İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Mayıs 07, 2006

Karşıyaka'lı Salı'nımlar, Beni Martılar Anlar

Salı sabahı Karşıyaka’da martıların çığlığında yaşadım denizin uyanışını, karşı sahillere kadar gerinişini. İşe gitmek üzere Konak vapuru için iskeleye doğru yürürken, martılar gözlerimde süzülüp, alçalıyordu. Kimisi denizin sakinliğine dokunuyordu. Hayatımdan geçenlere, sabah yürüyüşü yapanlara merhaba dedim. Uzaklara karışan vapurlara verdim duygularımı, gidişlere alıştırdım sabahımı. Bir gece öncesinde birkaç bardak birada boğmuş olduğum anların midemce anımsanmasında derin bir nefes alıp yaşıyordum yalnızlığımı. Bir kız ki, bana anlatmamış mıydı sahillerini Akdeniz’in, kumsalı giyinişinde. Bir kız ki, uzak değil miydi kalbime, uzaklarımda çay içişinde, kahvaltı edişinde. Bir kız ki, martı gibi düşlerime düşüp kaybolmuyor muydu? Bir kız ki beni hayat gibi yumrukluyordu. Bir kızın yokluğunda adımladım varlığımı. Bir kızın yokluğunda açtım ruhumu rüzgara, bir esişe bıraktım hayatımı. Bir şehrin taştan bağrına yaslandım Salılardan birinde, Emre’nin evinden dönüşte. İçim gökyüzü oldu, martılarla doldu. İçimin siluetinde yükseliyordu, bana acı veren bir otel. İçimde düşen İzmir bir başka yaşanıyordu, çünkü bende başlıyordu yeni bir güne. Bir kedi deniz kenarındaki beton duvar üzerinde gözlerimde beni yakaladı. Onu da geçtim, bir kızı geçer gibi. O da pek aldırmıyordu hani, keyfine de diyecek yoktu. Gözlerini atmıştı denize, bir kısmeti çıkardı elbet. Kedinin yalnızlığının mutlu eden bir sabah güneşi vardı. Sevgili martı anlamasan da yüreğimi mutlu ediyorsun beni seni tutamayışımda. Göğü dansa kaldırışında, imreniyorum kendin oluşuna, özgürlüğünce savrulup, belirişine, çığlığına. Aşk uçmak istemek, ve de bilmek bir martıda kanatlananı.
Bir vapur beni aldı götürdü Konak iskelesine. Takım elbisesinin içinde metroya yürüyen adamın yanında sohbet ettiği iş arkadaşı Ahmet, hangi dilde yaşıyordu Karşıyaka’yı. Martılar ona neyi anlatıyordu, o da yorgun muydu düşüncelerde? Ayrıldık metro girişine uzanan yolda, o onu işe alıp götürecek belediye otobüsüne yöneldi, karışmak üzere diğer insanlarla bir araya gelme olasılıklarında. Ben de kendi olasılık okyanusumda bir balık oldum, indim merdivenleri Üçyol 1 dakika yazıyordu. Uslu bir çocuk olup, kapıların kapanışına dikkat ettim, bir vagona attım kendimi hayat içinde, düşüncelerimi yasladım uğultuyla yarışan cama yansıyan yüzlere. İçimde bir kızın hayalinde uçan martılar vardı. Deniz de uzaklardaydı artık. Karşıyaka’yı da geçmiştim, bir kızı geçer gibi. İçime düşenden soyunamam ki, martılara da kızamam. Sadece yaşarım, bir Salıyı daha, bir Salıyı daha. Salıyı da geçerim, Çarşambayı da, sevgili kedi sen aldırma, gün gelir bir ömrü geçerim. Kelimeler de martı olur bir Karşıyaka dönüşü, ‘ölümü aşan yaşamda’*. Seni yine de severim, seni yine de yaşarım. İçime düşenle yaşlanıyorum, senin müziğini seviyorum hayat. Chopin beni ziyarete geliyor, annem de geliyor, sevdiklerim de. Yalnızlığım kalabalıklaşıyor, aceleyle işe giden balık sürüsünün telaşında gizemli bir kapıdan adım atıyorum belli belirsiz bir günaydınla iş dünyasına. İnsanların gerçeği nedense bana hiç de gerçek gelmiyor. İçime sıkışıyorum tehdit altındaki bir sokak köpeği çaresizliğinde. Üzerinde kuşlar uçsa da sokaklar güzel olduğu kadar acımasız. Şehrin sokakları bir kız kadar zor. Bir tereddüt çiçeği yargılarda solan, ne sevdiği işte ne de düşte.

25/02/2004
Karşıyaka’lı Salı’nımlar
Beni Martılar Anlar

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home