İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazartesi, Mart 24, 2008

Yağmur Öncesinde

Yağmur öncesinde şehir garip bir havaya büründü. İnsanın hayatında bazı anlar vardır hiç yaşanmamış olmasını dilediği. Bugün kendimi kaybedip, Egehan denize çöp attığında, sert bir yüz ifadesiyle onu yakasından tutup havaya kaldırmış, onu sarsmıştım. Onun yüzündeki dehşeti yaşamak benim canımı daha çok yakmıştı. Küçük bir çocuğun ruhuna zarar vermiş olma düşüncesi beni derinden yaraladı. Ağlayışı beni üzdü. Ondan özür dilercesine küçük bedenine sarılışımda belki de beni affetmişti. Üzerinde durmayacaktı belki de. Ben üzerinde duruyordum benden bir şeyler götürenin. Yağmur yağacak. Denize iniyorum yalnızlığımda. Saat altıya beş var Halil Rıfat’tan inişimde. Bana neler oluyordu? Düşüncelerindeki adama sordum. Beni tanımadığını söyledi. Kıyıya yağmurdan önce varacaktım.


Işıklarda bankacı kimliğiyle duran bendim. Tarih içinde, savaş meydanında ölümü bekleyen bir savaşçı değildim. Denizim çok sakindi. Detayın dinginleştiği bir evrende, birikip dağılanda yağmurun gelişini hissediyorduk. Yer kalabalıktı, kanatlarını açabildiğince germiş, süzülen kuşun ıssızlığındaysa gök tek bir renge bürünmüştü. Sonsuzluk hissiyle kaplı gemilerin pürüzsüz bir koyulukta demirleyişleri, kendimi ufka bakarken enginliğin kenarında oturmuş bir adam gibi hissettirdi. Işıklar belirmeye başladı akşamın çizgisinde. Bir karınca kadar küçüldüm etrafımda. Amerika’nın caddelerini hayal ettim. Avrupa kıtasından Avustralya’ya geçtim. İçindeydim sırrın. Kahvaltı sofrasına oturuşun özelliğini hissettim. Hafifçe gülümsedin. Sen de içindeydin hikayenin. Sen de içindeydin sevinçlerimin. Sen de üzüntülerimi paylaşıyordun. Geçmişi hafifletiyorduk. Işığı seven gözleri okşar kıyılar. Suskunluğun bağrında Tanrı tozu var. Kimseye dayatmadığın bir Tanrı. İçime yaşam bırakan, beni korkutmayan, bana kadının çıplaklığını armağan eden bir Tanrı. Benimle yaşamın güzelliğine kadeh kaldıran bir Tanrı. Bir ölümlü neden daha fazlasını istesin? Gece bize dokunmak üzere. Payıma düşen andasın. Bırak saçların biraz deniz koklasın. Gel sen de yüreğimde sakinleş. Gel sen de duy karanlığın çiçek açışını. Beni anlayacağını bilir ellerim. Beni affedeceğini bilir gözlerimi kapayışım çünkü senin de Tanrın sevgi. Gel bende sus. Gece oluyoruz. Kim demiş geçen saatler acımasız. Kılıcın keskin yüzünün yaklaştığı bir yaşamın gözlerinden düşen bedende açmış kan bahçesi. Çocukları olmuş serüvenin. Kayıplarımızdan kazanmışız geleceği. Neden sevişmekten utanalım ki? Yaşam soluyoruz. Çizgiler kırılıyor. Gerçek yıkılıyor. Gözlerin çakıyor. Haydi bir adım daha. Haydi sokul bana. Bir parçasının altında kaldım hayatın. Aynalardaydım. Sana kelimelerde sunabileceğim bir rüya yok. Şu ana kadar yazılmış ilk yalnızlığı okumuyorsun. Sona taraf oluyorsun. Küçük bir çocuktum, bakışların beni büyüttü. Omuzlarına yıldız konan bir adam yaptı beni gece. Sokak lambaları peşimde. İzmir’i bugün daha çok sevdim. Apartmanlarla yüzdüm caddelerini. Bir kulaç Ege’ye mahrem karanlık beledi beni kendime. Çığlığımı gömdüm dudaklarına. Ağır ağır yaşanan bir gecenin keyfine diyecek yok. Berbat bir sonsuzluk diyenlere kanma. Sen sevgi Tanrısının onurusun. Kul köle olunmaz zamana. Yaşananda isyan çıktı. Sessizlik insanlığı kazandı. Tohum gözünü açtı.

Gecenin içinden geldiniz, gecenin içine döneceksiniz.

23-03-2008

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home