sizden? Bakıp da daldınız mı yalnızlık oyununda insanların yüzlerine cüretle? Kaçına sevdiği bir kız yada erkek aynı hisleri paylaşmadığını söylemişti onlara? Hangi oyunları oynayarak dönüyorlardı başka oyunlara? Kapıyı çaldıklarında eşleri yada sevgilileri mi açacaktı kapıyı, yoksa yalnızlığın soğuk anahtarlarını mı taşıyorlardı ceplerinde? Bugün ben de bir oyundan döndüm. Otuz yaşımın son günlerinde bir işim var oyununda başarılı mıydım? Depodaki tüm cerrahi aletleri satsam heyecanlanmayacak iken, ben kimi kandırıyordum? Alt komşularımız da mutlu oldular, işe girdiğim için. Belki de hep sormaktan yorulmuşlardı, ne oldu işe girdin mi diye? Bir de evlenirsem ne çok kişi kurtulacak yorgunluklarından. Belki bir gün ben de bıyık bırakırım. Mutluluğun bıyıkları varmış erkekler dünyasında. Kadınların onları terk edişinde bu kadar parçalanmazlarmış. Zaten onlar genelde terk edenlermiş ve güçlüymüşler. Duygusallık saçları döktüğü gibi bıyıkları da dökermiş ve bu yüzden onların hayatında yeri yokmuş. Hem önyargılı hem de zırvalıyor diyebilirsiniz. Kaç bıyıklı kendini yalnız hissediyor acaba? Palabıyıklıların denize bakıp da hüzünlendiği olmuş mudur?

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home