İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Çarşamba, Mart 29, 2006

Charlie Haden

Yoğun bir haftaydı. Düşer gibiydim zaman içinde, nasıl vardık sona anlamadım. Kendimi unuttuğum anlardan çıktım, müzik dinliyorum yine. Charlie Haden ile arınıyorum geçmişimden. Gelecek ise sadece parçanın içime sızışı. Dün gece Hilton Oteli’nin penceresinden şehre bakarken, sesi son derece güzel bir bayanın şarkılarında birçok düşünceyi konuk ettim. Işık nehirleri akmakta iken gecenin koynuna, çok da kendimle baş başa kalamıyordum. Ne de olsa işle ilgili bir buluşmaydı. Soğuk bir bira, çerez tabağı, kendi olma güçlüğündeki yakalanmışların bilinen hikayesi. Dört kişilik bir yalnızlık. Sanki oyun yazılmıştı. Yine kadınlar vardı, yine gece avına çıkmış fahişeler. Çalışılmış hayatlar vardı. Sadece yıllar mı arayan, anlarda kaybolan hayat insanın içinden bir nefes alıyor, derin bir iç çekişe.
Dünyanın bir başka köşesine uçacağım Cuma günü. Önümüzdeki hafta Avustralya sabahına uyanacağım. Güzel bir heyecan. Bir başka zaman tuvalinde renkler tamamıyla benim seçimim olmayacak elbet. Anlar birbirini kovalayacak bizi geri getirene kadar. Eğitim programı, Tony’nin burada vermiş olduğu ön eğitime bakılırsa oldukça tempolu olacak. Güzel restoranlardaydık hafta boyunca. Deniz Restoran, Home Store, Körfez Restoran derken oldukça sevdiğim balığın lezzetinden güzel zevkler sakladım kendime. Törense aynıydı, mekan ondan kaçamıyordu. Doğa ve doğal kelimeleri o kadar da yakın değillerdi, anlaşamıyorlardı.
Beni bir rol bekliyor. Kendi senaryom değil. Kelimeleri içimden gelmiyor. Gözlerini kapayışın piyano ezgileriyle buluşmasında dinlenen ruh hep gezgindi her halde. Yazılarımda içimdeki insana hesap veriyorum.
İş yerimdeki arkadaşımın babası öldü, ama bense çıkamadım oyunumdan. Adımlarını kaybeden insanlar, neden yola çıktılar unuttular. Kendine sadece düşünceler kalıyor. Arabalı karıncalar gibiyiz, bir yürek atışını taşıyoruz telaşlı. Şehrin içindeyiz, biz de binlerce içten biriyiz. Dolup da taşıyoruz çevremize. Neyin farkındayız ki? Hala inandırmaya çalışıyoruz. Yüzünün çizgilerine değer veren bir dokunuş var mı? Şanslılardan mısın? Sen gecenin sana getirdiği bir körfeze bakarken seni anlayabiliyor mu? Omzuna başını yaslayıp seni onaylıyor mu sessizce? Zamanın çalınmasına aldırmıyor musun o zaman?
Yorgunum, soğukta restoran otoparkındaki araçları bekleyen bir gence, güzel bir yemek çıkışı verilen bahşişin sonrasındaki gülümsemeden. Kendi esaretimi anlamaktan. Neden sorguluyorum ki önümüze konulan tercihleri. Yorgunum sürekli güven duygusunu kaybetmekten. Sanki başkalarının tutsaklığından özgürlük çıkartıyoruz. Korkunç bir alış veriş. İşinden mutlu olmayı öğrenmiş insanlar. Hizmet etmeye alıştırıyoruz kendimizi. Adalet olsa bunda garipsenecek bir durum yok ama hayat hiç de adil değil. Çalıyoruz gözlerden pırıltıyı. Çalıyoruz gecelerini. Canını yakan kızlar da hiç de adil değiller? Yola çıkışlarsa kaçınılmaz. Yol alışlar ise bir sevgili gibi, hep kovalanan, vazgeçilemeyen.
Ay ışığında ürpermiş insanların denizi karanlıkla paylaşmasından anımsanan geçmişine karışan bir düş vardır hisle kendinden geçen. Çıplak ayaklıdır kendini arayan, kumsalında. Serindir içine dokunan. Bir yalnızlıktır onu uyandıran. Binlerce insanla sırdaş geceyi aşan bir uçuşta kim bilebilir ki benimle gideni. Kim bilebilir içime gömdüğüm hazineyi. Sen bulmayasın diye sakladım sevgiyi. Bunlar benim kelimelerim mi? Neden hala anlatamıyorlar içinden çıkamadıklarımı? Charlie Haden neyi anlatmak istedi ki? Yine de zenginleştik anlaşılamamakta. Belki yalnızlaştık ama yılmadık. Kadehin ağzında dönüşler, bir tabağı çevreleyişler, başkalarıyla buluşan yollar, tamamlanan sarhoş edişler, hep sürekli bir buluşma. Artık ne başlangıç, ne de son anlamlı. Yola çıktık bir kere, seviyoruz pervane olduğumuz ışığı. Bu vuslat içinde sadece gözlerini kapat. Zaman ona sevgiyle dokunuyor. Gonzalo Rubalcaba’nın parmaklarında dile gelende, Joe Lavano’nun nefesi tenor saksofona fısıldıyor. Ignacio Berroa ve Federico Britos Ruiz de eşlik ediyorlar Haden’a yürekten.

At The Edge Of The World (Charlie Haden)...29/01/2006

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home