İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Çarşamba, Ağustos 01, 2007

Sessizlik Laf Taşır

Hepimiz kısa bir hayatın sonlarını yaşıyoruz. Kimimiz ne istediğimizden emin değiliz ama ne istemediğimizi çok iyi biliyoruz. Aslında hiçbir şey olduğundan karmaşık değil. Tercih bir kişinin olduğunda, pişmanlık diğer kişiye kalıyor. Zaman, zor da olsa aramak arzusunu bastırıyor. İhtiyaç bir şeyin eksikliğini duymaktır, aşk ise yalnızlığın doyurulması. Bir ses eksikse hayatından, için acı çeker. Eksiklik sessizlikse, yarınını geçmişin besler bir umut kıvamında. Hak etmediğini anlamak, seviyorsan o kadar kolay değildir. Sesler içinde bir tek sesi bulamamak, farklı bir kayboluştur. Sevdiğine bile soramazsın artık. Bildiklerine ve bilmek istediklerine mahkum, özgür değilsindir yalnızlıkta. Bir ilgi noksanlığında, neden onu kendinden arttırıyorsun? Neden hayatından eksiliyorsun? Aşk eksilmek mi? Yarını eskitmek mi yaşam? Artık gülümsemeni yenileyebilmelisin. Bir kaçış planın olmalı evladiyelik sırdan. Sevildiğini anlamak o kadar güç ki. Suskunluğun limanı huzur vermiyor. Kalbi bana varmıyor.

(Bu yazı sabah evden çıkmadan, geç kalmak üzere olduğum duygusunda kelimelere sakladıklarımdan. Altı buçukta cep telefonumun alarm saatinin çalmasını dikkate almayan uyanışımın dokuz dakikalık ertelemelerle saat yediyi bulmasıyla yatağımdan kalkışım, bir gömlek ütüleyişim, ütüye azaldıkça su ekleyişim, sonrasında pantalonumu da ütüleyip, banyoya yönlenişim, duş alışım, kurulanışım, aynanın aşina olduğu yüzümü köpürtüşüm, traş oluşum yalnızlığım beni işe uğurlarken, sabahımı yalnız bırakmayan tekrarlar. )

Kendi içinde sürgündesin. Artık ait hissettiğine dönemezsin çünkü sınır dışısın. Senin sınırlarınsa mavi, her an gelecekmiş gibi. Senin düşüncelerin deniz. Uyanışı bana günaydın demiyor artık.

(Sabah evden çıkışım tekrarın ezberini kuvvetlendirirken, elimde 1 YTL fırından kepekli bir kumru aldım, ceketim elimde. Hızlı adımlarla metroya indim, görevliye yine bir ben günaydın dedim geçerken, yürüyen merdivenler de düşüncelerim kadar derine iniyordu, bu sefer şanslıydım beklemedim, kapılar açıldı, yüzlerceydik, cama yansıyan benim yüzümdü, benim yüzümdendi her şey, Konak’ta ayrılmak bir tercih değil, gereklilikti, adımlarım bu sefer de geç kalmış, sekiz kırk vapuruna yetişmiştim, yine iki küçük şişe su vardı maviyle yola çıkışımda, çabucak yiyivermiştim kumrumu, fırının adı vardı kese kağıdında, güzelce katlayıp onu çöpe atışımda, yine uzaklara dalıp gitmeler kelime çıkarıyordu denizden.)

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home