Bir Doğum Gününün Daha Ardından
Bugün de doğum günüm. Yanaklarımın özlediği masal bana geceyi anlatıyor. Mum ışığına bakakalmış, derin bir nefes alışta içim aralanıyor, belki girersin diye. Şehir yine pencereme dayanmış. Neden hep adındasın? Hala deniz, hala koku, hala bir burukluk. Bir tende saklı kırılmışlıklar. Şakaklarıma işlenen yıllar geçerken beni sormadan, İzmir yine seni takınmış sahillerinde. Yüreğim ışıklara sığmazken, göğüs kafesimin rüzgara biraz daha yakınlaşışında ben senin korkularını hiç anlamadım, anlayamadım. Hiç geceni aralamadım. Sarhoş ediyorum aklıma gelenleri. Bir şeyler katmak istemez miydin yalnızlığıma? Bir oda, bir kapı yokluğunu alıp çıkıyor sokağıma. Sadece saçlarım değil hatırlanmak isteyen. Sadece bir adım daha yaklaşış, tebessüm ettiren. Bir sessizliğe çekilişte, sana da yer var ama sensizliğe asla. Suskunluğum için en inandırıcı mazeretim olsan. Beni konuşturmasan, İzmir’i sadece yüreğimde ağırlasam. Bir tahta masayı bile anlamlı kılsan. Her doğum günü, yüzü olmayan bir aşk bana gülümsüyor. Artık aldırmıyorsam kelimelere, seni örüyorsam gecelere, yılları yazılarıma çağırışımda, hayat hala beni dolduruyor. Zuhal Olcay “Sus Duymasın” diyor-her doğum günü, hüzünle örtülü dolaştım dağ tepe
11 Kasım 2005
Bir Doğum Gününün Daha Ardından
11 Kasım 2005
Bir Doğum Gününün Daha Ardından
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home