İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Nisan 23, 2006

Bir Güneş Goncasında Ankara

İnsanın güneşi yüzünde hissedebildiği bir gün çok güzel. Denizin hiç bırakmadığı manzaraya eşlik eden güçlü rüzgara kendini teslim etmiş olan köpekler uzanmış, muhteşem havanın tadına varırlarken, imrenilesi bir tembellikle geriniyorlardı. Siyah burunları, boz bedenleri, ışıl ışıl gözleriyle son derece mutluydular. Belli ki gelecek hafta onları kaygılandırmıyordu. Bahçeden koparmış olduğumuz iki gonca gül vazomda bana hayatı anlatıyorlar. Detayın kıvrımlarında yerinde duramayan bir dans var. Kendine o kadar iyi yakıştırmış ki pembeyi. Keskinleşen çizgi, içine kapanmış güzelliğin yanı başında yumşuyor. Her güzel gibi o da yakınlaşılmasını bekliyor. İlgi kelimelerini seçiyor gecenin içinde. Müzik Akdeniz’i taşıyor ruhuma. Bir yudum çayı da ihmal etmiyorum sıcaklığında. Işık da katılıyor fark etme oyunumuza. Çay bardağı sırrını paylaşıyor içine aldığı eşsiz tonların barındırdığı dünyada. Bir hayali aralıyorum gözlerimde. Kapıyı açıp da o girmeyecek içeri. Adına özlem diyoruz bu kendini hissettiren bilinçliliğin. Her yer kalabalık. Zihin seçmekle meşgul. Düşünce hep onu çağırıyor. Ten sıcaklık arıyor. Herkes yerini alıyor. Donup kalmışız. Nasıl da dönüyoruz? Zaman içinde salınıyoruz. Unutmuşuz, damarlarımıza sızan hayat capcanlı. Parmaklarının ucunda çizse yüzümü. Bir mutlu portre ne isterdi gözlerini açışın ardında? Hayat içinde daha ne gibi roller var acaba? Küçük bir kıza, bugün kır çiçeklerini sevmeye gideceğiz canım diyebilecek miyim? İşlerim nedeniyle uzun süredir göremediğim yeğenimin koşup boynuma atılışında, kopmak istemeyen sıkıca sarılışında vicdanıma hesap verebiliyor muydum? Sadece kendimi kaybetmiyorum ardı olmayan sokaklarda. Günışığı tesellilerinde, geçiveren zamanda bir zeytin ağacı gibi eğilmediğimde hayata acı çekiyorum Bugün denize hayran martıların kanat açışlarında göğü takip ettim ufka kadar. Küçük bir ada Çeşme’ye sevgisini anlatıyordu. Bir derin nefes aldım uzaklardan. Ben mekana, zamana dokunabilmeliyim. Çizgiyi kovalamalıyım yorulmaksızın, rengarenk, hiç bitmeyen bu bana yakıştı mı sorularında. Güzel omzunda dinlendrmeliyim başımı döndüren zenginliği. Saçlarının dökümünden çalmalıyım senin ardını. Gizlediğin kulağında heyecanla bulmalıyım kokunu. Küçük bir kalbin hikaye kitabı olduğumda anımsanacak gecelerim olmalı ardımda. Ben gülümsemeler toplamalıyım hayatta. İçimi bedenimde kaybettiğimde, zihin geceleri bana soruyor acımasızca. Kasabalar, şehirler, köyler kilometre çiçekleri. Mekanı yırtarcasına delen yol farklı yüzlere ulaşıyor. Biz sokaklara sığdıramadık coşkumuzu. İnsanlığımıza gömdük gündüzleri bekleyen geceleri. Korkumuza bir öpücük kondurulduğunda biraz huzur bulduk. Cesaretle bekledik ayağımıza değen bir sevginin uyandırışlarını. Geçerken uğradık dünyaya. Paylaştığımız bir zamana düşen ateşte aşkı kattık kelimelerimize. Hayat bir gün bizi de, sesimizi de alacak. Tarih bizi unutacak. Lütfen beni karşılayan anlara çık. Biliyorsun gönlüm her zaman sana açık. Sıradanda senin için bir sıradışı açtım. Perdemi araladığımda ayak seslerinin sokağının seni getireceğini bilmenin heyecanında yaşlanmak istiyorum. Geceleri, gündüz kaybettiğim insanı bulmana ihtiyacım var. Bir avuç kum tanesini zaman gibi yutan denize savurduğumda isyanım olmanı, yüzüme vuran ayışığında beni hayata armağan eden seni geceme katmanı düşlüyorum. Yarını kaybedeceğim, biliyor musun? Sıralanmış sokak lambalarının izlediği caddelerde, kırmızı gelincik tarlaları gibi akarken elimden tutuşunda iyi geceler deyişine çıkabilecek miyim? Dünya belki bana sıkıca sarılmana aldırmıyor ama ben seni merkezine koydum içine dolduğum zamanın. Masamdaki gonca gibi gizemli sakladıkların. Çizgi seni kendine yakıştırmış. Güzel demiş, bulduğuna. Günışığı seni sevmiş. Yüzünü aramış bir Pazar dinlencesinde. Çıplak ayaklarında, ıslak kuma yansıyan Ege günbatımında sana randevu vermiş tebessüm. Davet içten ve derinmiş, denizi aşan serinde. Belki çıkıp gelirsin diye can atmış içi yakının. Uzak yakında kendini kaybetmekten korkmuş olmalı. Cümle noktaya kavuşmayalı, kelime kelimeleri kovalıyor. Gece eksikliğini satırlara dolduruyor. Bana anlatacak tembellik masalların olmalı. Kumsal yastığın olmalı Ege’nin seni sevdiğince. Ben göz kapaklarının ardına uyanmalıyım. Güneşin davet ettiği hayatlar olmalı bizi bekleyen. Sınırların ardı bizim için şehirler saklıyor. Bir yıldızı belki de bir Gondol geçiyor Venedik’te.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home