İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Cumartesi, Nisan 01, 2006

İzmir'in Hatırlamak İstediği Kadınlar

Birileriydi adı. Bir gece çıkıp gelmişti düşüncelere. Bakışlarından bile iz kalmayan, her zaman gelip geçenlerden olabilirdi. Kelimelerin bir araya gelişinde karışabilecek yüzlerdendi. Bir yağmurun yere çarpışlarıydı, bir hayata vuruştu. İrkilişe doluşturulmuş coşkunun nefes kesişiydi. Bir sesti sızıveren içe ta derinlere,ve yankısı şehir gibi öteye dayanan, yansıyanda sataşan, cezbedendi. Yine göz kapaklarının ardı. Yine bir bakıveriş uzaklara ve seriliveriş içten içe. Yine bile bile, yine de sevilene. Yine bir göz kırpış, hep beni alıp götüren anlara.
Şehrin en yüksek binalarından birinde, geceye asılı gemilerin ışıklara demir atmışlığında konuk olurken, arada gerçeğe dönmekteydim. Müzik de baştan çıkarıcıydı göğü, içinde dans eden kıpır kıpır insanlarla. Kimsenin şehrin bir köşesine saklanmışlara aldırdığı yoktu. Birileriydi adı, güzeldi de, oldukça güzeldi, hatta çok sıfatını da fazlasıyla hak ediyordu. Ne uzaktı, ne de yakın. Sıcak bir melodi gibiydi, ruhu sarıp sarmalayan, içinden çıkılmayan. Yanındaki kişi bir işadamı olmalıydı. Ondan, adamın saçlarındaki yıllar kadar uzaktı. Kalkıp giderken omuzlarını kırmızı ile buluşturduğunda, bedenini saran siyah, teninden sıyrılışında sen de nereden çıktın diyordu.. Düşler yap bozunun tek bir parçasından koparabildiğimde, bir takdir edişe bıraktım gidişini. Gözyaşlarını hiç paylaşamayacaktım. Bir sahili kucaklayışına tanıklık edişte mutlu olamayacaktım. Rüzgarın serinliğini yanaklarına bırakışını hissedemeyecektim. Bir bakışta dile getiremediklerimi hiç bilmeyecekti. Sadece bir gidişti. Adı olmayana yabancı demiyor muyuz?
Bin bir parçaya dağılır güzelden saçılan, bir ıslanış yaşam gibi okşarken. Dünya şehirlere, gecelere ve düşüncelere bölünür. Parmaklara sığınan ifadeler adında kaçana yakalanır. Gönül müziğe çalınır, karışır, insanda buluşur. Gözlerinin masalını kendine çıkan gecelere saklamıştır. Dudaklarında iyi geceler oluşunda uyuya kalan, acaba kendini şanslı görenlerden midir? Hepimiz bir gecenin göz kapaklarıyız. Belki çarpıcı bir gece mavisini izliyor şehrin yüreğindeki bir barın sakini. Gece gibi geçen, yeşili de büyüleyici kılıyor olabilir hani. Saçlara gömülü bir yüzün sessizliğinden dinlemek isterdi bu şehri. Hilton Windows On The Bay ile düş gözlerden kanatlanırken, izlenimlere doldurmaktaydım sıkış tepiş duygularımı. Bu şehir de güzel kadınlarda kendini şanslı sayıyordu. Bense her zamanki gibi bir gözlemciydim içe dokunanda. Birkaç duble rakı gibi geride kalmıştı Sokaki’den topladıklarım. Masa masa insanlar L harfinin peşindeydiler. Bir nefeste nereye gitti tüm insanlar? Derince içime çektiğim, sen misin İzmir? Birbirimizi geçiyoruz. Aşıyoruz gecelerin davetkarlığını. Birileriyle dolu sokaklarda, bir başka Pazar gününün eşiğinde bugün de denizde hayal tutuyor olmalı gözler. Hilton yıldızlara uzanmışken, benden geçen yıllar hep hikayeler mi biriktirecek? Jean Jacques Goldman’ın sesinde zihnimden çıkarttıklarımın arasında hep bir yalnızlık mı bulacağım? Ayaklarım üşümeye başlamışken, klavyenin parmak dokunuşlarımda çıkarttığı seslerleyim. Bu farkında oluşta ağırladığım güzel diyebildiklerim, birer duygu denizi. Bu içsel ve görsel uzanışın yaşıyorsun diyen ürpertisi, sen de değerlisin dercesine güçlü. Bu sarsılışta, sendeleyiş sarhoşça bir dansa dönüşürken, sen de birilerine katılıyorsun herhangi bir yaya geçidinde. Akıp çıkıveriyorsun metrolardan. Hep gözlerine çekiliyorsun. İnsanlar teker teker biniyor hayallerine. Son istasyona daha var da, düşüncelerde durmaktayız. Zamanı yaran bu uğultuda hala müziklerle buluşturuyorsan kulaklarını, gözlerini kapayışını kaplayan geçmişin anı sevişi. Sokakları üşüyen kedilere bıraktım, birlikte varoluşun ilerleyişinde. Birileri kapıyı çalıyor. Birileri merdivenleri tırmanıyor. Birilerinin elleri küçücük. Birileri gözlerindeki ışıltıyla karşılıyor tutkuyu. Birilerindeyiz bu gece de. Çoğalarak yalnızlaşıyor,yalnızlaşarak bireyselleşiyoruz. Bu öte benimki, ya öteki? Sana tırmanan basamaklarda kim geldi? Bir zil sesiyle de başlayan öyküler vardır elbet. Yeter ki sevilen gece olsun, İzmir’in kalbi geniş. Soğuğu masa lambamla paylaşıyorum. Elimden tutan bir haydi deyiş olmasa da gecemde, bana ait bir sensizliğim var ya, ben yağmur tanelerinin meyvesi olan hayatı seviyorum. Sadece seninle olmak istiyorum diyen şarkıları besleyen saçlar gibi dağınık içine çıkılan anlar. Tüketilemeyen seni seviyorum deyişler üzerine doğaçlamalar. Ardında bıraktığın şehirde kayboldu birkaç dakikana komşuluk eden güzel bir kadın. Sana her zamanki gibi sadece cümlelere döktüğün duygularla suladığın çiçekler kaldı veremediğin. Bu buket rengini geceni terk eden kadınlardan alıyor. Ne yazık ki, kırmızı kadar şanslı değilsin dostum. Bir haykırışın Cumartesisi, çevresinde aklını kaçırmışçasına dönüp de, bir kez olsun aptal durumuna düşmek özgürlüğünü tatmak isteyen kontrollü olma hissi gibi. Örümcek gibi ördüğün yazılarda ihmal edilmişlik odanın köşelerinde. Araladığın satırlar bir tekrara yapışıyor. Gerçekten de, güzel bir kadındı. Bir geceye yanaşan otomobilden inişi de, bir yüreğe yalnız olduğunu hissettirircesine muhteşem olmalı.


26/11/2005

İzmir’in Hatırlamak İstediği Kadınlar

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home