İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Haziran 03, 2007

Sevme Sanatçısı Olmak O Kadar Kolay Değilmiş

Derya'nın msn'de paylaştığı "Hayat, siz başka planlar yapmakla meşgul iken başınıza gelendir." şeklinde dilimize çevirebileceğim "Life is what happens to you while you are busy making other plans." sözüne tamamı ile katılıyorum. Bir aile olabileceğimiz düşünden 2 Mayısta bir anda uyandırıldığımda Ayşegül ile planlarım oldukça farklıydı. Kendin olmakla mutlu olmayı öğrenmek yalnızlığa farklı bir anlam yükleyebilir. Bugün yeni hayatımın başlangıcı, herşeye yeniden başlıyorum, tüm iyi şeyler bana sunuluyor, yaşadığım için müteşekkirim, çevremdeki tüm güzellikleri görebiliyorum, tutkulu ve kararlı yaşıyorum, hergün gülmeye ve oyun oynamaya zamanım var, uyanık, enerji dolu ve canlıyım, hep hayattaki iyi şeylere odaklanıyor ve onlara şükrediyorum, herşeyle barış içinde bir bütünüm, sevgiyi, neşeyi ve bolluğu hissediyorum, kendim olmak için özgürüm, insana bürünmüş mükemmelliğim, ben hayatın kusursuzluğuyum, ben kendim olduğum için teşekkürü borç biliyorum, bugün hayatımın en iyi günü diyerek kendini telkin edebilmek bir duanın iyi geceler deyişinde.
Paul Verhaeghe'nin Yalnızlık Zamanında Aşk adlı kitabının Türkçe çevirisinin arka kapağında şöyle bir yorum vardı:
"Freud aşk üzerine yazar, Lacan da. Bu kendi içinde alışılagelmiş birşey değildir çünkü aşk konusu bilimsel tartışmalar için uygun bulunmaz. Sosyal bilimlerde en azından ilişkiler üzerine odaklanılması gerekir: 'bozulmuş ilişkiler', 'iletişim problemleri', 'seksüel bozukluklar' ve diğerleri. Katı bilimsel dünyada aşk düşüncesi şiirsel ve dolayısıyla nihai olarak hormon ve genlerde temellendirilmiş konumlara indirgenmesi gereken bir şeyin yarı pişmiş tarifi olarak görüldü. Freud'un artan ilgisi dikkate değerdir çünkü o özellikle aşkı ayrı bir konu olarak dürtülerle beraber fakat onlardan bağımsız olarak incelemiştir. Farklı bir şey vardı, fakat ne? Onu tarif etmeye çalışmak neredeyse bir imkansızlıktı. Freud da, Lacan da aşık olmak ve aşk arasında bir ayrım koymuşlardır. Freud aşık olmayı hipnoza ilişkin olan, büyü etkisinde bir şey olarak görür. Lacan aşık olmanın narsistik özelliğini tarif etmek için yeni bir kelime sunar, 'L'hainamoration' - haine, amour, admiration, (nefret, aşk, hayranlık). Öteki üzerindeki yansımada kendimizden ya nefret eder ya da aşık oluruz ve en güçlü afrodizyak başkasının bize aşkını açıklamasıdır."
Ayşegül'ün beni bırakışında bu açıklama farklı bir anlam kazandı yaşadıklarımda. Hem onun sevgisini hem de onda kendimi kaybetmiştim.
Bu satırlardan önce şu ifadeler vardı kitabın arka yüzünde büyük harflerle yazılmış olan:
"Freud'a göre, her erkeğin hayatında üç kadın vardır: ona bakan kadın, onu içine alan kadın, ve onu yok eden kadın. Her üçü de anadır: kendi anası, çocuğunun anası, ve onu geri alacak olan toprak ana."
Bu yaklaşım beni gerçekten çok etkiledi. Biz erkekler kadının içindeydik. Sadece bir sevgiden kovulmak değildi üzücü olan. İlk kız arkadaşım beni terk ettiğinde, bir psikologla hissettiklerimi paylaşışımda bana sen kaybetmiş olduğun annenin yerine kız arkadaşlarını koyuyorsun dediğinde bu ifadeyi anlamak bana zor gelmişti. Yaşam bana öğretiyor. Sevme sanatçısı olmak o kadar kolay değilmiş.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home