İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Ekim 14, 2007

Her Yer Yaşam Sevince

(Assos-Çanakkale-Truva-Bozcaaada bayram turundan kısa notlar. Her şey anlatılamıyor, tıpkı aşk gibi. )

Çanakkale senin kadar güzel. Akşam günbatımında gözalıcı renkleri kuşanırken otelimize ulaşmaktayız. ( 12-10-2007 18:11)

Yaşamak öykülerin yorgunluğuna değiyor. Öyle bir esrar ki kaçışıveren sokaklar. Denizin kıyıya anlattıklarında otelimiz. İnsan sevildikçe akşam oluyorsa, farklı olmalı hayatın getirdikleriyle karşılaşmalar. Küçük, maviye açılan mutlu bir pencere önünde değerli, düşüncelerle seni dolaşmak. (12-10-2007 18:44)

Bu gece yağmurun anlatacakları var Çanakkale’ye. Denizin şarkısı nereye gitsem benimle. Hayatın selamı duyuluyor karşı kıyılardan. Geceye geçişimiz küçük balıkçı teknesinin tutmuş olduğu manzarayla varıyor limana. Yalnızlığa demir atmış olmak var ya, işte o zaman gözlerini kapayıp da düşlere rüzgar sarmak zor. Ürpermek paylaşılmalı, anlara hiç alışılmamalı. ( 12-10-2007 19:11)

Gemi birkaç satır gibi geçti sözlerimden. Ağır ağır karıştı karanlığa. Bir bardak çaya seni anlatıyorum. Düş dolduruyorum boşluğuna. İyi geceler. Suyun kayalara vuruşu huzur veriyor. (12-10-2007 21:00)

Şube aracımız renginde bir araçla giderken, son anda fren yapıp durabilerek önümdeki dolmuşun tamponuna dokunuyorum. Bu durum birkaç kez tekrarlanıyor. Sonra trafikte ilerliyorum, arabadan indiğimde arabanın önünün kaza yapmış bir taksiden kalan bir kaporta şeklinde olduğunu görüyorum. Arabanın motoru da yok şaşırıyorum. Arabanın plakasının 35 F 546 olduğu gözüme çarpıyor. O anda uyandım, genelde rüyalarımı unuttuğum, ya da hiç hatırlamadığım için hemen not aldım sabah saatin altısında. Ne garip rüya değil mi? Günaydın. Feribotla Eceabat’a geçmekteyiz. Hava oldukça kapalı olsa da manzaranın bu haliyle de keyfi başka. Senin de güzel bir gün geçirmen dileğiyle. (13-10-2007 08:50)

Conk Bayırı’na çıkıyoruz çam kokusundan ve 261 rakımlı tepede bu topraklara karışmış daha on dokuz yirmilerinde şehit düşmüş gençlerin hazin öyküsünden. (13-10-2007 14:27)

Burada bir karar verdim. ( 13-10-2007 14:30)

Bunu sana zaman içinde söyleyebilirim. Sevgiler. (13-10-2007 15:51)

Sanki yağmur değil bir resim getiriyor bulutlar. Bir başka dünya var gözlerime yaklaşan karaltıda. İçinde hayal kurup dolandığım gizem akşamı geceye teslim ederken, kayboldum yolun açtığı oyun bahçesinde. Bir otobüs düşüncelerimi taşıyordu. Truva’da dört bin yıl öncesinin büyüsünü geride bırakmıştık. İncir ağacının karşıladığı günbatımından Altınoluk’a dönüşümüzde virajlar sabırsız varmak istiyordu denize. Her yer gece. Her yer yaşam sevince. (13-10-2007 19:36)


Çam ormanını aralayan manzara nehrinde akıyoruz. Otobüsün camındaki yağmur taneleri birbirlerini günaydın deyip geçiyorlar. Toprak ıslanmayı özlemiş, giyinmesini bilen bir kadın çekici sonbahar geceliğiyle. Küçükken otobüz camlarına yansırdım. Beni de içine alan hikayelerde büyüdüm. Yağmur yağınca ne de güzel kokar bu oyun. Saat sekizi kaç kez daha sekiz geçecek bu hayatta? Değerli doğduk acı ve sevinçlerimize. İçim sarılıverdi işte yamacın renkli vücuduna. Bana ihtiyacı yoktu hayranlık uyandırışında. Karşılanmak ve karşılamak kadar doğaldı güzelliği. Göğün kıymetli yeri yeşil ve sessizdi. Akışın suskunluğu ağaçların masal bayramını kutluyordu. Biz mi bulutları geçiyoruz, onlar mı bizi geçiyor? Göçmen öykülerin biri de benim. Duyulmaz bazen kelime çırpışlarım. Elini çenesine yaslamış düşünen yaşlı amcanın torunları olmalı. Bir arada içimizden geçen yola bakıyoruz. İnsanın omzu bir arkadaş çekiyor. Küçük bir kuş geçti yalnızlığımdan. Bulutların içine atlamayı, kaybolup şekillerinde yüzmeyi seviyorum. Hep bir resim çıkarıyorum diplerden. Hayatın grilerinde hep bir hayal hakkı vardır. Sevmek ve sevilmek gezgindir. Masalıma beton dökmüşler. İnsanın tutsaklığına girdik. Sokaklarında içi daralıyordu binalardan. Bozcaada’ya kaçmak istercesine ayrıldık Ezine’den. Yol soluklandı bayırda. Koyunlar kaçıştı gülümsememizden. Sen de yanımda olsaydın yolun hayat arayışında. Şimdi sarı uzaklar, çayır türküsünde. Bir ben mi halini hatrını soruyorum küçük çalıların? Herkes uyuklarken ben dokunuyorum gözlerimle, dokunulmamanın acısını bilen bir kişi olarak. Zeytin ağaçları bize Bozcaada yolunu gösterdi. Kıvrıldık nasibimize. Hepimizin sessizliği yaşamı duyuyor. Sen de bir bardak çay gibisin. Yol verdiğim karşılaşmalar gibi çekip gidebilirsin. Her insan kendi yolunu taşır. Sen de zaman görmeden bir an aşır. Sırrın varacağı yine sır. Duymak istediklerini sor ben senin duyabileceklerin olayım. Tarlalarda da saat dokuz mu? Uyandın mı bir başka sabaha? Hikaye kırıntıların da keserdi açlığımı, önemsendiğimi sanardım. İskeleye vardık nihayet. (14-10-2007 09:15)

Dalgalar omuz veriyorlar birbirlerine. Hayat güvertede beni sallıyor. Bulutların arasında beliren güneşi paylaştık martılarla. Güneş ışığını bırakmak istemeyen deniz gözlerime tutunuyor. Dalgaları yarışımız bembeyaz köpürüyor. Dışarıda olmak güzel ve soğuk seni düşünmek gibi işliyor insanın içine. Vapur arada sarsılıp kendine geliyor. Varmak deniz kokuyor. Isınmak istercesine Bozcaada’yla birbirimize sokuluyoruz. Ürpermenin detaylarında oyalanan, sonsuzluğa yuvalanan bir an, kış güneşi gibi nazlı. Bir sıcaklık yaşanan, saklanan ve kaybolan. Hayat dalgasını geçiyor. Ne de sevimli serpiştirilmiş çatılar. Bir kadeh şarabı hak etmiş gibiyim. Yalnızlığım liman ararken, mavice kucaklanıyorum. Öykü kıyının keyfinde. Diğerleri içeride. Ben kendi içimde, dışarıdayım. Beyaz kireçli selam veriş, güleryüzlü balıkçı tekneleri, davetkar kızarmış balık hayalleri. Hafifçe yanaşırken duygulara bir an kapadım gözlerimi sana. (14-10-2007 11:01)

Herkes sıcak bir köşe ararcasına telaşlı. (14-10-2007 11:20)

Yamaç sakinleri yol boyunu izliyor. Gök deniz, yer deniz. Akşam hayal çıkarmak için yeterince sessiz. Edremit’ten İzmir’e yaklaşan bir güneş çizili bulutlar. Gök falına bakan bir şaman gibi boyuyorum zihnimi. Gri yanarken kara bulutlar günbatımını zeytin ağaçlarından saklıyor. Tanımadığın bir kişiye aşkı sorabilir miydin? Ayvalık’a bize davet eden trafik ışıklarına başka bir öykü söz verip, seçimimiz diye bildiğimiz aşinalığımıza dönüyoruz. Yediye yirmi var tüm arabalarda. Yediye yirmi varı yaşayacak kadar şanslıydık. (14-10-2007 18:40)