İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Perşembe, Mart 30, 2006

Lalezar

İçinde kaybolunan düşünceler. Yüzünün ardındaki bir adam. Bir gözlerini kapayışın geçmiş örgüsü senin için tamamlanmak üzere olan. Bir bayram sabahı daha hayat limanı. Ne hikayeler uğradı bilemezsin. Bu ben miyim dediğim de oldu kelimelere sardığım görüntülerin dile yansıttıklarında. Aksimi aştım da çıktım yalnızlığımdan. Geçmiş geleceğe düşerken devir olanda tekrar uzaklara dokunuyordu. Ne kendiydi ne de ulaştığı. Yazılanın hafızasını yitirdiği bir seyir. Beliriverende karışıp anlamlanan karşılaşmaların açtığı satırlar. Bir hoş geldiniz deyiş sabaha yer açan Fahir Atakoğlu ezgileri. İyi bayramlar demenin daha değişik yolları da olmalı. Gönül denize karşı durmalı. Rüzgara atmalı göze geleni. Varış yorgunsa da, çıkışına borçlu olmalı macerayı. Şirince’ye koşan sırtları kırmızı laleler sardı mı acaba? Yamaçlardan zeytin ağaçları ovalara inmekte iken, bu çağ kazanı nice kaynadı içine düşen lezzetlerde. İnsan bedenine çarpan akış kodlarında anlamın hangi parçasını kucakladı hayretle. Dönüşünde şaşkın da olsa çaresiz değildi. Bu büyülenmişlik her yönden yakalamaktaydı. Bu dolanmışlık içe dolanda taşmaktaydı tekrar tekrar hayata.Lale kadar kırmızı idi sevinç. Bir anımsamaydı, bir takdir. Başlangıcını terk etmiş bir sondu. Ayaklarının altından kayıp geçen bir yola çıkıştı. Geçiverişlerde konaklamaydı. Bir duraktı başka bir bayram sabahı. Bu yankı hep gidip de dönüyordu uzaklara. Zaman zincirini koparmış ana çekilmiş aldırmazlık oyuncusu neden suskunsun? Tarih olup da yakalanmak mı kaygın? Haklısın, bırak güneş sevsin tenini. Bırak art alanın sana gelişlerini. Dayan sana tatlı tatlı sokulan sıcaklığa. Bir gözlerini kapayış huzur bulsun. Bırak gürültü yapsınlar. Bırak yaygara onların olsun. Bırak küçücük kanatlarıyla konsun mutluluk penceresini açmış evlerin algı çerçevesine. Hesap vermemi isteme. Ellerim cebimde geçiyorum hayatımı. Hep merak ediyorum anlatılamayanı, anlatılmayacak olanı, ama yine de bu anlaşılmazlıkta kalabalıklaşanı seviyorum. Can veren insanlar. Can alıcı sokaklar. İnsanın canı çeker ya, bu nefes kıskançlık değil. Bu kal deyiş, ısrar değil. Hayatın bile kalmayacağını bilmiyor muyuz ama yine de seviyoruz ölüme dair. Bu çılgınlık ayaklarımdan omuzlarıma benimle. Bu dönüş, bu yürüyüş, bu kavrayış, bu hesaplaşma, bu inatlaşma hep insanca. Çileden çıkışlar da bu yumağın hikayesi. Sosyal duvarlar arasında doğa gökyüzüne dert yanıyor. Kültürlü adamın geri dönüşü yok. Biriktirdiğinin yamaçlarını seviyor. Lale uzak, yakın olan içi. Kırmızı damarlarında yola düştü. Dönüyor, dönüyor bulamıyor. Çiçek zihne bulandı. Zaman açtı anı, gülümsedim. Şirince’yi mi dinliyor sevgili güzel bilinmeyen? Heyecan mı veriyor ona yakalanana? Denizin isyanı bir yanda, kırın coşkusu kovaladığı dalga dalga yeşilde. Şehir kendi halinde. İnsanlar onu yalnız bırakmıyorlar. Akın akın geliyorlar saniyeler gibi. Gelecekten haberlerle geçiyorlar. Geçmişi olan adamın dönüşü yok. Anıları defter olurdu da, yine de boş görünürdü sayfaları. Loş kalırdı vuslat. Hoş bir seda değil mi beni baştan çıkaran? Beni bana katan ben değil miyim? Sen neleri çaldın ki? Çalına renge karışan da ben değil miyim? Bu resme dönen de benim, dönüşen de. Bu sıçrayışlar da benim düşüşlerim art arta gelene. Her aştığım engelin ardı evrensel. Bana ait bir bayram sabahından kalan zihin kırıntılarımı siz hayat göçmenleri ile paylaşayım istedim. Bu ısrarlı uçuş soluk soluğa bir aşış. Ardı sadece pencereler değil. Ardı hayat kadar soğuk. Ardı sevilmek kadar sıcak. Ardı insanla buluşan öfke kadar gerçek, barış kadar dingin. Ardı bizim. Ardı yüreği çarpan bir ceylan havayı koklayan. Ardı bir aslan endamlı. Ardı hiç kesilmiyor. Zaman bizi hatırlamasa olur. Bir sevgili gibi çekip gitse de, onsuz da hayat bulunmazdı. İnsanlar gelecekte hep arayacaklar. Annemi geçmişe gömdük. Ara sıra aynalar hatırlatsa da benim de yüzüm yok. Yüzleşmek yaşamak. Senin yüzünden. Bu bir sitem değil, bir teşekkür. Benim yüzümden sana akseden bir gülümseme sana armağan ettiğim. Verip de alamayacağın ifadelerin. Seni seviyorum deyiş her doğuş. Bu “Ninni” ile çocuk kalmak güzel. Biz yine de ihanet ederiz çünkü büyüdük. En azından laleye karşı dürüstüz.

10/01/2006
Lalezar

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home