İşlenebilecek En Güzel Günaha

Duygularında kaybolmuş bir adamın ebedi adresi kadınlardır. Kelimelerimin buluşma noktası güzel kadınlara. Ölüm sözü ayırana dek. Sanırım gerçeğini şaşırmış ender insanlardan birisiyim. Kolay değil narin bir ihtimali sevmek. Gözler yaşamak demek.

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İzmir, Türkiye

I like dabbling in English. Words welcome people in me.

Pazar, Kasım 11, 2007

Yaşama İyi Bak

Yağmurun sesinde koşan bir genç yanı başımdan geçti, ben arabada çam ormanıyla baş başa sıcaklığın keyfini yaşarken. Camları açtım, rüzgarın sesini içeri aldım. Kuş sesleri uğultuya karışıyordu. Ne de güzel bir armağandı yeşilin yıkanmışlığı. Otlar bir rock müzik konserindeymişçesine kafalarını sallıyorlardı. Hayat kokuyordu yamaçlar. Yüzlerce yağmur tanesi vardı sol camımda. İnsan böyle havalarda bir sevgilisi olsun ister. Ön cama çarpan damlalar ağzını açıp neşeyle aşağı iniyorlardı. Sanki hayatın ne kadar güzel olduğunu konuşuyorlardı. Ne de kalabalıktılar. Yarın doğum günümdü. Yol kenarına anlatıyordum virajı keskin kızları. Sanki bulutlar tütüyordu. Göç edişlerine imrendim. O kadar ağır ve kasvetliydiler ki, geçişlerinde bir film izliyordum Hadzidakis müziklerinde. Gök tuvaline resimler çiziyorduk saklayamayacağımız. Sol dikiz aynamda aynı gencin tekrar yokuşu koşarak tırmanışını yaşadım. Uzaklaşışını kaybettim gözlerimde. Herkes karışmıyor muydu hikayelere? Tuhaf olmalıydı bu ıssızlıkta, bu şiddetli yağmurda göz göze gelişimiz. Ne çok bakışa sığmıştı içimiz. Sen eksiktin gülümsemenle. Bir anda, kendimi kaybettim. Bir anda bir an daha yakaladım. Hayaller akıyordu yeşilin üzerinde. Sen uyumayı severdin. Ben doğaya açtım yüreğimi. Yanı başımın müdavimiydi inmekte olan geri dönüş. Bana el salladı, gülümsemelerimizi verdik birbirimize. Bir daha geçerse bu garip rastlantıdan, adını soracaktım. Belli ki o da hayatın kıymetini bilenlerdendi. Belli ki o da keşfin köşelerini seviyordu. Yalnızlığın bir ardı olduğunu hissediyordu. Toprağın saçları savruluyordu. Özlediklerimle sohbet ediyorduk düşüncelerimde. Ağaçlar vadiye bir kadının hayata yakıştığı kadar yakışıyorlardı. Bir otomobil şehre dönmekteydi. Ne ilginçti bir zihnin değerli ölüm serüveni. Hala kimse bakmıyormuş gibi dans ediyorlardı. Yaşam getirdim sana duygularımda. Kalmak istersen yerleş suskunluğuma. Biraz da denizin hatrını soralım mı? Arabayı çalıştırdım. Geceye emanet ettim canım ormanımı. Ardımla önümü değiştirdim. Geçmişi gelecek, geleceği geçmiş yapan an. Hep biraz daha saklanan, saklandıkça kaybolan, sevgiye yüz olan, sevinçlere üzüntü çalan bir yalan zaman. Bir de maviden dinleyelim bu güzel yağmur şarkısını. Sevgili dağ yaşama iyi bak. Anlat bana patikalarında yeşili dolaşarak. Yakın da artık uzak. Bana gelişlerimde bir öykü bırak. Yalnızlık geçiyor yaşlanarak. Yol denize koşuyordu. Annemi kaybettiğim Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi karşımdaydı. Solumda Prenses Otel kıvrıldım yolun vedasından. Küçük bir kuşun sekişinde durdum şehre baktım. Sonra da yolu takip ettim. Bir öykü seçecektim. Yalnızlığın kilometreleri aydınlandı. Hızla vardım sahilin başucuna. Fırtınalıydı puslu şehrin hikayesini döven deniz. Bir köpek sırılsıklam olmuş sığınmıştı brandaları kadeh olmuş kafenin sessizliğine. Başını okşayışımı bakışlarıyla sevdirdi. Hep derin olurdu hayatla ıslanmışların gözleri. Hikaye arkadaşımı alacaktım evinden. Rotaları vardı yolcuların. Daha az konuşacaktım. Duymak için fırsat tanıyacaktım kendime.

10-11-2007