Güneşin Altında
Denizin zaptedilmez halini seviyorum. Çalkantılarına yakın olmak, rüzgarın şiddetlenişini hissetmek hoşuma gidiyor. Bağdaş kurmuş, deniz kıyısında oturuşumda, şehir ardımda yokmuş gibi. Birbirine benzeyen bir karmaşa, yerinde duramayan bir aynılık. Bu şehirde insanların bir arada oluşlarına katkıları var mı? Üzerinde oturduğum tahta parçasının hikayesine çekildim. Bir yerlerde unutulmuş oluşuna yakındım. Nerelerden buraya geldiğini merak ettim. Keşif yalnızlığın detaylandığı bir anda mı başlıyor? Birbirleri ile yarışan üç bisikletli çocuk hızla uzaklaşmalarının içinde kayboluyorlar. Bölük pörçüklüğün müdavimleriyiz. Balık tutan adamın adı yok. Bir adam yola mesafe kazandırıyor, sırtı onu takip edişime dönük. Kırmızı ayakkabılarımla güneşin altındayım. Dalgalarla aramız iyi. İçim dışarıda, saatin iki buçuk olmak üzere oluşuyla baş başa...
....Yürümeye başladım.
İnsanları beklerken geçmek, tembelliği kendime ayırmak, hayatı yavaşlatmak, sakinleştirmek, hissetmek, etrafıma sokulmak, masa üstünü tuval yapıp, bir bardak çayı zihnimde resmetmek, her şeyin savrulmakta olduğu hissini veren dalgalarla yürümek...
Bir başka açısına oturdum şehrin. Yanıma genç bir adam yaklaştı. Farklı bir dünyaya geri döndüm. Karnım aç, bana para verir misin dedi. Kalkmaya hazırlanırken, rahatsız olma, ben giderim diyerek uzaklaştı. Ağzı alkol kokuyordu. Otobüse binmek üzere olan farklı hikayeler olmalıydı. Sokak lambalarından farklı değildim. Beraber ufka bakıyorduk. Başlarına güneş geçmesin diye şapka giymiş gibiydiler. Virajı alan araçlar sanki atlı karınca gibi. Sessizlik söz bahçesi, oldukça renkli. Hava sıcak olduğundan boş banklara henüz kimse yakalanmamış. Gözlerimi kapayışımı rüzgara bıraktım. Yaşadığım hissini dinledim. Sakinliğim güneşlendi. Gözlerimi açtım, deniz beni karşıladı. Yük gemileri ile çember olmuştuk. Bağcığım, şortumun paçası hareketli. Yola dahil olmak üzere oturduğum banktan kalktım. Sırt çantamı ve düşüncelerimi yanıma aldım...
Kendimiz olma süreçlerimiz farklı. Birbirimizin doğrularından birbirimizi koruyup kendimiz olma şansını verebilecek miyiz birbirimize?
Bir yerlerde, bir noktada sonların başlangıç olduğu umutta.
31-08-2008
....Yürümeye başladım.
İnsanları beklerken geçmek, tembelliği kendime ayırmak, hayatı yavaşlatmak, sakinleştirmek, hissetmek, etrafıma sokulmak, masa üstünü tuval yapıp, bir bardak çayı zihnimde resmetmek, her şeyin savrulmakta olduğu hissini veren dalgalarla yürümek...
Bir başka açısına oturdum şehrin. Yanıma genç bir adam yaklaştı. Farklı bir dünyaya geri döndüm. Karnım aç, bana para verir misin dedi. Kalkmaya hazırlanırken, rahatsız olma, ben giderim diyerek uzaklaştı. Ağzı alkol kokuyordu. Otobüse binmek üzere olan farklı hikayeler olmalıydı. Sokak lambalarından farklı değildim. Beraber ufka bakıyorduk. Başlarına güneş geçmesin diye şapka giymiş gibiydiler. Virajı alan araçlar sanki atlı karınca gibi. Sessizlik söz bahçesi, oldukça renkli. Hava sıcak olduğundan boş banklara henüz kimse yakalanmamış. Gözlerimi kapayışımı rüzgara bıraktım. Yaşadığım hissini dinledim. Sakinliğim güneşlendi. Gözlerimi açtım, deniz beni karşıladı. Yük gemileri ile çember olmuştuk. Bağcığım, şortumun paçası hareketli. Yola dahil olmak üzere oturduğum banktan kalktım. Sırt çantamı ve düşüncelerimi yanıma aldım...
Kendimiz olma süreçlerimiz farklı. Birbirimizin doğrularından birbirimizi koruyup kendimiz olma şansını verebilecek miyiz birbirimize?
Bir yerlerde, bir noktada sonların başlangıç olduğu umutta.
31-08-2008
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home