İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Perşembe, Nisan 13, 2006

İstanbul'un Armağanı Düşler

Tesadüflere inanır mısın? Ben İstanbul’un karmaşasından kendime güzel bir düş seçmişimdir hep. Sarılıvermişimdir ışıklarını taknışına. Koynuna sokulan vapurların süzülüşünde, unutmuşumdur ana yığılanı. Sevmişimdir İstiklal Caddesi’ni, kafelerini, insan selini. Denize çıkmışımdır, tüm sokaklarından daha heyecanlı. Bakış zengini bu şehirden saklamakta olduğum ne varsa sevgidir. Bir karşılaşmanın dili olsaydı anlatırdı içimi. Bir an yeterli mi sevebilmek için? Bir an susmak zorundaysan, geveze gönlünü susturmaya çabalıyorsan, bir cep telefonunun çalışında kalkıverişinde, çaresizce teslim oluyorsan bir burukluğa, yüreğinde sessiz bir davet vardır. Hayatın içinde, bir el tutuşuşta yılların geçişini birlikte izlemek isteyebileceğin kaç kalp çarpması vardır ki? İstanbul’da kayboldu onca insan gibi duygular. Şehir hala tombul bira şişelerine yansıya dursun, masalar dolar taşar akşamını alıp gelmişlerle. Bir Ortaköy masalında herkes kahramandır, kendisine sığmayan anlatıda. Bir karşı karşıya oturuş vardır, saçlarında dökülen. Bir elini uzatıveriş aslında kelimelerden fazlasını anltıverir özetle. Bir cesaret edebilsen. Bir kumsalı çağırır geleceğe. Bir yaşlanışı dilimler zamana. Masaya dizer aşkı. Bakışlara doldurur geçmişi dokuyan yaşanabiliri. Bir dans olur aldırmazlar. Dudaklarına yerleşen tebessümde, ben kelimelerimi dizginlemişsem, o geceki gürültüde kaybolmuşsam, hayatında birisi olduğunu hissetmeme yenik düşmemdendir. Yoksa içim yakalanmıştı sana. Günaydınım olur musun diyemedim. Benimle paylaşacağın çoğalttığın heyecanların olsun istedim. Bir pencere seni bırakmak istemezken , ben seni anılarıma alayım, çıkabildiğim her anda seni karşılayayım diye can attım. Kaç insan geçti seni adımlarında, merak ettin mi hayatlarını? Ben seni geçtim ama soramadım. Bilemedim. Dinlemek istedim telaşını caddelerinin. Bir ekmeğin sıcaklığına katılsan, kahvaltı anlamını bulurdu peynirde, zeytinde. Bir ışık hüzmesinin domatesin sırtını okşayışını seninle takdir ederdim. Bir çay bardağının kıvrımlanan belinde buluşurduk göz göze. Bir sevgi olurdun çay kaşığının şen şakrak yerinde duramayışında. Ben gelişlerinde, biraz kal diyemedim. Halbuki, değerli bulmuştu seni sessizliğim. Ne diyebilirdim? Ne diyebildiler? Hepimiz zamana doluşmuşuz. Bir rastlantının çocukları kaybolmuşuz, avunmuşuz. Sadece bir yalnızlığım var paylaşılacak. Denizi aşan bir martının İstanbul’u değil mi, seni bana anlatan. Bir gülümsemende yükselmiyor mu şehrin silüeti? Hayranlık yaşamın her an bizi uyandırşına. Cesaret veren günışığı, yüzüne düştüğünde ben sende yansıyanda uyanmak istememe bir gerekçe bulmak istemedim o anda. Neyi açıklayabildim ki bugüne dek. İçim içimi yemişti o gece. İstanbul’da buluşan kıtalar bile seni seviyorum diye fısıldarken birbirlerine, telefonun çalıyordu seni benden, ben sana çalınırken. İzmir’e taşıdım bir hikayeyi daha. Rüzgar, ten, sarsılış alışmışlar sesin kendini kaybettiği yüreğe. Gece devrilirken sabaha, sen hangi tarihi hatırlanır kılacaksın? İstanbul’dan dinleyebilseydik yüzyılların çıktığı mekanları. Benim için bir an ayırabilseydin içinde, ben toplayabildiğim tüm anları eklerdim seninkine. Keşke tereddütle tanışmamış olsaydım. İçime hapsetmezdim sevgimi. Martıyla salardım maviyi engine. İstanbul’a yaslanırdım seninle, omzunda bana yer açsaydın. Kırmızıyla, sarıyla, pembeyle, turuncuyla çarpıcı gözşenliği. Kendinde duramıyor hayata sığmayan. Manavın tezgahı şenleniyor renk panayırında. Portakal gösterişli yakalıyor gözlerimi. Ben beni sarana sığınıyorum. Gecelerime konuk olan şarkılarda teselli ediyorum yarınları. Sanki küçük bir kıza masal anlatıyorum. “Öykü” onun hayatı. Annemden miras bir beden, hep sordu neden.

İzmir, 12/04/2006

Yarınları Beklerken

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home