İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Aralık 02, 2007

Elleri Ceplerinde Herhangi Bir Adam

Duvarlarını hissetin mi? İttin mi yalnızlığı? Bir köşeyi mi sahiplendin? Sadece bir şarkıya mı izin verdin? Biraz dolaşmaya çıktın mı düşüncelerde? Üşüdüğünü fark ettin mi? Avuçların seninle miydi elini boşluğa uzatışında? Okşadın mı bir hayali? Zihnin kalabalıklaştı mı? Daha önceden hangi fotoğrafın içindeydin, bir albüme kaldırdın mı geçmişini? Sokaklarla gezindin mi yarınını? Geçenlerde hayat düştü ya toğrağa, kan sulandı ya gerçek yaşam masalında. Gözyaşların gürültülü mü? Bir dağın göğe yakınlığından uçtun mu kuşların kanatlarında geçen hikayelere? Rüzgar aldı mı yüzün? Bir bardak sıcak çay ile karşılandı mı içindeki hüzün? Tercihler, mum ışıkları, deniz, bozkır düştü gece ve gündüzüne. Gözlerini kapayışını tutamadın. Koştun bir kumsala, bir kayalıktan baktın seninle yeşile düşen ormana. Bir vapur anlam veremedi durup da kayboluşuna, uzaklardan kendi kıyılarına her dalganın sesinde vuruşuna. Vızır vızırdı gelip geçen. Bir kedinin gözlerine yakalanan anda seni duraksatan sakindi. Yavaşlamak değerliydi. Yakınlaşmaktı telaşı bekletmek. Hoş geldin demişti tükenmek. Zamana çıktık hepimiz. Bizim oyun bahçemiz hikayelerimiz. Sana bir gerçeklik yetiştirdim gözlerimde. Çoğunu heba ettim sözlerimde. Aynı ana dağılmış, bir döneme yığılmışız. Kimimiz gitarın sesine sığınmışız. Kimimiz arabasının kapısını açıyor. Kimimiz asansörün katları geçişinde, kimimiz merdivenlerde. Kimimiz ağlıyoruz, kimimiz kahkahalara boğuluyoruz. Kimimiz diğeri, kimimiz kendi. Kim yağmurun sesini yendi? Su birikintileri seni yansımalarına aldığında bir fotoğrafın yitişine tanık oldun mu? Bir cama gülümsemeni verişinde adınla savruldun mu? Sarıldın mı sıkıca, durdurmak istercesine acele eden anları? Soyundun mu korkularından ve haklı ya da haksız oluşundan? Evin en çok yalnızlık çeken bölümü mutfaktır tek başınalığında. Ne duruyorsun bakışlarında? Dışarı çıktığında boş bir sokak bulmayacaksın. Bir martının kanatları gibi açacaksın kollarını, fotoğraflarını uçacaksın. Uzanabildiğince uzanacaksın, gerinebildiğince gerineceksin hayat seni yeni uyandırmışçasına, çekebildiğince çekeceksin uzakları içine, gövdene sevdireceksin rüzgarları, süzüleceksin esintinin seni oyalayışında, döneceksin hayat yakaladığın bakışlara, düşeceksin hikayelere, saçlarının savruluşlarında yaşlanan bir kadını yaşayacaksın adınla, inadına, evet inadına pes etmeyeceksin seni ürpertende, inadına renkler kovalayacaksın bir sonbahar yaprağında gelen mektupta, inadına bırakacaksın kendini mavinin seni saklayışına, derinlerine gömüleceksin bir nefes alış daha seni çağırana dek, bir şarkının kıvrak notalarında keskin bir virajda başını çevirişte ana yakalandığında dans edebildiğin hissini yaşayacaksın, bir yelkenlinin sırrı sarınışında ufku tadacaksın, içinde suskunluk fotoğrafçısı ile tanışcaksın,sen daha sen değilsin ki. Sen yaşamın sırdaşısın. Sen şarkılarının arkadaşısın. Sen her adım atışına hikayeler tattırırsın. Kızarmış bir balık kadar Akdenizli umut. Diyemezsin kendine sevdiğini unut. Günbatımlarını elvedalardan ayıran yaşam. İzmir ve elleri ceplerinde herhangi bir adam.