İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Cumartesi, Şubat 24, 2007

Kelimelerin Buluşma Sendromu

Bir başka uyanışta yazılacak, uyanmak kısmetse. Biraz düşünmek kafi. Biraz da yaşam çalınırsa söze, el verir düşler bize. Yakında buluşmak dileğiyle, mesafe bölündükçe.
/
Bugün kırk dokuz yaşında kalp krizinden hayata veda eden amcamın oğlunun köydeki evindeydim. Sabahın erken saatinde yola çıkmıştım. İndi bindi olunca bir buçuk saatlik yol üç buçuk saati buluyor. Aydın'a kadar otobüs ile gittim. Sonra da dolmuşla köy yoluna vardım. Vasıta yoktu ben de hava güzel olunca iki kilometrelik yolu yürümeye karar verdim. Manzara beni düşündürdü. Çocukluk arşivimden zihnimin çıkarmış olduğu anımsamalarla adımlamakta olduğum yol arasında inanılmaz bir fark vardı. Her taraf çöp içinde can çekişiyordu. Asıl darbeyi bir zamanların pırıl pırıl akan çayının zift siyahı rengi vurdu. Şehirlerimizdeki dereler çoktan zehirlenmişti de, ya köylerimizin bakir suları ne zaman kirletilmişlerdi. Birkaç zeytin işletmesi varmış atıklarını dereye boşaltan. Amcam Büyük Menderes'in suyuyla tarla bahçe sulamak katliam dedi. Nasıl temizleyeceğiz insanımızın ruhunu. Biz böyle bir millet miydik? Kokuşuyor, çürüyoruz. En acısı umursamazız. Sadece İhsan Abi'nin cenazesine gelmemişim. Babamın köyünü de gömmüşüz. Yol bana annemin mezarına kadar eşlik etti. Elimdeki beyaz ve kırmızı karanfilleri annemin ve babaannemin mezarlarına koydum. Fazla kalamadım, baş uçlarındaki zeytin ağacı daha vefalıydı. Birkaç dua mırıldandım. Diz çöktüm mezar taşının başında, konuşmaya çabaladım. Bir anlamı yoktu sayıklamanın. Komşu tarlada toprakla boğuşan köylülerin sesi bir dua gibi sokulmakta idi mezarlığa. Beni uzaklaştırdı adımlarım. Birkaç dakika içinde bir odaya toplanmış ağlaşmaların içindeydim. Nasıl bir sahnedeydik. Etrafa saçılı akrabalarımın arasında sessizliğimle baş başa bir ölümün hikayesini dinliyordum. Duvardaki resimlere bakarken ilk kez geldiğim bu evde kendi hayatımı sorguladım. Yazmakta olduklarımı düşündüm. Ne kadar gerçek ki bu oyalanmalar. Annem de erken ayrılmıştı aramızdan. Ben yazdıklarımdan fazlasıyım. Kimseden yok farkım. Yol kenarında kuru incirin kokusuyla karışmış papatya kokusu nasıl da hoştu. Ne hissetiğim benimdi. Düğünler ve ölü gömmeler, bizi içine alan törenler. Ağızdan çıkan söz söyleyenin değil sanki. Pekiştirilmiş tesellinin kulağıma çalınışında annemin cenazesi aklıma geldi. Herkes ölüm Allah'ın emri diyordu. Hatta bazıları emri kelimesini bile telaffuz etmeden ölüm Allah'ın deyip geçiyordu. Dostlar sağolsun. Bir gün öleceğini bilenlerin öğrenilmiş tekerlemeleri hiç de çocuklara göre değil. Birkaç gün sonra hayat eski akışında kalanları avutacak. Rahmetli annemin dediği gibi üç gün ağlayıp unutacaklar. Geçmiş yaşanmışı sindirecek. Toprak içine alacak son bulan yalnızlıkları.Kelimelerin buluşma sendromu böyle anlarda daha güçlü. Duygularım geç kalmak istiyor söz verdiğim randevulara.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home