İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Mart 18, 2007

Yasla Bakışlarını Bana

Hızlı hızlı adımlar ile uzaklaşmakta olan sarı saçlarında nefes alıp veren bir kız, bıyıklarının altından gülümsemeyen bir adamı geçerken bir telaş çalkalanıyordu. Bakış ne seçiyor ne de tercih ediyordu beliriveren hayat akışını. İçine arkacasına sızılan zerre aldırmazlık, bir yerlere yetişmeye çalışırcasına varma heyecanındaydı. Hiçbir şeyi umursamazcasına oturmuş olanlar birer gözlemci edasında sakin, sessizliklerine gömülmüş zamansızlık çiçekleri gibi gözlerini açmışlardı sabırsızlıklarında huzursuz insanlara. Yarınlara taşınan duyguların kahramanları adlarını sahnede bırakacaklardı bir gün. Korku kimin rolüydü, üşümüşlük, çaresizlik, aşk ve keder. Gözlerinin içinde durdurmuştu düşüncelerimi. Ardımda kalanla, adımlarıma çıkan arasında bir an beni saplamıştı dakika bozgununa. Ses yağıyordu şehirde, ışık saçılırcasına kök salıyordu uzaklarıma. Güneş kanat döküyordu. Ben düşüncelerimi kaybediyordum, aşk gibi kaçılan yalnızlıkta. Ağıt ve kutlamaların arasından yürüyordum sessizce. Duyulmak isteyen de, duyulamayan da adımları giyinik sarılmaktaydı yarını bekleyen şehre. Sokaklar bir çiçeğin kırmızısı gibi yakalayabilir seni albeni ormanında. Biraz yavaşladığında için hızlanır. Farkında olabilmenin özgürlüğünde, geçenler sarmalında dolana dolana seni dolaştırandan ayıklarsın gözlerine söz vereni. Gözlerini kapayışına kaçış geçililebilir, sende bırakılan bir gün anımsanabilir. Rengini geceye dönüştüren bir akşamın tekrar geleceğim dercesine vedasında, ışıklarını omzuna almış bir kıyı esrarında, sen bende ne unutabilirsin söyle. Çekinmen geri vermem diye mi? Bizden alınacak bir hayatı tutkuyla sevebiliyoruz da, neden bu kadar sahiplendik gizemi. Bir piyanonun tuşlarında unutulmuş bestelerde uyanışım neler uyandırabilir sende, bak hayat günaydınların en güzeli diye. Bir mırıldanış gibi belli belirsiz gelip geçen masal. Duymak isteyiş hep uykudan önce. İçe dokunan içe sığmayanla kırılgan. Her parçada tadına varılan, bir lezzete insan olan. Göz nefasetinde yalnızlık aşk. Söz deliliğinde bir sükunet. Birer köstebek gibi kaçışıverdik metrolara. Birer yalnız gibi dağılıverdik otobüslere, bizim dediğimiz otomobillere. Güzel olan, güzel olduğunun bilincine varmak için sokaktaydı. Yakışıklı olan da gözlere borçluydu farkında oluşunu. Birbirlerini arar gibi sessiz, davetliydiler buluşmalarına. Ellerim cebimde geçiverseydim bir kedinin bakışları ile paylaştığım sokağı. Rüzgar bir hıçkırık gibi dolduruyorsa kumsalı, deniz anlatmaktan yorulmamış olmalı. Avuçları büyüyen bir çocuğun elinden tutmalı, onu günbatımında geceye kavuşan yıldızlarla tanıştırmalı. Üşümeli insan olduğunu hatırlarcasına. Ürpermeli hayatı ansızın bulmuşçasına. Sevmeli, adını kaybetmişçesine. Dinlemeli, her çırpınışa sevdalı anların peşine takılırcasına. Yakan omuzlarını açtığında, tenin bana sır vermeli. Ben saçlarının şahitliğinde kulaklarına fısıldamalıyım sende kaybolmak istediğimi. Kalp çarpışlarında kurulu düzen. Elbette olacak birileri seni üzen. Yasla bakışlarını bana, bir pencere bakarken hayattan yana.

18/03/2007
İzmir

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home