İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Cumartesi, Eylül 20, 2008

Derdim Bakmakla

Yeni uyanmışlığın dağınıklığında yatak düşler coğrafyası. Gün ışığıyla gelen sakinlik, odamın yalnızlığıma katkısında sessiz. Pencerem kendi halinde, koca İstanbul’un içinde. Perdeleriyle, beni yansıtmış aynalarıyla, Taksim Hill Oteli de anımsamalarımda belirsizleşecek. Sandalyemi aydınlığa çektim. Martılar sessizlikte dökülüyorlar. Bakışlarımın bulduğu manzarada metruk bir bina, geniş bir çatıyla komşu. Yağmurda bir başka olmalı dostlukları. Sırdaş mekanlar, kalabalığın arka sokaklarında, ıssız ve merak uyandıran saklanmışlıklar penceremin armağanı. Pervaza konmuş bir kuşu ürkütmek istemezcesine bakar gibi yanaşıyorum hayata. Saat dokuza gelmek üzere. Üç boyutlu bir fotoğrafın içinde yazarın fırçası acizlik ustası. Hava bulutlu. Düşüncelerle varılan bir aralıkta, sonsuzluk peşine takıyor insanı. Yerleri paspaslayan bir adama ilişti gözüm. Onlarca pencere, rüzgarı anlatan yapraklar. Arada kalmışlığın tanıklarından birinin kaleminden özgürleşen sessizlik, bu muhteşem karmaşıklığı çözmek gayesinde olamaz. İstanbul Boğazı’na inen, çatılarla bezeli bir hayranlıkta yerim vardı. Güzel bir kahvaltı sofrasında kendi ritmimde yaşadım ve aldığım her nefesin hakkını verdim. Bugün Fulya’nın doğum günü. Belki bugün yağmur yağacak. Bacaların gölgeleri arasında da mesafe var. O kadar doluyuz ki, bazen anlatmak istemek de kafi değil. Balkondaki saksılardaki kırmızı çiçekler sizi farkettim. Umursayıp umursamamanızla değil derdim. Derdim sevmekle. Derdim bakmakla. Yazıyorsam sessizim. Derdim kelimelerim değil. Duyuyor olmam içim. Duyduklarımsa gözlerim. Suskunluğum dert değil. Güneş boyadı binaların cephesini. Ayrılmak isteyişlerin hikayesinde akşam uzak gibi görünse de, yakalayıverecek bizi. Dokuzu beş geçiyor ve bana haydi eğitime geç kalacaksın diye sesleniyor. Uzak bir köşe ile aramızdaki yakınlıkta bir başka pencerenin dilinde Fulya neler konuşuyor acaba yalnızlıkla? Birbirimizi anladığımız için huzursuzuz. Anlayışlı pencerelerden bakıyoruz bu güzel hayata. İçinde olmanın özgür bıraktığı keşifleriz. Hoş geldin der gibi güle gülemiz. Çocukken böyle manzaralar çizemezdim. Yaşamayı hak edercesine bakıyorum. Etraf sanatçısı bu çekime direnebilir mi? Saklanabilir olmaması onu muhteşem kılan. Özgür bırakılmış bir karşılanma hafıza. Izlerden dokunan bir gizem. Artık yola çıkmalı. Dokuzu çeyrek geçti.

19-09-2008 / İstanbul

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home