İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Cumartesi, Haziran 30, 2007

Bir Sırrın Albümünde

Çalışmam gerektiğinin bilincinde ve sorumluluğunda katlanıyorum beni istemediğim bir yaşam biçimine götürürken zamanın gardiyanı anlar. Yapmam gerekenlere çoğu kez isyankardım ama boyun eğdim sessizliğe. İçimi susturdum sığındığım sözde. Seni kaybettiğimde hayat düşüncelerime dağıldı. Neden toparlamakta güçlük çekiyordum içimi? Dün akşam bu hafta da kredi paketi veremedim diye müdürüme haftalık performans raporlaması için mesaj attığımda farkındaydım beni odasında bekleyen senaryoyu. Hayat sahnesinde herkes işinin erbabıydı. Diyecek söz yoktu. Üzerime çullanılmış gerçeğimdeydim. Bir kayda montajlanmış gibiydim. Sesler duyuluyordu arka planda. Bir ses bana, sana bu sözleri sarf etmek bizleri çok üzüyor çünkü sen kontrol edilmesine gerek duyulmayan bir kişisin, bugüne kadar hep geç saatlere kadar gerektiğinde gönüllü kaldın ve kendin yapman gerekenleri layığı ile yaptın diyordu ve birden bire ne değişti de iki haftadır kredi paketi vermiyorsun diye soruyordu. Enerjim düşük, kız arkadaşım beni terk ettiğinden beri diye cevapladım. Bence dürüstçeydi ama çoğu kişi için de gülünecek kadar çocukça. Suçlu gibiydim. Ben cezaya ait değildim. Kaç ay oldu Ferit bu bahane olamaz diye yüklenirken Yasemin Hanım, ben bugüne kadar duygularım için ağır bedeller ödemiş bir kişi olarak ruhumun gerçeğinin farkındaydım. İki ay yeterli bir süreydi birçok kişi için. Belki de haklılardı. Ayşegül için de bir an yeterli olmamış mıydı? Yinelendiği üzere bizler profesyoneldik. Ben kapitalizmin fahişesi olmakta güçlük çekiyordum. Bir bedeli yoktu yarınlarımın. İçinde boğuştuğum çelişkimde yüreğimin bayrağını açmasaydım çoktan bir şubeye müdür olmuştum. Çalışkandım kendimle yarışımda kedimi benim olmayan bir gerçekte tüketmek pahasına. Kabus gibiydi odadaki ait hissetmediğim konuşma. Bir kıza seni seviyorum diye yinelemek gibi boşunaydı. Bir maaşım vardı haksızdım. Başkalarının sözlerine aittim. Sevdiğim kızlar da, yöneticilerim de zaferlerle dönmemi istiyorlardı. Kahramanlar anonim olamazlardı. Bir adının olmasının öneminin olmadığını anladığında yalnız mıydın? Kimse bunu sormuyordu. Sen insan olan yanında tek başınaydın. Sahne almış başını giderken sen yetişemiyordun düşlerinde oyalanırken. Neden hala onun içinde bana yer olmayan fotoğraflarındaydım? Sınanmış olarak gidebilmek, arkana bakmadan. Hiçbirimiz yarının hatırladığı insanlardan olamayacağız. Bizler mahkum çiçekleriz. Zaman baharı geçiyor. Tatlı bir rüzgar seslendiriyor şarkımızı. Kelimeler olmasaydı da konuşurdu sözler. Birbirimizi anladığımızı sandım. Sevildiğim hissine sende nasıl da kandım. Sende gördüğüm yaşama mutlu olabileceğimiz beklentisiyle vicdanımda aldandım. Bakışlarım geçmiş oluyordu. Akşam günışığını uğurlarken kalbi kırık bir adamın hikayesi adımlarında karşılıyordu dinmeyen özlemi. Tutkularım dizgin tanımazken, içim beni saran devranı yırtıyordu. Haykırıyordu duyulamayışında neden bir heyecan olamıyorum yitirilmiş sevgilerde diye. Olaylar yargıları desteklerken, infaz bana kalıyordu esirgenmeyen sözde. Dernek başkanımız Sadun Hoca bir kız daha seni terk ettiğine göre cümlesini yarım bırakırken cümlenin ardını acılarım getiriyordu. Herkes güzel kızmış diyordu içimi tasdik edercesine, sanki ben hiç gecelerimde usanmaksızın sormuyormuşum gibi soruyorlardı niye. İçine çekildiğim ifadeler de dün beni yakalayan konuşmalar gibiydi. Hazır gıdalar gibi servis ediliyordu anlam. Başka bir kız yok mu, Allah sahibine bağışlasın, karşına başka birileri çıkar ifadelerinde eziliyordum. Anenmin cenaze törenine dönüyordu hafızam. Orda da iyi niyetli mırıldanmalar kalabalıktı törenselleşen kayıpta. Ölüm Allah’ın emriydi, çoğu kişi ifadeyi tamamlamıyordu bile geçişinde, bir papağan korosu ölüm Allah’ın diyerek yığılıyorlardı üzüntüme. Ben haksızlığı suskunluğuma mıhlanmış karşılıyordum. Dünya benimle beni içine almaksızın oynuyordu. Hepimizin zor anları vardı. Bir kapıyı açmaktan fazlasıydı insan. Bir adımdan fazlasıydı umutları taşıyan. Bir sesten güçlü sessizlik. Bölünüp çoğalan bir hafıza sensizlik. Kaç gözlerini kapayışta dinledin sonsuzu? Kaç gecede ağırladın yıldızları? Kaç uyanışta yalnızdın? Kolların neden kafes olmuştu sevdiğine? Heyecanlarının uçup gitmesine engel olamazdın. Vardığı pencerede bir sır onu saklar. Yaşamı soyunur anılar. Onsuz yarınlar bende başlar. Bu akşam uzakların armağanı kardeşim geliyor. İçimde bir papatya daha taneleniyor. Aramak ya da aramamak onu düşüncelerde, aramak ya da aramamk onu telefonla, acı çekmek ya da çekmemek ve yaşamak ya da yaşamamak yaşanamayacakta. Yarın hayat da onu bizi ayıran bir sınava tabi tutuyor. Bir yol çizecek hazırlanması. Çekici olmasını bilen bir kız bir sonraki yaş gününde doğum gününü kutlayacak bir aşk bulur. Belki de çoktan bulmuştur. Herkesin bir acı çekme sırası vardır. Yalnızlık içine sığamayana her zaman dardır. Bir denizse düşüncelerim, gecenin ışıkları ile buluşur İzmirli duygularım. Ankara yalnızlığımın başkenti değil artık. Bir gün yeniden doğacağım. Öykü beni yanıltmadığında kendim olacağım. Beni dışlayan fotoğraflarında acı duymayacağım. Bir sırrın albümünde, senin hapsinde seni seviyorum diye kalmayacağım.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home