İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Cumartesi, Nisan 01, 2006

Kanatlarımda Hatıralar

Adı Özge’ydi, bir akşam serinliğinde, denize karanlık boyunca uzanmış bir ürpertide beklenendi. Bir kumsalın soğuk kumlarında geceydi, çıplak ayakların anlattıklarında. Adına özgürlük demişti beni terk edişinin. Hep haklıydı gecenin ışıklarının ardında yaşayan hikayeye aldırmaksızın. Bir bakıyorsun yaşlanıvermişsin denize bakarken. Bir iç çekişte sanki yıllar geçivermiş. Rüzgar hep yüzünü okşamış, sorular ruhundan hiç eksik olmamış. Ufuktan hiç çıkartamamışsın cevaplarını, sadece bir tebessüm ile dönmüşsün geriye. Yağmur sonbaharda, farklı renkleri takınmış ağaçların yaprakları ile buluşmuşken, sen düşüncelerinde tekrar yola çıkmışsın bilinmeyene. Mevsimlerle zenginleşen gizemde, içinde açıveren kadar umut verici hayat. Her gece kendime döndüğümde, inanılmaz bir kendimi kandırıştan yorgun, müziğe sarılıyorum, beni onarsın diye. İçimi anlatmayan bir yüz, bedenimi yaşatmak için acı çeken ruhuma katlanıyor bu kapitalizm oyununda.
Gönül kaybedilene dönmek istemese de, izlerde kendinde neyin yittiğini sorguluyor. Sanki farkında olmadığın bir şeyler çalınmış gibi senden. Bu gidende değil, kalanda. Çalınıp da , içine bulamayacağın bir yere fırlatılıp atılmış sanki. Göremeyeceğin kadar derinlerinden ben buradayım diyor, seni hafif huzursuz edercesine. Yüzeydeki kıpırtılarda, arayış hep huzursuz. Fırtınanın sesinde bir dinginlik var. Doğanın bu uyumlu sokuluşunda, isyankar insanın titreyişleri bir seçim. İnsan oluşun yalnızlığı, birey olmanın bedeli. Sokakları heyecanlı şehirlerde kaybolmak isteyiş de, dalıvermek hayallere. İzmir bir iyi bayramlar deyiş.
Karşına çıkan kızların adı Ayşegül oluyor yada başka isimler. Geçip gidişlerde sadece korkuların değil, seni sessiz kılan. Sanki derinlerden bir ses seni çekiyor çekincelerine. İstemediğim bir davranışı mı pekiştiriyorum diye hep soruyorum, yazarken. Yalnızlık kelimesini anmayacaktım oysa. Dizginleriyle tanışmış bir at misali, koşmak hep bir çılgınlık. Kendisiyle yarışan bu içten geliş, bir sonsuza açılış. Yağmur, gün gelecek unutacak hikayelerini ve kokusunda merhaba diyecek başka tekrarlara. Halbuki hayat bir denizi hissetmek kadar yalın. Bir el omzuna hafifçe dokunduğunda, sende sonlanan başlangıçlar kadar sade. İçine dolanda, durduğun nokta seni bağlıyor uzanmışlığa. Bu sonsuzluğu bir seste karşılamak isteği belki de kaybolmadığını hissetme gereksiniminden. Savruluşlarda bir bakışın seni tuttuğunu bilmek, aradığın bir güven duygusu, uğruna özgürlük masalını feda edebileceğin. Bir gitar ezgisinin içinde olmasını istediğin gülümsemelerden yoksun bir bayram sabahını karşılarken, yine şehri içine çağırıyorsan, bil ki yalnızsın. Bu bir sitem değil, sadece bir hayıflanma yada sonu gelmeyen bir haykırış, diz çöküş. Hayat hep güzeldi, hep de bakımlı olacak, ondan kaçamayan bakışlarda. Deniz herkese sarılacak. Tüm nankörlüğümüze karşın doğa kuş seslerinde öldürdüğümüz geleceğe ulaşacak. Hala bir kuş kanatlarıyla göğümü aralayabiliyorsa bir vapura yaslanmış, ben her sabah yaşamaya değer diyorum. Gidenlerin boşluğunda kelimelerimle duygularımı karşılarken, bu diyalogda, gökyüzü olmayan bir muhabbet kuşu gibi kendimle konuşuyorum. Bu kafes benim mi? Bu deniz?
Yağmurun sevincinde ıslanacağız. Bugün çiseleyen günaydınla gün ışığında milyarlarca ev sahibinden birisiydim. Akanı konuk ettim yaşamanın coşkusunda. Bazen sadece hayatı dinlemek en güzeli. Konuştukça hep yanılıyor, aldanıyor ve aldatıyorsun. Twister film müziklerinde fırtına sesinde tutkulu bir esiş var. Her şey hayata dair. Adı yok geçenlerin, sadece dokunuşlarından armağanlar var. Bir piyanonun tuşlarında dile gelen teşekkür gibi cesaret verici duygularda insan bir o kadar daha insan. İzmir’i sevmek gibi, sahil kayıklarındaki salınım. Kordon’a dizilmiş masalar, akşam üstülerinin kalabalıkla buluşmasının sırdaşları. Kendimle baş başa kalışlarımda , içimi dinliyorum. Kendimi bir günün yanılsamalarından arındırıyorum. Ruhum hep dolaşmak istiyor. Dolaşan zincirler benim. Sınırlar gözlerimin ötesi. İçimdeki ürperti samimiyetim. Tüylerimin diken diken oluşunda hissettiğim değerli üşüme hissi heyecanım. Bir vapurun iskeleden sıyrılışında sevinişim, bu şehre geceleri sığdıramadıklarım. Adımlar, anlar, insanlar hep bir karışma. Metroya çıkan yürüyüş, merakla dokunduğum bir insan selinin kabulü. Gözler benim oyunculuğum. Bir kedi edasıyla dolaşırken hayat içinde, esaretim de, tek başıma oluşum da bencileyin. Işıkların sokaklara çıktığı pencereler de benim hikayemin can damarları. Bir oluşun kaynağında kana kana içilen hayat ile bir oh deyiş, en güzel iyi bayramlar temennisi olsa gerek. Bir orman ile yaşlanabilmek, göğü anlayabilmek olsa gerek. Yaprakların çırpınışındaki ses zenginliği geleceğe çağrı olsa gerek. Denizle gelen İzmir güzel sıfatını hak ediyor. Her şeye rağmen bu şehirle işlendi sevinç ve kaygılarım. Bu şehre annemi verdim. Ben insanlığa dokunan şehirleri getirdikleri hikayelerde seviyorum. Bir masa, bir sandalye ve kışlıklarını giymiş bir uzanış Pasaport iskelesinde. Bir bardak çayın sıcaklığında deniz hala beni bekliyor. Gözlerimin yakaladığı gemilerde, adı olmayanın başka limanları var, uğranılacak; benimse aldırmamak üzerine almış olduğum dersler. Bir martıyı kovalasa da satırlarım, ona erişemeyeceğim bir uzakta, Karşıyaka semalarım. Bir çay kaşığının sesiyle haşır neşir, büyüme masalının sakinleri daha çok anlatırlar. Bu yalan hiç bitmez. Kanatlarımda hatıralar hiç tükenmez. Yeter ki sen bana sarıl deniz, gerisi hikaye. Ben ismimden çıkıp sana geliyorum niceleri gibi. Bu kayboluş aslında tam bir sevgiyle varoluş. Vicdan sende değerlenende. Acı da senin kattıklarında tükenmeyen iç hesaplaşmalarda. Değer yaratmak varken hala paranın esiriyiz. Bir mandalina kokusunu çalıp da bahçelerinden, yazlıklar dizdik gerdanına. Şirin bahçeli evleri çaldık kuşlarından. Kordon’u mahrum ettik şakımalardan. Kaybetmeyi öğreniyoruz ama derinlerden bir ses bizi rahatsız ediyor. Bu sarsılış ile eve dönüşlerin ne faydası var. Geleceğe taşınıyoruz geçmişten. Derinlerden bir kültür fışkırıyor. Aldığı şekilde İzmir yine bir çiçek. Üçyol’da, Karabağlar çıkışındaki çiçekçinin gülümsemesine karışan renk cümbüşünde, soğuğu yenen paylaşılan sıcaklıkta dönüşüyoruz. Bu masal tüm güzelliği ile bizim, tıpkı şehrin nazlı vapurları gibi.

İyi bayramlar İzmir.


Kanatlarımda Hatıralar

03/11/2005
İzmir

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home