İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Nisan 02, 2006

Bir İşyeri Sorumsuzluğunda Beni Saran Duygular

İçinde İstanbul düşleri var ezgilerin. Bir huzur gibi örtüyor insanın üstünü sevgi. Bir daha uyanmayacak olsa da, aldırmaz gibi insanın içi. Gözleri anlamla dolduran bir liman, hem güven hem de yitirilmesi muhtemel özgürlük duygularıyla salınan tekneler ile bezeliydi uzaklara dokunuşunda. Bir gecemi hatırlanır kıldın. Yaşam kadar sıcak, sızdın içime. Gözlerinden uzaklaşan bakışlarda derinleşen duyguları tamamıyla anlayamasa da yüreğim, sanki içinde limanın ötesindeki fırtınalı bir deniz vardı. Ruhum seninle çalkalanmak, alt üst olmak istedi. Korkularında, kalp kırıklıklarında, acılarında ve sevinçlerinde yol almak istedi. Seninle akmak istedim şehrin ışıklarında sabaha kadar. Yüzündeki gizemli şehir masalları kadar zengindi anım. İçindeki, bak ben yaşıyorum hayat diyen kalp atışlarını, derin nefes alışlarını duymak güzeldi. Şu anda dinlemekte olduğum güzel saz semaileri gibi masal olunabilse. Tercüme edilmesi gereken metinler dururken, düşüncelerim omzuna başını yaslamakta. Yağmur damlalarının toprağa kavuşup da, insana buram buram sokuluşlarında, yeşilin güneşe uzanıp da gerinişinde, hislerde tüylerimin ürperip diken diken oluşunda, bir damla gözyaşında akan geçmişinin tenini sevişinde seninle buluşmak, bir dansa kaldırılış olan bu hayat adımlarında tatlı bir heyecan insanın içini saran. Saçlarına gömülen düşüncelerim, ilk kez seninkilere bu kadar yakındı. Aklından neler geçmekteydi bilemesem de, yanaklarının sıcaklığının, çenenin kıvrımlarının, kulaklarının yumuşaklığının ardında sen vardın. Evet, sen vardın dudaklarının ıslaklığında, hiçbir kelimenin anlatamayacağının anlattıklarında. Sadece yaşamı anlatan nefes kadar anlaşılmaz olmak istedim, aralanan dudaklarında. Adımlar olmak istedim, denizler, martılar, kahvaltılar, zili çalışlar, elinde meyve ve sebzelerle gelişler. Sende, ne kadar fakir olduğumu yaşadım, ne kadar acemi olduğumu. Bunun adı masumiyet değil, yalnızlık ve yaşamamışlıktı. Kelimelerimden korkar oldum, sözümü dinlemeyip anlatmak istemediklerimi anlatmalarından. Dün bu nedenle çok özeldi. Kelimelerimi ve geçmişimi geride bırakmış anın sessizliğinde senin nefesin idim. Senin saçımı okşayışlarında bir çocuk idim. Parmaklarım parmaklarına kenetlenmiş hayatı geçerken, sözünü dinleyip hiç elini bırakmamak istedim. Saçının telinin yüzüne dökülüşünde, ardındaki gözlerin ile karşılaşmalarımda, gözlerim bozuk olsa da, tanrıya senden kopan güzelliği bana yaşattığı için şükrettim. Yine sıradanlığa uyandım ama uyanmış olmak da güzel. İnsanlar akıyor, bizler akıyoruz, tıpkı bir göz yaşında olduğu gibi. İçimiz kadar yakın, bir o kadar uzağız. Bir kucaklanış kadar zenginiz. Bir ayrılış kadar hüzünlü. Bir gün batımı kadar özlem, kızıllığı kadar yangın. Hayat iki bedende doğduğu için bu kadar zengin olmalı. Yaşamda güçlenen yaşamlar, sarsılışlar, doğumlar, umutlar. Serpiştirilmiş insanlar içindekileri geçerken, düşüncelerimde sorular hiç eksik olmuyorlar. Dün ne sorularım , ne de cevapları vardı. Yapamayacağım diye haykırdığında, sadece bir an mantığım uyandı duygularımdan. Gözleri mahmur, sersem biri gibi tekrar düşlere dalmak istedim. İşe geldim, seni Cumartesim yaptım. Biliyorum bu korkutuyor seni. Senin gitmem gerekli deyişin gibi, benim de gitmem gerekliliğim. Kendine çıkmayan hayatlar. Yola çıkışlarda, kayboluşlar söz konusu olsa da, varışlar ve keşifler var. Farkında mısın, seninle ikinci kez kayboluyoruz. Bazen yalnızlık mı daha zor , terk edilmek mi diye soruyorum. Güzel bir geceyi armağan edip de, çekip giden bir kızın ardından üzülmek niye. Bu bir nankörlük mü? Onu bir yaşam sunduğu için takdir etmek varken, niye teşekkür etmeyip kıskanır insan, neden gideceğini bilmeyi armağan edemez kendine? Dün söylediklerinde haklıydın, yeterince cesur olmadığım konusunda. Tercihler okyanusumda bir gezgin şişe olup da, sahiline vurdum. Salınımlarım sonrası, ellerinde tekrar okyanusa fırlatılma korkusuyla açılamadım. İçimde mum ışıkları, penceremde aşağıda kaybolmakta olan bir şehir, yırtıp gideceğim İzmir gökyüzünü. Bir kuş kadar ürkek ve tedirgin konacağım yabancı ellere. Gözlerimde bir liman, bir kız ve bir hayat olacak. Dün senin uzaklarında neler vardı seninle paylaşmak isterdim. Beni baharı uyandıran yağmur gibi uyandır isterdim. Güneşle açan çiçek gibi, sıcaklığında beni açtır isterdim. Hayatımda çıplak ayaklı bir kız olsan, bir turkuazın güzelliğinden çıkıp da sırılsıklam yazıma karışsan, ölüme inat içime yaşam çiçekleri diksen. Dün öpücüklerin ıslaklığında, daha çok yağ diye dua ettim. Bir toprağın uyanışında seni daha çok içime , derinliklerime çekmek istedim. Yer altı suları gibi seni damarlarımda akıtabilmek coşkusuyla, bir kışın soğukluğunca baharı beklemiş gibiydim. Sana dün bana yaşattıkların için teşekkür ediyorum. Bu yolculuğa gereksinimim var. Yaşamaya ve kendimi bulmaya gidiyorum. Türk Ceza Kanunu’nu geride bırakıyorum, yargıçlarını, yaşayanları yaşayamadıkları için kıskanan ahlaklı insanları. Göğsünün inip çıkışlarında yaşam gülümsüyordu. Ben artık, düşüncelerimde ve düşlerimde yaşamak istemiyorum Banu. Bu yük taşıyamayacağım kadar ağır geliyor bana. Hayat sadece müziklerden, uzanışlardan ibaret değil, biliyorum. Ben hiç büyümeyecek miyim, bir güven olamayacak mıyım?Bir kızın ağlayışları ve sevinçleri kadar zengin olmayacak mı günlerim ve gecelerim? Ölmeden hep düşüncelerde mi olacağım? Bu benim gibi korkakların kaderi mi? İyi bir insan, hassas bir insan, ne çok sıfatım var.Heidelberg’e ayak bastığımda, beni bekleyen yağmurlarda Neckar nehrine bakıp da, yansımalarında gözlerim nasıl bir gerçekle buluşacak? Aksimde yaşamı görebilecek miyim? Sınırlarım bedenim mi olacak, yoksa uzaklarda, geride mi kalmış olacak?Kaldırım taşlarındaki ayak seslerimde bana nasıl bir hayat karışacak? Hepimiz korkularımızdan ve beklentilerimizden örülü insanlarız. Bir sevgi ağlarımıza dolansın istiyoruz ama bir yandan da onu öldürüyoruz. Bu çok zor bir yaşam dersi. Gözlerine konuk olanda mutlu ol. Ben biliyorum ki, güzelliğine dokunan hayat sende zenginleşiyor.

Sevgiyle kal,

09.10.2004 İzmir

Bir İşyeri Sorumsuzluğunda Beni Saran Duygular

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home